And you didn't tell me Çeviri Türkçe
953 parallel translation
! The last thing she remembers is getting in a fight with you, so you can't come back here and tell me that you didn't touch her!
Son hatırladığı şey seninle kavga ettiği bu yüzden dönüp ona dokunmadığını söyleme!
And Tell Me You Didn't Do It.
Gözlerime bakıp yapmadığını söylemeni istiyorum.
He didn't want me to tell you, but he's awfully worried about you and he thought you ought to have a doctor.
Sana söylemememi istedi, ama senin için son derece endişeliydi.. .. ve bir doktor getirmesi gerektiğini düşündü.
You told her my name was Bone and you didn't tell me.
Ona adımın Kemik olduğunu söyledin ama beni bundan haberdar etmedin.
You told her I was a big-game hunter and didn't tell me.
Ona büyük hayvan avcısı olduğumu söyledin ama beni yine haberdar etmedin.
You didn't even tell me she had blue eyes. And deep blue eyes at that.!
Bana onun mavi gözlü olduğunu bile söylemedin, hemde koyu mavi.!
Why didn't you tell me you weren't alone and that Burkett was with you?
Neden yalnız olmadığını, Burkett'in seninle olduğunu söylemedin?
Mr. Mazard was a very rich man, and you can't tell me you didn't get something off him.
Bay Mazard, zengin bir adamdı. Ondar hiçbir şey koparmadığınızı söylemeyin bana. Şunu da unutmayın.
- Why didn't you come and tell me?
- Neden bana gelip söylemedin?
You were very honest and didn't tell me any fibs.
Çok dürüst davranmış ve bana hiç yalan söylememiştin.
How deep? Why didn't you tell me you and Birgel were like that?
Birgel'le aranızdan su sızmadığını neden söylemedin?
And you didn't tell me where you put my dough.
- Sen de mangırımı nereye sakladığını.
Didn't anybody tell you about her and me?
Kimse sana onunla aramdaki meseleyi anlatmadı mı?
Jo, you didn't give me a chance to tell you, but Amy and I were married yesterday.
Jo, söylememe fırsat vermedin, biz dün evlendik.
You mean to tell me that you saw a boat and didn't let us know?
Yani bir gemi gördün ve bize haber vermedin mi?
You didn't tell me she had a gun and knew how to use it.
Bana bir silahi oldugunu ve kullanabildigini söylemedin.
Listen, I was going to tell Sims that I pumped Steve and that he wouldn't tell me anything'cause he didn't know anything about you.
Dinle, Olanları Sims'e anlatacaktım. Steve'in ağzından laf almak istedim ama o bana hiçbirşey söylemek istemedi. Senin hakkında birşey bilmiyordu.
And you didn't tell me?
- Neden bulamıyorsun?
Why didn't you come and tell me, Val?
Neden dönüp bana haber vermedin Valiant?
YOU DIDN'T TELL ME THE TRUTH ABOUT YOURSELF... AND THESE OTHER GENTLEMEN.
Kendiniz ve diğer beyefendiler hakkında hiç doğru söylememişsiniz.
You mean to tell me you didn't go into the Beehive and try on those dresses for Miss Effie?
Bu elbiseleri prova etmediğini mi söylemek istiyorsun?
You didn't tell me about you and Merle Kittredge at college.
Merle Kittredge'le üniversite günlerinizden söz etmedin.
- Why didn't you come and tell me?
- Neden gelip bana söylemedin?
Why didn't you tell me that Gaston and Liane had broken up?
Gaston'la Liane'in ayrıldığını niçin söylemedin?
Don't make no long speech, just tell me... didn't you phone me and say your boy wouldn't last... more than four rounds?
Lafı uzatma, sadece şunu söyle... bana telefon edip boksörünün dört raunttan fazla... dayanamayacağını söylemedin mi?
And another thing you did, you didn't tell me the truth.
Bir şey daha, bana gerçeği söylemediniz.
You knew him and you didn't tell me?
Onu tanıyordun ve bana söylemedin mi?
And don't tell me you didn't get my messages. I know better.
Mesajlarımı almadığını falan da söyleme hiç, yemezler.
Why didn't you tell me about you and Helen before I went to see her?
Onu görmeden önce, Helen'le olan ilişkinden neden bana bahsetmedin?
I didn't and you don't have to tell me.
Sormadım ve bana anlatman gerekmez. Hiçbir şey!
And you didn't tell me that?
Ve bana bundan söz etmedin?
And you didn't tell me?
Neden bana söylemediniz?
Why didn't you tell me that someone hit you and you got hurt?
Neden birisinin seni dövdüğünü ve yaralandığını bana söylemedin?
How come George told you and didn't tell me?
Nasıl oluyor da George bana değil sana söylüyor?
And you didn't even tell me.
Ve bana haber bile vermedin!
Well, um, you see, Clay and me was comin'in to a drive-in show, and I said to him, I'd like to go in to town and see the sheriff personally, and tell him I'm obliged the way he didn't arrest Buddy.
Şey... Clay ile kasabaya film seyretmeye inmiştik. ... ona dedim ki, kasabada şahsen gidip Şerifi göreceğim Buddy'i tutuklamadığı için teşekkür edeceğim.
You're talking and talking, but you still didn't tell me the most important thing :
Sürekli konuşuyorsun ama hala bana en önemli şeyi söylemedin :
And why didn't you tell my mother about the business loan you and John took out without asking me?
Peki, bana danışmadan John ile beraber bankadan aldığınız iş kredisinden neden bahsetmedin?
And you had something you wanted to tell me, didn't you?
Ve bana anlatmak istediğin, şeyler vardı, değil mi?
You expect me to believe that Terry Lennox showed up, you drove him someplace and he didn't tell you?
Gece yarısı ortaya çıkan dostun Terry Lennox'u arabayla birkaç yüz kilometre öteye götürdün ve de sana hiçbir şey anlatmadı, buna inanacağımı mı ümit ediyorsun?
And it makes me furious when you tell me I didn't know about Helen.
Helen hakkındakileri bilmediğimi söyleyince çok öfkelendim.
I asked you this once before, and you didn't tell me.
Sana önceden bir şey sordum, cevaplamadın.
But I tell you, I feel as though my life would be wasted if I didn't love deeply with a man whose mind I respected, whose spirituality equaled mine and who had the same, oh, lustful appetite for sensual passion that drives me insane.
- Ama inan, eğer zekâsına saygı duyduğum, ruhu benim ruhumun eşi olan ve beni deli edecek şehvetli bir tutku için duyduğum açIığın aynısını duyan bir erkeğe aşık olmazsam, hayatım boşa geçmiş olacak.
Didn't you tell me you had a wife, a dozen children lots of relatives and grandchildren?
Bana demedinmi sen bi karın bi düzüne çocuğun var bi sürü torun?
Tell me, Santini, last month, before you left for New York, you didn't by chance break into this office and search through my effects?
Söyle bana, Santini, geçen ay, New York'tan ayrılmadan önce, tesadüfen bu büroya girip, benim eşyalarımı aramamışsındır?
You bought buns and didn't tell me?
Egler aldïn ve bana söylemedin!
Didn't you once tell me that I was the only woman you'd ever had any real and deep feelings toward?
Sana derin ve gerçek duyguları yaşatan tek kadının ben olduğumu bana, bu güne kadar, hiç söyledin mi?
Didn't you once tell me that I was the only woman you'd ever had any real and deep feelings toward?
Bana bir keresinde gerçek ve derin hisler beslediğin tek kadın olduğumu söylememiş miydin?
And why didn't you tell me... about this interview you gave?
Neden bana verdiğin... röportajdan bahsetmedin?
And you didn't tell me there's a syndrome of relapse among survivors shortly after they've been stung.
Sağ kalan kurbanlarda ısırıldıktan kısa bir süre sonra tekrar nüksetme sendromu yaşandığını da söylemedin.
Didn't you tell me you got a gun and went under the bushes, and you was aimin'to blow your wife's head off?
Silahını alıp çalılıkların arkasına saklandığını ve karının kafasını uçurmayı planladığını anlatmadın değil mi?