And believe it or not Çeviri Türkçe
324 parallel translation
And believe it or not, almost nobody did.
Ve ister inanın ister inanmayın, nerdeyse kimse inanmadı...
And believe it or not, they, uh... they fight over the few eligible bachelors. Even such old scraps as I.
İster inan ister inanma, birkaç düzgün bekarı kapmak için savaşıyorlar,... benim gibi yaşlı ıskartaları bile.
And believe it or not, I also love those grubby thick-headed men I trained you most of all.
İster inanın, ister inanmayın ama, eğittiğim adamları ve sizi her şeyden daha çok seviyorum.
And believe it or not,
İnan ya da inanma.
Well, my name is Templeton Peck and believe it or not, I am here to rescue you.
Evet, adım Templeton Peck ve ister inanın ister inanmayın, sizi kurtarmak için buradayım.
And believe it or not, I am trying.
İster inan, ister inanma, deniyorum.
And believe it or not, I'm a man of my word.
Şimdi sıra sizde. İster inan ister inanma sözüme sadığımdır.
And believe it or not, there's actually some truth to it.
Ve ister inar ister inanma, içinde gerçekten doğruluk payı var.
And believe it or not, he is just as worried about you as I am. Go.
İster inan ister inanma, seni benim düşündüğüm kadar düşünüyor.
And believe it or not, I don't care why you were there.
İnan ya da inanma, orda olman umurumda değil.
And believe it or not, I called.
İster inan, ister inanma onu ben aradım.
And believe it or not, I'm a man of my word.
İster inan ister inanma sözüme sadığımdır.
And believe it or not,
Buna inan veya inanma,
But they built and built and built some more... until today, believe it or not, the lake is full of Mexico City.
Ama bugüne dek şehri kurmuşlar. İnan bana Mexico City bu gölün üstüne kurulmuştur.
- And, believe it or not, I know who did it!
- İster inanın ister inanmayın kimin yaptığını biliyorum!
And, believe it or not, if there's anything I can do...
Ve ister inan ister inanma, yapabileceğim birşey varsa..
Believe it or not, I had never seen him before in my life and... if I ever had, I never would have married him.
İster inanın ister inanmayın, o adamı daha önce hiç görmedim. Görseydim bile, onunla evlenmezdim.
She's a model, believe it or not, and a thumping bore.
İster inan ister inanma ama bu hantallığına rağmen o bir model.
It's not important. lt's not like I'm gonna go out and be immoral or commit crimes'cause I don't believe in God.
Tanrı'ya inanmıyorum diye, dışarı çıkıp ahlaksızlık yapacak ya da suç işleyecek değilim.
Electronic cut-outs. Condensers. And that, believe it or not, is a selenium rectifier.
Elektronik parçalar, kondansatörler ve bir selenyum doğrultacı.
It was a crashing disadvantage to me in the 1942 campaign in that I hadn't got a wireless set which would contact my air support in Rangoon, and, therefore, believe it or not, the only thing I could do was to tap in onto the railway telephone line, get the babu in the post office in Rangoon, and try and persuade him that it was vitally important for me to be put on to air force headquarters.
1942 seferinde benim için en vurucu dezavantaj Yangon'daki hava desteğimizle irtibatı sağlayacak kablosuz bir setimiz olmayışıydı ve bu sebeple, inanın ya da inanmayın yapabildiğim tek şey demiryolunun telefon hattına girmek Yangon'daki Babu isimli adama bağlanmak ve onu, hava kuvvetleri karargahımıza bağlanmanın hayati derecede önemli olduğuna ikna etmekti.
And, believe it or not, Linda's been accepted at Yale.
Ve ister inan ister inanma, Linda'yı Yale'e kabul ettiler.
The eight men referred to in the last six lines are strangers to us and no one knows who they are and what they look like what weapons they use, this is the terrible part I have something to tell you, believe it or not
Şiirdeki bu 10 kişi... O suikastçileri ima eder... ama asıl kimlikleri ve... neye benzedikleri bir sırdır üstelik hangi silahı kullandıkları işin en korkunç kısmıdır! İster inan yada inanma, ama sana söylemem gerek ;
Believe it or not, I actually prefer a man who's thick and ordinary.
İster inan ister inanma kaba saba, basit bir erkeği tercih ediyorum.
Me, and Mike, and... believe it or not, Evan Freed.
Ben, ve Mike, ve... - ister inanma, Evan Freed.
And, believe it or not, you're important to me.
Ve inansan da inanmasan da sen benim için önemlisin.
Because believe it or not each and every one of us in this room... is one day going to stop breathing turn cold and die.
Çünkü, ister inanın ister inanmayın, bu odadaki herkes nefes almayı bırakacak, soğuyacak ve ölecek.
Believe it or not, I thought I was doing something here, giving Gls and couples their first home.
İster inan, ister inanma, askerlere ve çiftlere ilk evlerini vererek, burada bir şeyler yaptığımı sanıyordum.
And I still do, whether you believe it or not.
İster inan, ister inanma, buna hala inanıyorum.
Believe it or not, the Flash has joined the Trickster spreading violence and vandalism through the city.
- Sikici, bunaltici. - Basmakalip miydi? Daha iyi sekilde ifade edemezdim.
Believe it or not, I'm hurt too, and not just financially.
İnan ya da inanma, ben de zarar gördüm, ve sadece parasal olarak değil.
Believe it or not Paul was convinced I was having an affair because somebody kept calling and hanging up whenever he answered.
İster inan ister inanma Paul başka bir ilişkim olduğundan emindi çünkü biri sürekli arayıp o çıkınca yüzüne kapıyormuş.
Based on interstitial transparency and membrane integrity, I do not believe it is an infection or a communicable disease.
Dokular arası geçirgenliğe ve zar bütünlüğüne bakılırsa bunun bir enfeksiyon veya bulaşıcı hastalık olduğunu sanmıyorum.
This is my second time. And believe me, it's not the copulation or the kids that come out of it but the carrying and giving birth that makes it worthwhile.
Bu benim ikinci, ve inanın bana... bunun sebebi ne cinsel ilişki, ne de çocuk sevgisidir.
Believe it or not, your father and I- - - We're going to have a baby.
İster inan, ister inanma, babanla benim bir bebeğimiz olacak.
And whether you believe in hell or not, it's gonna take us there.
Ve ister cehenneme inan ister inanma bizi götüreceği yer orası.
I pronounce, believe it or not, that they be husband and wife together.
İster inanın ister inanmayın sizleri karı koca ilan ediyorum.
And if you get to know them, then you'll be discovering yourself. And that is, believe it or not, as great an adventure as the opposite sex.
Onların onayladığı bir arkadaşın davet etmedikçe hafta sonlarında seni burada tutmak zorundayım.
You're starting to feel like a woman and, believe it or not, soon you'll understand about love.
Kadın gibi hissetmeye başlarsın ve ister inan ister inanma yakında aşk ne demek anlayacaksın.
- Or hating it. Exactly. What they came to see tonight was a professional heavyweight championship fight, and that is not what they're getting, and you better believe they are letting these fighters know it.
Bu akşam buraya, profesyonel boks maçı izlemeye geldiler.
But that was a long time ago... and, believe it or not, one of my better experiences.
Ama bu uzun zaman önceydi ve, İster inan ister inanma benim için iyi bir deneyim oldu.
And, believe it or not, I'd rather spend the afternoon exchanging barks with a bright like yourself... than flying solo so pinch yourself, it's your lucky day.
Hiçbir planım yok ve inan ya da inanma,... okuldan sonra vaktimi tek başıma gezmektense senin gibi birisiyle atışarak geçirmeye tercih ederim.
- Believe it or not, this is a true meeting of intellectuals in a highly moderated studious environment and that, my friend, is our ride.
- İster inan ister inanma ama bu entellektüel insanların yüksek standartlı bir çalışma ortamında buluşması oluca, ve dostum, oda bizim aracımız.
I'm Jimmy Gator, and believe it or not... we are at the end of week seven, heading towards week eight... with these three incredible kids who-hello, hello... are just two days and two games away... from the "What Do Kids Know?" record... for the longest-running quiz show in television history.
Çocuklar Ne Biliyor? Rekoruna sadece iki gün... ve iki yarışma kaldı. Yani, bütün bu rezillikler...
- I'm sorry, Jen, but as attracted as I am to you. I don't believe in pre-marital sex and no matter what you say or do is not going to convince me that it's right.
- Üzgünüm, Jen, ama seni ne kadar çekici bulsam da evlilik öncesi sekse inanmam.
- What I'm saying is my decision is what's best for me is what's ultimately best for our son and he, believe it or not, understands this.
- Benim için iyi olan oğlumuz için de iyi olandır. Sen inanmasanda o bunu anlıyor.
Believe it or not, listeners, Woody and I are picking up right where we left off.
İster inanın, ister inanmayın ama Woody ile kaldığımız yerden devam ediyoruz.
I like you, Master Aladdin... believe it or not, I've had some two hundred odd Masters in my time, and you're the noblest of them all,
İster inan, ister inanma, seni sevdim, Efendi Alaaddin. Ömrüm boyunca tam 200 efendi gördüm. Ve sen içlerinde en düzgün olanısın.
Kilnockie are through to the final of the Scottish Cup and they'll play, believe it or not, Rangers.
Kilnockie İskoçya Kupasında finale yükseldi. Ve ister inanın ister inanmayın Rangers'la karşılaşacaklar.
But I don't want to believe or not believe in something because I might feel bad I want to believe in it and not believe in it because I think it's true or not Yeha, I want to think my life is important
Ama bir şeye, kendimi kötü hissederim diye inanmak istemiyorum.
Believe it or not, we were walking down the boulevard and it started snowing, and my buddy and I saw these two lovely looking ladies under an umbrella.
İnanmayabilirsiniz, Bulvar'da yürürken kar yağmaya başladı, dostumla birlikte şemsiyeli iki hoş kadın gördük.