An englishman Çeviri Türkçe
319 parallel translation
There's an Englishman, a professor.
Evet. Bir ingiliz var, profesör.
Capt. Blood, are you, an Englishman, thinking of leaving... when yonder, an English town is being taken?
Kaptan Blood, bir İngiliz olarak siz İngiltere işgal edilirken buradan ayrılacak mısınız?
But you must listen to an Englishman about tea.
Ancak çay konusunda bir İngiliz'e kulak vermelisiniz.
I think, an Englishman. He brings best regards from Captain Buckler.
Sanırım bir İngiliz Yüzbaşı Buckler'in iyi dileklerini getirmiş.
No true Sangali would enter a room with the self-assurance of an Englishman.
Hiçbir gerçek Sangali içeriye bir İngiliz gibi kendinden emin girmezdi.
Since mighty roast beef is an Englishman's food
Kızarmış biftek olduğu için İngiliz'in yemeği
They had a telegram from Paris... and it seems there was an Englishman who made a bet- -
Paris'ten bir telgraf gelmiş... ve görünen o ki, bir İngiliz ile bahse girmişler...
Well, for one thing, you're an Englishman, not an American.
Bir kere sen İngilizsin, Amerikalı değilsin.
It's a good thing I wasn't born an Englishman.
İngiliz olarak doğmamam isabetli olmuş.
An Englishman's home is his umbrella...
Bir İngiliz'in evi onun şemsiyesidir.
I'm trying to look at it with an Englishman's eyes.
Bir İngiliz gözüyle bakmaya çalışıyorum.
And... You see, in this very nursing home, sir, I met my wife for the first time. And I met an Englishman who became my greatest friend.
Anlayacağınız üzere, bu özel klinikte eşimle ve daha sonra en iyi arkadaşım olacak bir İngiliz ile tanıştım.
I never thought it possible that an Englishman could be so romantic.
Bir İngiliz'in bu kadar romantik olabileceği aklıma gelmezdi.
She married an Englishman called Potts.
Potts diye bir İngilizle evlendi.
Besides, I think it ought to be an Englishman.
Kaldı ki, bence bir İngiliz olmalı.
Peter D Carter, an Englishman, should have died on the second day of May, 1945, at ten after four of the clock, British Double Summer Time.
Peter D Carter, bir İngiliz, İngiliz yaz saatine göre, 1945 yılı mayısının ikinci günü, saat dördü on geçe ölmesi gerekiyordu.
It can happen between an Englishman and an American girl.
Bir İngiliz erkeği ile Amerikalı bir kız arasında da aşk olabilir.
That could not have been said by an Englishman.
Bir İngiliz bunu söyleyemezdi.
An Englishman thinks as he likes in religion and politics.
Bir İngiliz, dinde ve politikada istediği gibi düşünür.
The agent at Mopu is an Englishman.
Mopu'daki temsilci bir İngiliz.
The sea's the only high road for an Englishman.
Bir İngiliz için tek yol, denizdir.
That's an Englishman named Rudolf Rassendyll! "
Rudolf Rassendyll adlı bir İngiliz! "
You know, " Fee, fie, fo, fum, I smell the blood of an Englishman.
Şunu biliyorsundur, " Tik, tuk, tak, tum, Bir İngiliz'in kokusunu alıyorum.
An Englishman never jokes about a wager.
Bir İngiliz bahis konusunda asla şaka yapmaz.
From an Englishman's point of view, its mere size takes your breath away.
Bir İngiliz'in gözüyle bakarsanız, sırf büyüklüğü bile nefes kesici.
An Englishman.
Bir İngiliz.
But he isn't an Englishman.
Fakat o bir İngiliz değil.
Why not an Englishman?
Niçin bir İngiliz değil?
If Sasha had been an Englishman instead of a half-caste French Arab from Algeria, he'd never have been convicted.
Sasha Cezayirli bir Arap-Fransız kırması olmayıp da bir İngiliz olsaydı, asla cezalandırılmazdı.
You are an Englishman.
Çünkü sen bir İngilizsin.
That Mr. Tunstall, is he an Englishman?
Şu Bay Tunstall, bir İngiliz mi?
This is an Englishman.
bu adam ingiliz.
He scrapes his face like an Englishman.
İngilizler gibi yüzünü kazıyor.
You're an Englishman, aren't you?
İngilizsiniz, değil mi?
I had the deuce of a job persuading them that it was the accepted thing nowadays... for an Englishman to marry a foreigner.
İşle ilgili makul şeyleri bile, kabul ettirmekte zorlanıyorum bugünlerde. Yabancı birisiyle evlenen bir İngiliz olduğum için.
How could he be convincing as an Englishman?
Bir İngiliz olarak ne kadar inandırıcı olabilir?
An Englishman rescues me.
Polis baskını oldu. Yaşıma bakarak beni rahibelere teslim ettiler. Bir İngiliz'le tanıştım.
My Lord Feisal already has an Englishman.
Efendim Faysal'ın yanında zaten bir İngiliz var.
You are an Englishman.
Siz İngilizsiniz.
He makes me think that God must be an Englishman.
Onun sayesinde Tanrının aslında bir İngiliz olduğunu düşündüm.
An Englishman s dream, really.
gerçek bir ingiliz rüyası.
There was an Englishman.
İngiliz olduğunu söyledi.
It's grand to be an Englishman in 1910
1910 yılında bir İngiliz olmak harika.
" An Englishman's way of speaking absolutely classifies him
" Bir İngilizin konuşma tarzı hemen belli eder sınıfını
An englishman?
Bir İngilizle mi?
He's an Englishman. He had an operation going for him in the forest.
Ormanda peşine düştükleri bir İngiliz.
We'll make an Englishman of you yet.
İngiliz gibi konuştun.
I'm an ordinary Englishman.
Ben sıradan bir İngilizim.
Now i s an important Englishman.
Şu anda bir İngiliz için önemli bu.
An Englishman?
Bir İngiliz.
I recall your brother to be an extremely stubborn Englishman.
Kardeşini olağanüstü inatçı bir İngiliz olarak hatırlıyorum.