And so on and so on Çeviri Türkçe
19,012 parallel translation
- No ma'am. As IT specialist, he has access to every cubicle and office on the premises, so we'll search where we like. Excuse me.
Hayır hanımefendi, teknoloji uzmanı olarak şirketteki her PC'ye ve odaya ulaşımı mümkün olduğundan, her yeri arayacağız.
If you're one of the heavy hitters who buys classic Lambos and Ferraris, you've got Customs on your payroll, so you don't have to wait for your toys.
Klasik Lamborginiler ve Ferrariler alan zenginlerdensen rüşvet listende olan gümrükçüler vardır dolayısıyla oyuncakların için beklemek zorunda kalmazsın.
He was on drugs... and so his reaction or so says the report.
Uyuşturucu almıştı... onun etkisindeydi. Ya da rapor öyle söylüyor.
She came here two years ago on a short-term student visa and liked it so much she decided to stay.
İki yıl önce kısa süreli öğrenci vizesiyle gelmiş ve burayı o kadar sevmiş ki, kalmaya karar vermiş.
And launched an obsession with time, so much so that he went on to build devices that measure it with extraordinary mathematical precision.
Ve zamanla ilgili öyle bir takıntıya dönüşmüş ki aşırı matematiksel kesinlikle zaman ölçen cihazlar yapmaya başlamış.
Hopefully you are officially caught up now and I will continue to do so. Come on, sit.
Böylece her şeyden haberin oldu, zamanla bilgilendirmeye de devam edeceğim.
And I don't mean to burst your bubble here, missy, but I am not out here because of my "so-called crush on you, " based on my actions that led you to believe I have a crush on you. " I am out here because I have never been more comfortable in my entire life.
Ve senin o küçük baloncuğunu patlatmak istemiyorum, küçük kız ama burada olmamın nedeni güya senden hoşlanmam değil ki onu da güya davranışlarıma bakarak tahmin etmişsin buradayım çünkü hayatım boyunca hiç bu kadar rahat olmamıştım.
Well, in my defense, I was so high on drugs and alcohol
Kendimi savunmam gerekirse, uyuşturucu ve alkolden öylesine uçmuştum ki
Because as much as I'd like to kill you first, my sword is on the move and so is my target.
Olduğu kadar, ilk seni öldürmek istiyorum ıt çünkü, Benim kılıç hareket ve böylece benim hedeftir.
And when he died, there just wasn't anyone else for my mother to lean on, and so it was very important that she knew she could rely on me.
Ve öldüğünde annemin başını koyabileceği bir omuz yoktu. O yüzden hep yanında olduğumu bilmesi çok önemliydi.
How can people spend all this time on a movie and get it so wrong?
İnsanlar nasıl bu filmde zaman geçirip filmi yanlış anlarlar?
I've been having trouble sleeping lately, so I suspect that it might have something to do with leaving things so... upended between us, and I do think that a certain closure would help both of us to move on is all I'm saying.
Son zamanlarda uyku problemim var o yüzden geride yapmak zorunda olduğum bir şeyler kaldığından şüpheleniyorum, aramızda bitmeyen bir şeyler. Ve bu kesin olarak son vermenin ikimize de yolumuza devam etmek için faydalı olacağını düşünüyorum.
You want to talk to him so badly, why don't you hop on a plane and come see him?
Konuşmayı o kadar istiyorsan uçağa atlayıp onu görmeye gelirsin.
So, finally, we just walked on the mortgage... which is why we now rent and probably will forever.
Sonunda mortgage sisteminden çıktım. Bu yüzden şimdi kiradayız ve sonsuza kadar da böyle olacak.
It's just held onto for tax purposes, so campers stumble on them and they can hole up in there for weeks.
Onları vergi almak için tutuyorlar. Kampçılar onları bulunca içlerine girip birkaç hafta kalabiliyorlar.
Everybody's stupid on purpose and nobody gives a shit about anything except consumer pleasures, so why not Trump?
Herkes bilerek aptal ve hiç kimse hiçbir şeyi umursamıyor tüketici zevkler hariç, bu yüzden neden Trump olmasın?
I wanted to look up something on the Internet, and I had to go upstairs to my parents'bedroom, and my dad had stayed logged in to his account, and so I go on to askjeeves, and I'm typing my question,
Bizimkilerin odasına yukarıya çıkmak zorundaydım ve babamın PC hesabı açık kalmıştı. Ben de "askjeeves" sitesini girdim ve sorumu yazıyordum...
It's likely that this unsub grew up in an area near a high-profile serial murder, so let's concentrate on California, Illinois, and surrounding states.
Şüpheli muhtemelen ünlü bir seri katile yakın bir yerde büyüdü, o yüzden California, Illinois ve çevre eyaletlere odaklan.
It's been posted on the class site, so go and check the information. Who is complaining like that?
Patronu olan kadın da baya havalı.
And so he turned the screws on my family.
Bu yüzden aileme baskı yaptı.
And so if I get up earlier, right, from now on, and I sleep less, then I'm making, you know, the second half of my life longer than the first.
Bu yüzden bundan sonra erken kalkarsam ve daha az uyursam o zaman ikinci yarım ilkinden daha uzun olur.
It's like this itch you have to scratch and I can only get to it by saying the worst thing that I could ever say sometimes, depending on where I am, so you - you being here made that come out.
Bir kaşıntı gibi ve kurtulmanın tek yolu aklıma gelen en kötü şeyleri söyleyebilmek. Nerede olduğuma bağlı olarak. Senin burada olman bunları söyletti.
I've been so full of guilt and I fed you on fear.
Suçlulukla o kadar doluydum ki seni korkuyla besledim.
So it's morning and Glen's got the kids out on the lake and I'm all alone and I'm sunbathing out on the lawn, which feels stupid, but I just wanted to feel the sun on my body
O sabah Glen çocukları göle götürdü. Bir başımayım ve bahçede güneşleniyorum. Düşününce saçma geliyor, ama güneşi vücudumda hissetmek istedim.
So I put on the old bikini, and then- -
O yüzden eski bikinimi giydim ve sonra...
I laid down on my bed, and this house is so old, so small, so- -
Ve bu ev o kadar eski ve ufak ki...
And I hear him, um, uh, stand up, then, from the chair and go back to work, so I put my clothes on and- - and I go in the bathroom,
Ve onun sandalyeden kalktığını ve çalışmaya döndüğünü duydum. Kıyafetlerimi giydim ve banyoya girdim.
And we helped so many people move on.
Bir çok insanın yoluna devam etmesini sağladık.
You'll eventually work out the truth, so here it is and on your way.
Nasılsa sonunda gerçeği öğreneceksiniz, o yüzden hemen söyleyeyim de yolunuza gidin.
We look at so much malware every day that we can just look at the code and straightaway we can say, okay, there's something bad going on here, and I need to investigate that.
Hergün birçok zararlı yazılımı inceler ve koduna bakınca... "Tamam bu kötü ve araştırmalıyız" deriz.
So this little box is running a digital program and the actions of this program turns that motor on, off, or sets a specific speed.
Yani bu küçük kutular bir yazılım programı yürüterek,... bir motoru açıp kapayabilir yada hızını ayarlayabilirler.
And so we began to follow what was going on in the geopolitical world, what was happening in the general news.
Biz de jeopolitik gelişmeleri ve haberleri dinleyip dünyada neler olduğuna baktık.
So we thought of different things that we could do, and we settled on blowing up a balloon.
Düzenekle yapabileceğimiz şeyler konusunda fikir üretmeye başladık. Ve balon şişirme konseptinde karar kıldık.
You know, we came so fucking close to disaster, and we're still on the edge.
Ancak bizi felakete öylesine yaklaştırdı ki,... ve hala tam kıyısında duruyoruz.
So you would have these operators slamming on that button over and over again and nothing would happen.
Bu büyük butona defalarca bastıkları halde,... hiçbirşey olmayan operatörleri gözünüzde bir canlandırın.
The law of war, because it began to develop so long ago is really dependent on thinking of things kinetically and the physical realm.
Savaş kanunu çok uzun zamandan beri var olduğu için,... fiziksel gerçeklik ve değişen şartları düşünmeye bağlı durumdadır.
It's much more difficult in the cyber area to construct an international regime based on treaty commitments and rules of the road and so forth.
Anlaşma metinlerini ve izlenecek kuralları göz önüne alırsak,... Siber ortamda uluslararası bir kontrol sistemi oluşturmak oldukça zor.
We built in attacks on Iran's command-and-control system so the Iranians couldn't talk to each other in a fight.
İran'ın komuta kontrol sistemine saldırılar yaptık,... böylece İranlılar savaş sırasında birbiri ile haberleşemeyecekti.
And I guess I was supposed to be, um, greeting people or playing the flute with a peg leg, so he came looking for me and he burst into the pool house where I was on the couch with Teddy Wiedemier III,
Benim de milleti karşılamam ya da tahta bacakla flüt çalmam lazımdı. Babam beni ararken havuz kulübesine daldı, ben de Teddy Weidemier III ile kanepedeydim ve işi bitirmiştik.
Now I have to hang out with her more to get a handle on the first few chapters so we can bid it out and see who wants it.
Şimdi onunla daha fazla vakit geçirip birkaç bölümün taslağını yazmalı, sonra teklif hazırlayıp kim ilgilenir, görmeliyim.
So you could come back and be on the faculty here.
Dönüp burada ders verebilesin diye.
One of Berta's cousins heard me talking about a live opera that was coming on, and it was during dinnertime, so they brought it down and set it up for me.
Berta'nın kuzenlerinden biri, canlı bir operadan bahsettiğimi duymuş. Tam yemek saatindeydi. Benim için televizyonu buraya kurdular.
Gonna put a side-biter on the vessel to take the tension off so it won't tear more and stop the bleeding.
Damara klemp takacağım. Böylece yırtılmayacak ve kanama duracak.
I know it's been a long evening, but this is a unique case, and there are medical and ethical considerations involved that the Bio-Ethics Committee will rule on, so we have to make some recommendations.
Biyo-etik komitesi tarafından hem tıbbi, hem de etik olarak değerlendirilecek. Onlara öneride bulunmamız gerekiyor.
Not really, but it doesn't seem to be having any adverse effects on your health, and you've been stable for 24 hours, so we think you're good to go home.
Tam olarak değil, ama sağlığınızdaki yan etkilerini izlemek için 24 saat sabit kalmalısınız, sonra evinize gidebileceğinizi düşünüyoruz.
So, Don is at the top of the hill, and I'm down at the bottom, the kids are on the sled, and the snow was like frozen, thick ice.
Şimdi Don tepeye çıkmıştı ben aşağıdaydım, çocuklar da kızakta yağan kar donmuştu, kapkalın buz vardı.
I'm pretty close with him and his wife, so I've been... I've been checking on her every day.
Kendisiyle ve karısıyla bayağı yakınız o yüzden her gün kadını kontrole gidiyorum.
I used to practice so much in the violin, you know, so much, so much that I got blisters on my fingers, and then, you know?
Kemanla o kadar çok pratik yapardım ki parmaklarım hep su toplardı.
So, if you just give me a chance, I promise I will move on and we could see where this goes?
Bana bir şans verirsen, söz veririm önüme bakacağım ve ilişkimizin durumunu görürüz.
And I retain all the keys to all the locks on all the doors... so I may make a dungeon in a grain of sand large enough to contain your soul.
Ve tüm kapı kilitlerinin anahtarlarına el koydum. Ruhunu koymam için kum taneceği büyüklüğünde bir zindan yapmam yeterli olabilir.
So, after months of hustle and hard work borne of a singular vision, today it just comes down to some scribbling on a stack of documents.
Aylar süren sıkı çalışma ve çabalar sonunda bireysel vizyonumla ortaya çıkardığım projenin döküman işlerini halletme aşamasına geldik.