Aboard Çeviri Türkçe
5,878 parallel translation
According to the manifest, there were 73 packages aboard.
Yük listesine göre, araçta 73 tane paket var.
From the boat, the boys were airlifted aboard Mr Hankey's magical Helicrapter.
Gençler tekneden, Bay Hankey'nin sihirli helibokterine geçtiler.
I'm going aboard the "Exodus."
Exodus'a gidiyorum.
He was an Operations Specialist aboard the nuclear submarine USS Lafayette.
Nükleer denizaltı USS Lafayette'de operasyon uzmanıymış.
Once you are all aboard the transport, Eval will walk you through his plan.
Hepiniz araca bindiğinde, Eval, planladığı gibi sizinle gelecek.
- Good to be aboard.
- Sizinle olmak güzel.
In addition to soldiers, you have allowed this asari aboard our ship.
Yine de yanımızda lmana izin vereceğim.
You guys always insist on having Russians aboard these flights into Moscow?
Moskova uçuşlarında Rus olması konusunda....... hep böyle ısrarcı mısınızdır?
Welcome aboard.
Uçağa hoşgeldin.
If the current United States executive or any other nation violates this perimeter, we have 17 more nuclear missiles aboard, and we will not hesitate to unleash fiery hell down upon you.
Eğer şu anki Birleşik Devletler yönetimi ya da diğer uluslar bu mesafeyi ihlal ederse gemide 17 adet daha nükleer füzemiz var ve üzerinize cehennem ateşi yağdırmak için tereddüt etmeyeceğiz.
Well, if you must know, I've basically shunned my best friend all summer in favor of worming my way aboard the "S.S. Queen Victoria"
Madem merak ediyorsun yaz boyunca "S.S. Kraliçe Victoria" gemisine binebilmek için en iyi arkadaşımı kendimden uzak tuttum.
Welcome aboard our flight to London.
Londra Uçağımıza hoşgeldiniz.
All right. All aboard.
Tamamdır, herkes bindi.
If we make this deal, if we actually come aboard do you realize what you'll be getting?
Bu anlaşmayı yaparsak, bu gemiye biz de binersek ne alacağının farkında mısın?
All aboard the train...
Herkes trene...
Everybody up this way - Due to a reported bomb aboard the train, all passengers are requested to leave the station immediately, by the nearest available exit
Herkes bu taraftan - trende bir bomba olduğu ihbarını aldık, tüm yolcuların derhal istasyonu terk etmeleri rica olunur, mevcut en yakın çıkışa yöneliniz.
Welcome aboard.
Aramıza hoş geldin.
Whoo whoo! All aboard the human being railway!
İnsan Oğlu Demiryolu yolcusu kalmasın!
So I'm aboard the much crappier H.M.S. Spacetime 12, from the worst season ever, with temporary constable, Geneva.
O yüzden en kötü sezonda kullanılan çok daha dandik H.M.S. Uzayzaman 12'de geçici memur Geneva ile birlikteyim.
"Welcome aboard."
"Gemiye hoş geldiniz."
All aboard the Tucker train.
Herkes Tucker trenine.
All aboard!
Tren kalkıyor!
So... all aboard!
Tren kalkıyor!
How many men aboard?
- Gemide kaç kişi var?
As of last night, on my orders, a Navy salvage group is headed there to rescue the 100 Chinese sailors aboard.
Dün gece itibariyle, benim emirlerim üzerine deniz donanmasından bir yardım grubu denizaltındaki 100 kişiyi kurtarmaya gitti.
There are life-forms aboard.
Gemide yaşam formları var.
I know, you guys, we only have one more day to close the gap, and we're going to do so in a one-time campaign blitz aboard the S.S. Knope.
Çocuklar arayı kapamamız için bir günümüz daha var, ve bunu rüzgar gibi hızlı bir şekilde S.S. Knope'un içinde halledeceğiz.
We transport each year two billion tons of oil aboard our supertankers, which are the largest moving constructions that exist.
Hareket eden gelmiş geçmiş en büyük taşıma araçları olan süper tankerler ile yılda 2 milyar ton petrol taşıyoruz.
Aboard their wrecks, these men are left to themselves, refueled once a month, if they are lucky.
Eğer şanslılarsa ayda bir kez mazot doldurabildikleri hurda tekneleri ile kendi başlarına bırakılmışlardır.
Climb aboard, fledgling lord
Atlayın küçük lord
Welcome aboard, drug buddy.
Aramıza hoş geldin, ilaç arkadaşı.
Welcome aboard, Mr. Hicks.
Aramıza hoş geldiniz Bay Hicks.
The "Fremont" sank, all 200 souls aboard her.
Fremont, üzerinde 200 kişiyle birlikte battı.
I heard that Whitting and Dearing's son were killed aboard the same ship?
Whitting'le Dearing'in oğullarının aynı gemide öldüklerini duydum. Evet.
It's your ex, Harper Dearing- - he's the main suspect in a series of explosions aboard U.S. Navy vessels.
Eski kocanız Harper Dearing Amerikan Donanma gemilerine yapılan bir dizi saldırının baş şüphelisi.
Survivors aboard.
Gemide kurtulanlar var.
That doesn't mean... Over four years aboard this ship with nothing to do, no tasks to complete.
Bu da, 4 yıldır bu gemi hiç bir iş yapmadan tamamlanacak bir görevleri olmadan duruyor demek.
If I'm going to die aboard this ship, then Chief will suffer the same fate as me.
Eğer ben bu gemide ölürsem Chief de benimle aynı kaderi paylaşacak.
NARRATOR : In 1996, video captured aboard the space shuttle Columbia STS-80 reportedly shows a number of fast-moving objects just outside the craft.
1996 yılında uzay mekiği STS-80'den çekilen görüntüde bilimin dışında hızla hareket eden birsürü cisim görünüyor.
In 1985, Soviet cosmonauts aboard the Salyut 7 reported seeing seven celestial beings orbiting Earth.
1985 de Salyut 7 Sovyet kozmonotları Dünyanın yörüngesine girdikleri sırada 7 göksel varlık gördüklerini bildirdi.
Permission to come aboard?
Gemiye binmek için izin aldın mı?
Agent Fornell, thank you for coming aboard.
Ajan Fornell, aramıza katıldığınız için teşekkür ederim.
- I put something aboard, something that could boost their power exponentially should the need arise.
- Ben gemiye bir şey koydum. İhtiyaçları olduğunda güçlerini kat be kat arttıracak bir şey.
Okay, you two, welcome aboard.
Pekâlâ, gemiye hoş geldiniz.
Um... the arson inspectors sent me residue of the accelerant used on the fire aboard the Brewer.
Kundakçılık müfettişi, Brewer'ın güvertesinde bulunan kalıntıları gönderdi.
What exactly was he doing for your company aboard the USS Brewer?
USS Brewer gemisindeki görevi neydi?
Aboard a missile frigate off the coast of Diego Garcia.
Diego Garcia sahilindeki bir roket gemisinden.
Let's go, gang. All aboard!
Haydi, tüm çete. herkes binsin
- Welcome aboard.
- Gemiye hoşgeldin.
He wasn't aboard. Would you believe you?
Sen olsan kendine inanır mıydın?
Need to come aboard.
Trene binmem lazım.