All i can tell you is Çeviri Türkçe
434 parallel translation
All I can tell you is that as long as the Opera House remains closed, everyone in all Paris, in all France, will be thinking of nothing but the murder and hounding us to make an arrest.
Tek diyeceğim Opera kapalı kaldığı sürece, Paris'teki herkesin sadece cinayeti düşüneceği ve tutuklama yapmamız için olan ısrarıdır.
- I know. All I can tell you is the relief column is moving.
Sana söyleyebileceğim tek şey kolordunun hareket halinde olduğu.
All I can tell you is, it's a sweet deal and I'll be able to pay off.
Tek söyleyebileceğim tatlı bir iş olduğu ve parayı bulacağım.
All I can tell you is that my way isn't good enough.
Söyliyebileceğim tek şey, durumumuzun kötü olduğu.
All I can tell you is that he gave me this paper, here, in my pocket.
Bana bu kağıdı verdi. Bakın, burada, cebimde.
All I can tell you is that it's an accident.
Size tek söyleyebileceğim, bunun bir kaza olduğudur.
All I can tell you is that she left before I did this morning and she wasn't here when I got back an hour ago.
Size tüm söyleyebileceğim, bu sabah benden önce gittiği ve bir saat önce döndüğümde hâlâ evde olmadığı.
All I can tell you is that it will be sensational.
Size tek söyleyebileceğim, tam bir sansasyon olacağı.
All I can tell you is that I'm happy and peaceful here.
Size tek söyleyebileceğim burada mutlu ve huzurluyum.
All I can tell you is I gave it back.
Tüm söyleyebileceğim, geri verdiğim.
All I can tell you is that life is clear for me up there alone.
Tek söyleyebileceğim yukarıda yalnızken, hayat benim için aydınlık.
All I can tell you is that things have been nearly as bad as they could be.
Sana şu kadarını söylüyorum, olaylar alabildiğine kötüye gidiyor!
All I can tell you is I'm sorry for everything - for everything I've put you through, for everything I've done :
Sana tüm söyleyebileceğim, herşey için üzgün olduğumdur seni bitiren herşey için, yaptığım herşey için.
All I can tell you is that he's absolutely terrified.
Tüm söyleyebileceğim büyük bir korku içinde olduğu.
All I can tell you is you're looking at a mind determined not to die.
Söyleyebileceğim tek şey şu anda ölmemeye karar vermiş bir akıla bakmakta olduğunuz.
All I can tell you is that his family is said to be very wealthy, that he has already lost his mother and that he will pledge you his word that his father will die before eight months are passed.
Size söyleyebileceğim tek şey ailesinin çok zengin olduğu. Annesi ölmüş. Babasının da sekiz ay içinde öleceğine garanti veriyor.
All I can tell you is I wish I had a dime for every dime I have.
Tüm söyleyebileceğim keşke..... her kuruşum için, bir kuruşum olsaydı.
All I can tell you is, it never happened.
Tek söyleyebileceğim böyle bir şeyin olmadığı.
All I can tell you is it's rare and unstable.
Sadece nadir ve dengesiz olduğunu söyleyebilirim.
All I can tell you is that I killed her last night.
Tek söyleyeceğim onu dün gece öldürdüğüm...
All I can tell you is that the admiral has been confined to his support chair for the last four years by the effects of Iverson's.
Amiral, tam 4 senedir, Iverson hastalığı yüzünden... sandalyeye bağlı durumdaydı.
All I can tell you is that he's ingested something - that's strongly affecting his body.
Ama kesinlikle bedenini çok güçlü etkileyen bir şeyler almış.
All I can tell you is the chief minister's ordered a new investigation.
Başbakanın yeni bir araştırma istediğini söyleyebilirim sadece. Giyinin lütfen.
All I can tell you is... it makes it very special for us here... to have you out there.
Şunu söylemeliyim. Bizim çalıyor ve sizin dinliyor olmanızı çok özel kılıyor.
All I can tell you is who'll be last.
Böyle giderse bir sonraki sensin.
Like what the stock market is going to be like in the morning or where I can dig to find all the oil... or where are all the countless numbers of lost treasure chests buried at? And if nothing else, do they tell you what the next lottery winning numbers will be?
Hangi hisse senedine yatırım yapabilirsin, nereden petrol çıkartabilirsin nerede define bulabilirsin ya da gelecek hafta piyango hangi numaralara çıkacak?
All that I can tell you... is that they are going to take me away by plane... like a bird.
Sana tek söyleyebileceğim beni bir kuş gibi uçakla uzaklara götürecekleri.
All I can do is to stand here, a poor, broken-down old policeman... and wait for whatever you want to tell me.
Bütün emniyet bana söyleyeceğin şeyi beklerken benim tek yapabileceğim şey zavallıca, çökmüş bir şekilde beklemek.
I can't tell you how nice it is to be seeing all of her old pictures like this.
Eski filmlerinin hepsini bu şekilde seyretmenin... ne kadar güzel olduğunu anlatamam.
I take care of all the boss's business, so you can tell me what it is.
Patronun bütün işlerine ben bakıyorum, o yüzden ne varsa bana söyle.
All I can tell you at the moment is that we shall be going to occupied Europe.
Şu anda söyleyebileceğim tek şey işgal altındaki Avrupa'ya gidiyor olduğumuz.
All I can tell you, pal, is this better be damned important.
Dostum, bu seferki lanet gelişin daha önemli olsa iyi olur.
I can tell you what Christmas is all about.
Noel'in neyle ilgili olduğunu anlatabilirim.
Perhaps if you'd be kind enough to tell us what your problem is then we could all have a go at discussing it or something. I can't.
- Eğer problemi bize anlatmak nezaketinde bulunursanız, biz de o konuyu tartışabiliriz.
A Druid can only repeat the secret to another druid, all that I can tell you... is that it contains mistletoe and lobster, the lobster is not necessary... but it tastes good.
Sadece bir Rahip, diğer bir Rahibe bu sırrı aktarabilir, size tüm söyleyebileceğim şu kadar ki... içinde ökseotu ve istakoz var, istakoz gerekli değil... ama iyi lezzet veriyor.
All right. I won't tell you who he is, but I'll tell you where you can find out.
Onun kim olduğunu söylemeyeceğim ama onu nerede bulabileceğinizi söyleyeceğim.
All I can say is, if you tell anybody it's me, I'll sue.
Tek diyeceğim şu : Ben olduğumu birine söylersen dava ederim.
As the leader of the Gomune group, that is all I can tell you.
Goumune grubunun lideri olarak tüm anlatabileceğim bu.
After all, last year I remember... you can tell from looking at his house what a filthy old man he is.
Her şeyden sonra, geçen sene hatırlıyorum da... Evine bakarak, ne kadar sağlıklı yaşlı bir adam olduğunu söyleyebilirsin.
All I can give ya is what I tell ya I can give ya, and I gave you that.
Sana verebileceğim tek şey, verebileceğimi söylediğimdir ve onu da verdim zaten.
All I can tell you for sure is that they were fighting in Bezanika.
Emin olduğum tek şey... en son Bezanika'da savaştıkları.
I have come to tell you, Tiberius, that I and all of Rome, blame you for my husband's death until you can prove your innocence. We know you've taken our witness, but it will avail you nothing. Emperor you may be, but justice is emperor over all
Sana söylemeye geldim Tiberius, ben ve tüm Roma suçsuzluğunu kanıtlayana dek, kocamın ölümünden ötürü seni suçluyoruz.
I tell you all I want to do is sleep.
Size bütün istediğim uyumak diyorum. Ben can çekişen küçük bir bakkalım ve yorgunum.
All I can do is just tell you to get the hell out there and sing for the folks.
Tek diyebileceğim oraya çıkıp halka şarkı söylemen.
All I can tell you, mister... is watch out.
Sana tek söyleyebileceğim, bayım dikkatli olmandır.
All I can tell you right now is that we are confident that we have identified the Alphabet bandit.
Tek söyleyebileceğim Alfabe soyguncusunun kimliğini teşhis etmiş olduğumuzdur.
- Yeah, it is? Well, I'll tell you what. When we get to LA, you can tell the prison psychiatrist all about it.
Bunları Los Angeles'a vardığımızda hapishane psikiyatrına anlat.
And that, gentlemen, is all I can tell you.
Ve tüm söyleyeceğim, beyler, budur.
All I can tell you, friend, is you'll get over her. Oh...
Tek söyleyebileceğim, onu unutacağınızdır dostum.
I'll tell you what. Whenever you feel alone like there's no one you can rely on this is all you need to know. Thank you, Mr. Bergstrom.
kendini ne zaman yalnız hissedersen kimseye güvenemeyeceğin zamanlarda bilmen gereken tek şey bu teşekkür ederim bay Bergstrom
All I'm telling you is, you can tell them it was a remarkably good sale.
Tüm demek istediğim onlara olağanüstü bir satış olduğunu anlatman.