Aloof Çeviri Türkçe
203 parallel translation
As I remember it, you had just called me aloof.
Hatırladığım kadarıyla bana soğuk demiştin.
Alone in his never finished, already decaying pleasure palace aloof, seldom visited, never photographed an emperor of newsprint continued to direct his failing empire.
Asla bitmeyen, şimdiden çürümeye başlayan zevk sarayında yalnız Herkesten uzakta. Nadiren ziyaret ediliyor, fotoğrafı hiç çekilmiyor Basın imparatoru, çöken imparatorluğunu yönetmeye devam etti...
Makes me seem aloof, and I'm anything but that.
Her şey olabilirim ama soğuk birisi asla.
At the landing you were cold, at dinner, aloof.
Onları çok soğuk karşıladın, yemekte de çok ilgisizdin.
Why do you stand aloof?
Neden susuyorsunuz? Sizler benim danışmanlarımsınız.
She's always seemed so aloof and self-assured.
O her zaman soğuk ve kendinden emin görünür.
Aloof.
Değişik.
- I wouldn't want them to be too aloof.
- onların fazla ilgisiz olmalarını da istemem.
You mean like aloof?
Sana ilgi göstermedi mi?
If you're going into a snippy snit, remaining aloof I'll report you to the deportment department with 12 demerits.
Eğer kibirli ve soğuk tavrını, Sürdürmekte ısrar edersen seni on iki ihtar cezası alman için disiplin kuruluna veririm.
I was... like... slightly aloof.
Nasıl desem... hafif bir... umarsamazlık gibi.
He held himself aloof from the uprooted human wrecks.
Köklerinden k oparılmış insan enkazlarından uzak duruyordu.
Holding himself aloof from political ties, and therefore from political office,
" Siyasetten, dolayısıyla mevki hırsından uzak kalan Calvin...
Little Roc always seemed aloof
"Küçük Anka" hep mesafeliydi
Aloof, sarcastic manner. "
Yapı olarak soğuk ve alaycı.
" But goodness is ever aloof.
"Ama iyilik daha da uzakta."
Forbidding, aloof, terrifying.
Everest Tepesi. Haşin.
Mount everest- - forbidding, aloof, terrifying.
Everest Tepesi. Haşin. Soğuk.
Every time I tried to talk to you, you kept aloof.
Seninle ne zaman konuşmak istesem benden hep kaçtın.
Cats are cool, cats are aloof and separate, you know? And that's kind of nice.
Kediler havalıdır, ilgisizdir, bağımsızdır.
Madam Fa has long been aloof from martial world issues so she might not know what the Bai Du clan is about
Madam Fa uzun zamandır dövüş sanatları dünyasında uzakta O nedenle Bai Du Klanını iyi tanımıyor olabilir
He's proud and aloof, with incredible swordplay.
Inanılmaz kılıç yeteneğiyle çok kibirli ve soğuktur.
Why are you suddenly so aloof?
Neden bana bu kadar soğuksunuz?
You seclude yourself in Connecticut, acting out the part of the aloof artist, and no one can get near you.
Kendini Connecticut'a hapsettin. Serbest bir sanatçı gibi davranıyor yanına kimseyi yaklaştırmıyorsun.
I've told all this to Tuan Changqing, but he was aloof and just left.
Bunları Tuan Changqing'ne de anlattım Ama çok soğuktu ve çekip gitti
Being aloof.
Uzakta olmak.
And so one day, he went off in search of the aloof creature.
Bir gün uzak bir yaratığın peşine düştü.
Far aloof from romance but this man, Henderson, but he's a very singular creation.
Maceradan oldukça uzaklar. Ancak bu adam, Henderson bambaşka bir insan.
- Don't be so aloof.
- Bu kadar ilgisiz olma.
I've gotten closer to the females and the young but the silverback remains aloof.
Dişilerine ve gençlerine yakınlaştım ama gümüş sırt uzak duruyor.
You're acting pretty aloof, Goku!
Beni de davet etmelisin, Goku!
You weren't this aloof six years ago.
Altı yıl önce bu kadar ilgisiz değildin.
And I'm not so high-class that I can avoid looking at reality. I can't afford to be aloof.
Ben gerçekleri göremeyecek kadar yüksek sınıftan biri değilim.
I am satisfied in nature... but in terms of honor, I stand aloof... and will no reconcilement.
Duygularım açısından... Ki beni intikama iten sebeb bu olmuştur... Özrünüzü yeterli buluyorum.
Be a little aloof at first.
Biraz ilgisiz olacağım.
- Yeah, we do. We hold aloof from each other for the most part.
Çoğunlukla birbirimizden uzak dururuz.
- I thought I was being rather aloof.
- Bense soğuk olduğumu sanıyordum.
Though I tried to be aloof
Senden uzak olmayı denesem de
She's just a little... aloof, till you get to know her
O biraz lakayttır, tâ ki onu tanımaya başlayana dek.
I'm not saying that Aihara-san is not my type, but she's a little aloof, isn't she?
Aihara'yı beğenmediğimi söylemiyorum. Ama biraz soğuk bir kız, öyle değil mi?
I bet he acted all aloof like he didn't know me.
Bahse girerim beni tanımıyormuş gibi davranmıştır.
Nor do we find him forward to be sounded but with a crafty madness keeps aloof when we would bring him on to some confession of his true state.
Öyle kolay sır verecek gibi de görünmüyor tam biz onu konuşturma noktasına getirince kaçıveriyor ustaca bir delilikle.
But in my terms of honor I stand aloof, and will no reconcilement until by some elder masters of known honor I have a voice and precedent of peace to keep my name ungored.
Ama şeref konusunda çekingenim, barışmaya yanaşamam bu konuda. Görmüş geçirmiş büyüklerimiz adımı temize çıkartacak bir yargıya varmadıkça onur konusunda.
Here's a guy who's normally very truculent with the media, aloof...
Normalde medyaya karşı oldukça saldırgan ve uzak duran adam...
If you want her back, you have got to start acting aloof.
Onu geri istiyorsan ona karşı ilgisiz davranmaya başlamalısın.
Aloof?
İlgisiz mi?
So what you have to do is accidentally run into her on purpose and then act aloof.
Yapman gereken, bilerek onunla tesadüfen karşılaşmış gibi yapıp ilgisiz davranmak.
My God, Chandler, we said be "aloof," not "a doof."
Tanrım, Chandler, "ilgisiz" davran dedik "aptal gibi" değil.
When you're so aloof.
Çok uzak oluyorsun.
So I'm aloof, am I?
Demek ben soğuk biriyim.
He's guilty of being aloof, self-indulgent
Bakmamak, görmemek.