Absorbed Çeviri Türkçe
974 parallel translation
The cloak, spread out like an ink stain disappeared under the work of the supernatural being who grew paler as he absorbed his prey.
Pelerin, mürekkep lekesi gibi yayıldı doğaüstü varlıkların emri altında kurbanını içine çekerek ortadan kayboldu.
You were evidently absorbed in the sublime effects of the spring moon upon my people.
Bahar mehtabının insanlarım üzerindeki olağanüstü etkisi altında belli ki, dalıp gitmişsiniz.
The enormous nutritive ball, attached to its stomach, is slowly absorbed.
Devasa beslenme küresi karnına bağlıdır ve sindirim yavaştır.
If I know Ramsey, he'll never let himself be absorbed by anybody.
Benim bildiğim Ramsey şirketine el konulmasına izin vermez.
If we immerse this sheet in the solution of florescent salts, dry it and then photograph it by ultraviolet light the fibers broken by the writing will absorbed less of the solution than other parts of the paper.
Eğer bu kağıdı flüoresan tuzuna temas ettirir kurutur ve ultraviyole ışınıyla resmini çekersek yazı sebebiyle kırılan fiberler kağıdın diğer kısımlarına göre daha az çözeltiye temas edecektir.
Some months ago I had the idea that perhaps certain rocks and minerals might store applied energy from the sun that if I left the rocks and minerals in the sun long enough they might absorbed some of its rays and then later, give them out.
Bir kaç ay önce eğer belli kaya ve mineralleri yeterince güneş ışığında bırakırsam bu maddelerin, güneş ışınların bir kısmını absorbe edip daha sonra dışarı verebileceklerine dair... bir fikrim vardı.
I labeled them as you see and left them outside in the sun for several hours. Then I put them in this drawer on photographic plates like this and then I waited to see if they would give out any sunlight they might have absorbed.
Onları gördüğünüz gibi etiketledim ve onları dışarıda birkaç saat güneşte bıraktım sonra onları çekmeceye koydum bu şekilde fotografik plakaların üzerine ve sonucu bekledim.
I knew she was withdrawn and entirely absorbed in the memory ofher dead child.
İçine kapanık olduğunu ve... bütünüyle, ölen çocuğunun anılarına gömülü olduğunu biliyordum.
Since the death ofhis wife, a beautiful Hindu woman... India had absorbed our neighbor completely.
Güzel bir kadın olan Hindu eşinin ölümünden bu yana... komşumuz kendisini tamamen Hindistan'a vermişti.
The magic of the moment absorbed Valerie too.
Anın büyüsü Valerie'yi de hapsetmişti.
The lead absorbed all the rays except those that were allowed to escape through a small opening in the block.
Mer-ha-ba! Merhaba!
Professor Tanabiya will explain this better in a moment, but basically, this sand that came from Godzilla has absorbed a massive dose of radiation, the type generated only from an atomic bomb.
Profesör Tanabiya bir dakika içinde daha iyi açıklayacak ama temelde, Godzilla'dan gelen bu kum sadece atom bombasının yol açtığı türde radyasyonu aşırı dozda soğurmuş.
The evidence suggests that Godzilla itself must have absorbed an enormous amount of atomic radiation.
Kanıt, Godzilla'nın kendisinin muazzam miktarda atomik radyasyonu soğurduğunu gösteriyor.
He absorbed massive amounts of atomic radiation, but Godzilla still survived.
Godzilla muazzam miktarda atomik radyasyon soğurduğu halde ayakta kaldı.
I THOUGHT PERHAPS BEFORE YOU'VE ALL BECOME TOO ABSORBED, YOU AND YOUR GUESTS MIGHT LIKE A CUP OF TEA.
Tüm dikkatinizi müziğe vermeden önce siz ve misafirleriniz birer bardak çay ister diye düşünmüştüm.
In less than 12 minutes every animal completely absorbed pray except one.
12 dakikadan az bir sürede bütün hayvanları absorbe etti. Biri dışında.
Since the rains came, I've become absorbed in the weavers.
Yağmur yağmaya başladığından beri dokumacılara merak saldım.
It absorbed me completely.
Tüm dikkatimi vermiştim.
Maybe, but some of it certainly would have been absorbed into the card... and my absorption tests would have shown it.
Olabilir ama bir kısmı illa ki karta emilirdi ve emilim testlerim bunu gösterirdi.
And as the years went by, she became more and more absorbed by the little girl more and more distressed by the way she was being brought up.
Ve yıllar geçtikçe, küçük kıza iyice bağlandı, yetiştirilme tarzından giderek daha fazla rahatsız oldu.
He's quick, intelligent and he's absorbed a lot of knowledge since working with me.
Benimle çalışmaya başladığından bu yana çok şey öğrendi.
It must have absorbed the old man completely.
Yaşlı adamı tamamen yutmuş olmalı.
Don't you think your father's becoming too absorbed in those experiments ofhis?
Sence de baban bu deneylerine çok fazla zaman ayırmıyor mu?
... silent rooms, where footsteps are absorbed... by carpets so heavy, so thick... that one hears no step... as if the very ear of him who advances once again transverse corridors leading to deserted salons... encrusted with the ornamentation of another age... silent rooms, where footsteps are absorbed... by carpets so heavy, so thick... that one hears no step, as if the very ear...
çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... bir kez daha yürüyenin sanki sırdaşları başka bir çağdan kalma süslemelerle bezenmiş... metruk salonlara götüren birbirine dik koridorlar... sessiz odalar ;
... sculptured portals, ranks of doors, galleries... transverse corridors leading to deserted salons... encrusted with the ornamentation of another age... silent rooms, where footsteps are absorbed... by carpets so heavy, so thick... that one hears no step... as if the very ear were far away... far away from this numb, barren decor... far from this elaborate frieze beneath the cornice... with its branches and garlands... like dead leaves... as if the floor were still sand and gravel, or stone slabs... over which I advanced once again... as though to meet you... between richly panelled walls... stucco, moldings, paintings... framed prints amidst which I advanced... among which I found myself already... waiting for you... very far from the setting I stand in now... before you, waiting again... for one who will not come again... who will no longer keep us apart... tear you from me.
... oymalı girişler, sıra sıra kapılar, galeriler... başka bir çağdan kalma süslemelerle bezenmiş... metruk salonlara götüren birbirine dik koridorlar... sessiz odalar ; çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... sanki dalıp gitmiş sırdaşlar... bu cansız, yavan dekordan çok uzaklara... kornişin altında, ölü yapraklar gibi dal ve çelenkleriyle... özenle hazırlanmış... bu frizden uzaklara... üzerinde bir kez daha yürüdüğüm zemin sanki hâlâ... kum ve çakıl veya taş döşeme... sana kavuşmak için adeta... zengin ahşap kaplamalı duvarlar arasında... ustuka, silme, tablolar... aralarından geçtiğim çerçeveli gravürler... seni beklerken içlerinde çoktan... kendimi bulduğum... şu an senin huzurunda bulunduğum mekândan... çok çok uzaklarda ; ve yine beklerken... bir daha gelmeyecek birini... artık bizi ayıramayacak birini... seni benden koparan.
They're too absorbed by the educational aspects of their tour.
Gezilerinin eğitimsel bakış açısına çok fazla dalmışlar.
And those absorbed or missing frequencies appear as black lines in the spectrum of the light we receive from the planet or star.
Ve bu soğurulan ya da kayıp frekanslar gezegen ya da yıldızdan gelen ışık tayfında siyah çizgiler olarak belirir.
Lydia turned her head away, lowered her eyelids, and grew absorbed.
Lydia başını başka tarafa çevirdi gözkapaklarını indirdi, derinlere daldı.
I was so absorbed in drawing swords and killing people, that I entered the Yakuza.
Kılıç kullanmaya ve adam öldürmeye o kadar yoğunlaştım ki Yakuza'nın içine girdim.
I understand your reproach for being absorbed in my work.
İşe gömülüp kaldığımı düşünmeni anlıyorum.
Mass is absorbed by light, therefore light has mass and energy
Kütle ışık tarafından emilir. Bu yüzden ışığın içinde kütle ve enerji bulunur.
The energy radiated by a light neutron is equal to the energy of the mass it absorbed.
Işık nötronu tarafından yayılan enerji emilen kütlenin enerjisine eşittir.
He became absorbed in things, his job mostly.
Hep bir şeylerle meşguldü, en çok da işiyle.
The main thing is to be absorbed, and a book forces me to think its way.
Asıl iş dikkatini vermek. Kitaplar beni kendilerine göre düşündürmeye zorluyor.
Our shields absorbed the energy equivalent to 90 of our photon torpedoes. Ninety?
Kalkanlar foton torpidolarımızın 80 tanesine eş değer bir enerjiyi emdi.
Target absorbed full energy of our torpedo.
Hedef torpidomuzun tüm enerjisini emdi. Emdi mi?
Absorbed it? There must be damage to your instruments, Spock.
Aletlerinde bir hasar olmalı.
But what could have absorbed that much energy and survived?
Ama bu kadar enerjiyi ne emmiş ve hâlâ sağlam kalmış olabilir ki?
You will be absorbed.
- Çekileceksiniz.
What do you mean, "absorbed"?
- Ne demek istiyorsun?
You will be absorbed.
Çekileceksiniz.
Leave him there. He's our enemy. He's been absorbed.
Onu bırakın, bizim düşmanımız.
- Absorbed?
- Çekildi mi?
Many were killed. Many more were absorbed.
Çoğu öldürüldü, bir çoğu ise çekildi.
- You will be absorbed.
- Çekileceksiniz.
They have been absorbed.
Çekildiler.
All she can do now is ask him questions out of books that he's already absorbed.
Şu anda bütün yaptığı, kitaplardan zaten Charly'nin bildiği sorular sormak.
Suppose it absorbed the regret Daystrom felt for the deaths it caused, the guilt.
Diyelim ki Daystrom'un ölümlerden hissettiği pişmanlığı anladı.
You're absorbed by yourself and you have no sense of humour.
Kendini beğenmişsin ve espri anlayışın yok.
[David Continues Reading] " Absorbed in the difficult task of translation...
"Kitabın çevirisine dalmışken..."
He's been absorbed.
Çekildi.