Adil Çeviri Türkçe
13,204 parallel translation
Seems even.
Adil görünüyor.
That's not fair.
Bu adil değil.
This is not fair!
Bu adil değil!
It's not fair?
Adil değil mi?
I'm sorry, but it's not fair here.
Üzgünüm ama bu hiç adil değil.
Hey, that's not really fair.
Hey, bu adil değil.
But, to be fair, you did stop a master criminal from stealing two dozen moldy onions.
Ama adil olursak, usta bir hırsızın iki düzine küflenmiş soğan çalmasını engelledin.
And it's just not fair.
Ve bu adil değil.
Hm. That seems unfair.
Bana pek adil gelmedi bu.
Guess it's only fair you pay me, right?
Sanırım bana ödemen adil olur değil mi?
Akela, was a just and noble leader, he allowed Mowgli to dwell among them. All those years.
Akela, bunca yıldır Mowgli'nin aralarında yaşamasına izin veren adil ve asil bir liderdi.
This isn't fair.
Bu adil değil.
Yeah, he's so drunk it's almost a fair fight.
Evet, o çok sarhoş Adil bir dövüş.
See, that's not fair. - What!
- Bak bu hiç adil olmadı.
Mr. Ali. Fate has been unfair to Panditji.
Bay Ali... kader Panditji'ye pek adil davranmıyor.
Not fair.
Bu adil değil.
It's not fair.
Hiç adil değil.
But fair is fair.
Ama adil.
- That was not a fair fight.
- Adil bir dövüş değildi.
Mr Khama, Sir Alistair Canning wants to be fair about this.
Bay Khama, Sir Alistair Canning bu konuda adil olmak istiyor.
To be an intellectual means to be just, to summon up an understanding for one's counterpart and adversaries.
Bir entellektüel olmak adil olmak demektir. gücünü cesaretini karşıtları ve düşmanları için anlayıştan alır.
Well, it seems fair enough.
Yeterince adil görünüyor.
That's unfair.
Bu adil değil.
Fair enough he isn't established, so pay him accordingly.
Yeterince adil, adam o kadar sağlam değil ona göre ödemesini yap.
I know you're just making a mash to save us but this here's a fair man.
Bizi kurtarmak için bir fedakârlık yaptığının farkındayım ama, karşında adil bir adam var.
- That's cold.
- Bu adil değil.
Warmer than jail.
Hapisten daha adil.
So you think we should just sit back and take their word that they're going to play fair?
Yani oturup, onların adil oynayacağız demelerine güvenelim mi?
Do the photographs fairly and accurately depict the injuries inflicted upon you by your husband
Fotoğraflar doğru ve adil şekilde kocanızın ölmeden önce üzerindeki
I ask you to do the just and right thing.
Size adil ve doğru şeyi yapmanı rica ediyorum.
Fair play.
Gayet adil.
- That is unfair.
- Bu hiç adil değil.
It's unjust and it's unfair.
Bu haksızlık ve adil değil.
Hey, not fair.
Hiç adil değil.
It wouldn't be fair to him, would it?
Hiç de adil olmaz, değil mi?
Considering the circumstances, that seems more than fair.
Bu şartlar altında adil bir anlaşma.
This here, this is a fair fight.
Adil bir kapışma olacak.
He's right, it was a fair fight.
Adam haklı, adil bir dövüştü.
Fair fight or no fair fight, whatever law they got in this town is gonna wanna talk to us soon.
Kavga adil olsun olmasın, bu kasabadaki kanunlar birazdan karşımıza çıkar.
Oh, and my understanding is, Harris, it was a fair fight.
Anladığıma göre Harris, adil bir dövüştü.
Man, this ain't fair!
Dostum, bu adil değil!
It's not fair for you to leave here empty-handed.
Buradan boş ellerle ayrılmak senin için hiç adil değil.
It's hard but it's fair.
Adil olan bu ama.
It is pretty fair, yeah.
Kesinlikle adil.
It's not fair.
Bu adil değil.
Life's a marked deck, kid.
Hayat adil değil, evlat.
Of the few fair-complexioned students in our predominantly Jewish public school none possessed the viking mask of this blue-eyed hero, the Swede, big brother of my best friend, Jerry, born into our tribe as Seymour Irving levov,
Az sayıda adil bir şekilde tasarlanmış öğrenciler baskın olarak Yahudi devlet okulu yoktu viking maskesi bu mavi gözlü kahraman, İsveçli, benim büyük kardeşim en yakın arkadaşım, Jerry, Kabilemize olarak doğduk Seymour Irving levov, en büyük lise atleti New Jersey şimdiye kadar gördü.
If it was a fair and public trial.
Adil ve halka açık bir duruşma olacaksa tabii.
Now, that's just not right and by God, we're gonna fix that.
Bak, bu adil değil ve tanrının izniyle, bunu düzelteceğiz.
All we're asking is fair representation of this...
Tüm istediğimiz adil temsiliyet ve...
- Evelyn asked me the same question.
Bu adil değil. eğlenelim. Evelyn bana sordu.