A plant Çeviri Türkçe
2,989 parallel translation
You're just gonna plant a chip in her computer during the job. It links her to various shady bank accounts.
İş sırasında onu bir takım şaibeli banka hesaplarıyla ilişkilendiren bir çipi bilgisayarına yerleştireceksin.
Rebecca was a plant.
Rebecca köstebekmiş.
Anyone can bring by a plant.
Çiçeği herkes getirir.
Instead of buying a plant, be a new employee's first customer on his first day.
Yeni elemanlar gelince, ilk müşterisi biz oluruz.
He is a plant, just like your wife, to keep you in line.
O seni istediği doğrultuda yönlendirmeye çalışan bir casus, tıpkı karın gibi.
Solving Wallace's murder is like finding a plant I can't identify.
Wallace cinayetini çözmek bir bitkiyi bulmak gibi. Bunu tanımlayamam.
A plant from back home.
Memleketten getirdim.
It's a plant that is widely used in my country.
Benim ülkemde oldukça çok kullanılan bir bitki.
Kemp was a DEA plant. That puto sold us out.
Kemp, DEA'in köstebeğiymiş.
Looks like a plant trying to reach the sun.
Güneşe ulaşmak isteyen bir bitkiye benziyor
Now, why don't you buy a plant with that money?
Şimdi o parayla bir çiçek satın alsana.
When it rains... the land of Mandwa sprouts a plant... coca!
Yağmur yağdığında Mandwa topraklarında bitkiler filizlenir. Koka!
What faith does a plant have?
Bir bitkinin ne inancı vardır?
Isn't a plant alive, like us?
Bitkiler de bizim gibi canlı değil mi?
Fresh growth of plants offers a glimmer of hope, allowing smaller plant-eaters to scratch out a living.
Yeni çıkan bitkiler umut ışığıydı. Daha küçük otoburların hayatta kalmasını sağlıyorlardı.
As the plant-eaters succumb to starvation, there is a glut of food.
Otoburlar açlıktan ölürlerken onlar için yiyecek bolluğu vardı.
According to the cops, this guy, Reginald Donner, ran a bad plant.
Polislerin dediğine göre bu Reginald Donner denen adam fabrikayı çok kötü yönetiyormuş.
Well, a window means that plant you gave me last year might actually live- - you love me?
Pencere demek, bana geçen sene verdiğin o bitkinin... gerçekten yaşayabilmesi- - beni seviyor musun?
If I have to plant this thing... If I have to burn them... I will find a way to fix it.
Bu şeyi bilgisayara takacak olursam onları yakmak zorunda kalırsam telafi etmenin bir yolunu da bulurum.
- Rebecca was a plant.
Rebecca köstebekti.
Like all Arctic cities, Norilsk depends on a power plant, which heats everybody's home.
Tüm kutup şehirleri gibi Norilsk de herkesin evini ısıtan bir enerji santraline bağlı.
Waste heat from the plant even keeps a lake ice-free all winter.
Hatta santral atıklarının sıcaklığı bir gölün kış boyunca donmamasını sağlıyor.
I'm back to being a boring old safety inspector at a nuclear power plant.
Nükleer enerji santralindeki eski, sıkıcı güvenlik denetmenliği görevime geri dönüyorum.
But I think there may be a coal-fired power plant on the river.
Ama sanırım nehir üzerinde kömür yakmalı bir enerji santrali olacaktı.
Drink good name of a famous Tang dynasty wine three to plant method.
Soju içmenin üç yolu vardır.
We've received further information from the hazardous materials clean-up team that the source of the toxic spill is a decommissioned sewage processing plant.
Tehlikeli maddeleri temizleme ekibinden, toksik sızıntının kaynağının, hizmet dışı bırakılmış bir atık su işleme tesisi olduğu bilgisini aldık.
The safety cordon around the leaking sewage plant has been extended due to a dangerous level of radon.
Sızıntı yapan kanalizasyon tesisi çevresindeki güvenlik kordonu, tehlikeli bir radon seviyesi nedeniyle genişletildi.
It's a medicinal plant that helps if used well, but can also be poisonous.
Faydalı olduğu gibi zehirli de olabilen tıbbi bir bitkidir.
He made them think there was a leak at the chemical plant.
Kimya fabrikasında sızıntı olduğunu düşünmelerini sağladı.
In Jamaica, used to have a big company. Established company named Marley and Plant.
Jamaika'da iyi yerleşmiş büyük bir şirket vardı Marley Plant inşaat işi yapıyorlardı.
I mean, like, is gonna grow a pound for each plant, and a pound in the streets goes $ 2,500, $ 3,000, if it is a good weed.
Yani her bitkiden bir pound yetişecek. Ve bir pound sokaklarda $ 2,500, $ 3,000'e gidecektir. Eğer iyiyse.
Barry Cooper's a guy you can call if cops plant drugs on you.
Polisler üzerinize uyuşturucu yerleştirdiğinizde Barry Cooper'ı arayabilirsiniz.
According to Raymond Madden, an informant was instructed by police to plant a bag of meth in his daughter's car.
Raymond Madden'e göre kızının arabasına uyuşturucu koyan kişi polis tarafından görevlendirilmişti.
To build a house, to give birth to a child and to plant a tree.
Bir ev inşa edecektik, çocuklarımız olacaktı ve ağaç yetiştirecektik.
Um, I'm looking for a place to plant a tree.
Bir ağaç dikmek için bir yer arıyorum.
Plant a seed inside the Earth
Dünyanın içine bir tohum ekelim.
Plant a seed inside the Earth
Dünyanın içine bir tohum ekelim...
It's like water and a fake plant, relax.
Su ve sahte bitki gibi, rahatla.
Baby, did you order a fucking plant?
Bebeğim, koduğumun bitkisini sipariş ettin mi?
There's a switch for the toxic-spill alarm in the plant manager's office.
Müdürün bürosunda toksin serpinti alarmını çalıştıran bir mekanizma var.
I just need you two to plant a file for Wes and me to find, and I will handle this delicately.
Wes ile birlikte bulalım diye gidip bir dosya yerleştirmeniz lazım. Ayrıca bunu hassas bir şekilde çözeceğim.
But made me realize a guy that was violent cab on a kit plant race.
Ama bana, araba yarışında bulunan "saldırgan taksi" deki çocuğu hatırlatıyor.
gave me a hard time when we put up the desalination plant.
bana çok zor zamanlar yaşattı.
There is a level of seepage into local wells and of course the desalination plant in Claridge.
İçemezsiniz. Yerel su kaynaklarına sızıntı düzeyi mevcut. Ve tabi ki Claridge'teki tuzdan arıtma tesisi.
When the power plant is set up in Ranakpur... it will be a delight to watch Vikrant's face.
Santral Ranakpur'da kuruldugunda... Vikrant'in yuzunu gormek isterdim.
First I plant one ideas on Maicon's head.
İlk önce Maicon'a bir fikir vermiştim.
The family will plant someone into the life of a loved one of their enemy.
Aileler düşmanlarını sevdiği birinin hayatına birini yerleştirir.
- PLANT A TREE. HOW DO I BEGIN TO DESCRIBE CARSON PHILLIPS?
Carson Phillips'i anlatmaya nasıl başlasam?
Over 30,000 fans are expected to convene on the banks of the Mersey this Sunday at the gig's controversial venue, an unlikely spot in the shadow of a chemical and power plant.
30.000'den fazla hayranın bu pazar... konserin muhalif çağrısına uyup Mersey kıyılarına akın etmesi bekleniyor.
My dad works at a nuclear plant.
Babam nükleer santralde çalışıyor.
Eat a jelly doughnut and plant evidence?
Meyveli donut yerken kanıt mı ekiyorsun?