And there's nothing Çeviri Türkçe
3,411 parallel translation
Yes, there's some talks and some offers, but nothing's set in stone yet.
Evet, konuşmalar ve teklifler oldu fakat kararlaştırılmış bir şey yok henüz.
Clearly, there is nothing there. I mean, any rational person would see that there is nothing beneath us but a bunch of mountains and snow.
Orada hiçbir şey olmadığı ortada sıradan insanların görebileceği üzere altımızda dağlar ve kar dışında bir şey yok.
I mean, any rational person would see that there is nothing beneath us but a bunch of mountains and snow.
Sıradan insanların görebileceği üzere. altımızda dağlar ve kar dışında birşey yok.
If I want it, and I set my mind to it, there's nothing that can stand in my way.
Bir şeyi kafama koyup onu istersem, hiç bir şey bunu yapmama mani olamaz.
And don't believe what you may have heard. There's nothing in there now.
Ve duyduklarına inanma, şuan orada saklanan hiçbir şey yok.
Great, and now it's over, so if you'll excuse us... oh, there's nothing to be threatened by, tom.
Harika ve şimdi bitti, şimdi müsaadenle... Kendini tehdit altında hissetmene gerek yok, Tom.
Mm-hmm. But it's been about six months, and there's just... Nothing happening.
6 ay oldu ama hala tık yok.
Well, maybe you have to kill you, but I also play something, and there's nothing that says I can not help.
Onları sen öldürecek olabilirsin ama bu kavgada ben de tarafım ve sana yardım etmemem için bir sebep yok.
And besides, there's nothing to help with.
Hem zaten, yardım edecek bir şey de yok.
Obviously there's nothing we enjoy more..... than a good rough and tumble.
Elbette, itiş kakıştan daha fazla sevdiğimiz bir şey yok.
There's nothing wrong with a nice guy With white shorts and hair like a ken doll.
Beyaz şortlu, Ken bebeği saçlarına sahip hoş bir çocukla çıkmanın hiçbir yanı yanlış değil.
I've been around long enough to know. It's in your best interest to get out there and show the world you have nothing to hide.
Saklanacak hiçbir şeyin olmadığını... herkese göstermek senin çıkarına.
I have to believe that the investing public understands we're talking about a person who... who was there early on, but who had virtually nothing to do with the creation of the company, and still less to do
İnsanların şunu iyice anladığından emin olmak istiyorum : Adı geçen şahıs, en başında bizimle birlikteydi ama işin aslı, ne şirketin oluşum aşamasında ne de şirketin bugünkü hâline gelişinde hiçbir katkısı olmadı.
WE'RE WALKING OUT OF HERE, AND THERE'S NOTHING YOU CAN DO ABOUT IT.
Buradan çıkıyoruz ve bununla ilgili yapabileceğin hiçbir şey yok.
But if we do nothing, they kill Asher, the Vice President, and his entire National Security team. And Connor, if he's in there.
Ama hiçbir şey yapmazsak Asher'ı, başkan yardımcısını tüm Ulusal Güvenlik ekibini ve eğer içerideyse Connor'ı öldürürler.
There's nothing to be afraid of, ladies and gentlemen.
Bayanlar baylar, korkacak hiçbir şey yok.
There's nothing in this world that makes sense if there's no you and me.
Birlikte değilsek dünyada hiçbir şeyin anlamı yok.
You almost feel like you're stuck... stuck in a really small town and there's nothing else out there... until the sun starts coming out.
Kendinizi sıkışmış gibi hissediyorsunuz küçük bir kasabada sıkışmış gibi ve dışarıda hiçbir şeyin olmayışı. Ta ki güneş tekrar gelene kadar.
And I think you're just too afraid of the fact that there's nothing you can do to change what happened to you.
Çünkü sana olanları, senin de değiştiremiyeceğin gerçeğinin farkında olmandan o kadar korkuyorsun ki.
And there's nothing I'd like more than to help you out.
Bundan fazlasını da yapmak isterim.
Then you of all people should know what it's like to have your heart ripped out and to listen to bureaucrats tell you that they're trying... Really trying... and all the while, that thing is out there that did you injustice, and nothing is gonna happen unless you do something about it.
O zaman sen kalbinin parçalanıp yerinden çıkartılmasını ve bürokratların gerçekten çabaladıklarını dinlemenin nasıl olduğunu ve sonra da seni bu duruma düşüren şeyin dışarda olduğunu ve sen bir şey yapmadığın müddetçe bir şeylerin değişmeyeceğini herkesten daha iyi bilirsin.
And there's nothing alive in the tissue to bind it.
Ve deriside onu bağlayacak canlı birşey yoktu.
You couldn't have done this without getting something on you, and there's nothing on you.
Birşey elde etmeden bunu yapamazdın. Ve elinde birşey yok.
And there's nothing you can do to change that.
Bunu değiştiremezsin.
I could have made you anything, like a cherry tart, but there's nothing like creamy chocolate and vanilla together.
Sana her şeyi yapabilirdim, kiraz tartı gibi ama krem çikolata ve vanilya ikilisi gibisi yoktur.
There's nothing I can do, and I hate it.
Elimden hiç birşey gelmemesinden nefret ediyorum.
And there's times where I feel like we have nothing in common, we don't know each other at all, we weren't even really put on the same Earth by the same god.
Bazen ortak bir noktamız yok, birbirimizi tanımıyoruz gibi hissediyorum sanki yaratıcılarımız farklı kişilermiş gibi.
Everything is just out there in the open, and because it's out in the open, there's nothing to be embarrassed about.
Herşey açıktır ve herşey açık olduğu için, utanılacak birşey olmaz.
And there's nothing wrong with exploring your sexuality.
Ve cinselliğinizi keşfetmekle hiç bir hata yapmıyorsunuz.
♪ And there's nothing left here ♪ ♪ To remind me
* Yüzünün anısından başka *
Well, the transfusions might help for a while, Anthony, but aplastic anaemia is fatal, and as I've told you before, ultimately, there's nothing we can do.
Kan nakilleri bir süre yardımcı olur, Anthony ama aplastik anemi ölümcüldür ve daha önce de dediğim gibi eninde sonunda yapılabilecek bir şey yok.
Nothing. It cools off for a day, make sure there's no LoJack, and then someone else takes over.
Hiçbir şey. bu gün yeterince hareketliydi, önce arabayı buraya bırakırsın, sonra biri gelir alır.
They know the end is nigh, but there's nothing they can do about it, so it drives them nuts and they live their lives with one eye on the clock.
Eninde sonunda biteceğini ve yapacak bir şey olmadığını biliyorlar. Bu da onları delirtiyor ve yaşamlarını tek gözleri saatte geçirerek devam ettiriyorlar.
Now, you two wanted to be together, and there's nothing that's keeping you from being together.
İkiniz beraber olmak istediniz. Şimdiyse beraber olmanızı engelleyen hiç birşey yok.
But put a couple of pieces of glass and some road between you, There's nothing you would not say to them.
Ama aranıza iki parça cam ve yol girdiği zaman istediğin her şeyi söyleyebiliyorsun.
- I'm just saying there's nothing you can do to stop her or to... to- - to- - to- - to make her see... And I'm not saying that you should give her your blessing.
İlla yanında ol demiyorum.
They haven't called, and there's been nothing on the news.
Haberlerde de bir şey yoktu.
And there's nothing I can do about that.
Bu konuda benim yapabileceğim bir şey yok.
When you first start fucking it's scary and exciting,'cause there's this whole world you know nothing about.
Sikişmeye ilk başladığında korkunç ve heyecanlı geliyor çünkü hiç bilmediğin bir dünyaya adım atıyorsun.
There's nothing for a physician to see and, thank God, nothing that some fool with a knife could think to cut out.
Doktorluk bir şey yok. Tanrı'ya şükür aptalın birinin kesip çıkarmaya çalışacağı birşey de yok.
There's nothing we can do about it except our jobs, so stop gawking and get to them!
Görevlerimizi yerine getirmek dışında yapabileceğimiz bir şey olmadığından bön bön bakmayı kesip işlerinizin başına dönün!
And because of you, there's nothing I can do to stop it.
Senin yüzünden bunu durduracak hiçbir şey yapamıyorum!
I went to him and his deputies. We looked up the records, but there's nothing on her.
Shelby ve adamlarının yanına gittim kayıtları inceledik ama bir şey bulamadık.
There's nothing on the toll booth cameras. And then nothing in the car either.
Gişe kameralarında ve arabada hiçbir şey yok.
I mean, there's nothing but sketches and poems and doodles.
Sadece çizimler, şiirler, karalamalar var.
I'm going in to- - There's nothing wrong with a little bit of candy and chocolate.
Birazcık çikolata ve şekerde yanlış bir şey yok.
But there's nothing between her and me anymore.
Ama artık onunla aramda hiçbir şey yok.
There's nothing going on between Marty and I. Huh.
Gerçekten.
And there's nothing wrong with that.
Ve bununla ilgili bir hata yok.
And there's nothing I hate more than a grass!
İhbarcılardan nefret ettiğimden başka hiçbir şeyden nefret etmem!
And there is nothing, absolutely nothing, worth half a damn as simply messing around in boats.
Ve hiçbir şey, kesinlikle hiçbir şey gemilerle aylaklık etmenin yarısı kadar bile etmez.
and there's more 69
and there's this 29
and there's 117
and there's a 25
and there's something else 41
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
and there's this 29
and there's 117
and there's a 25
and there's something else 41
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing to be scared of 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295
there's nothing to do 49
there's nothing in it 38
there's nothing there 265
there's nothing to tell 117
there's nothing you can do 232
there's nothing to be scared of 52
there's nothing wrong with that 87
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295
there's nothing to do 49
there's nothing in it 38
there's nothing there 265
there's nothing to tell 117
there's nothing you can do 232