Argumentative Çeviri Türkçe
171 parallel translation
From his warped brain... down to the tiniest argumentative cell of his huge carcass... he's unearthly.
O çarpık beyni... iri gövdesi ve kavgacı hücreleri ile... doğaüstü biri.
Maybe one in a thousand, maybe one in a hundred? The question is argumentative!
Soru tartışmaya açık!
And she's so argumentative
Üstelik kendisiyle konuşulmuyor bile.
Your friend's a very argumentative fellow.
Arkadaşın çok tartışmacı biri.
The question is argumentative.
Bu soru düşmanca.
She's always moody and argumentative.
Her zaman huysuz ve dengesiz.
That is objected to as immaterial and argumentative.
Bu sözler önemsiz ve münakaşa yaratıcı olduğu için itiraz ediyorum.
Because you're unreasonable. You're argumentative, mulish... uncooperative... and unbelievable.
Sen hep itiraz eden, işbirliği yapmayan... bir keçisin... ve inanılmaz birisin.
I find the english argumentative... disdainfuI, insensitive... and unimaginative.
İngilizler bence çok tartışmacı kibirli, duyarsız ve hayal gücünden yoksun insanlar.
Stop being so argumentative..
Bu kadar tartışmacı olmayı bırak.
Such an intelligent and argumentative woman should devote herself to her sex.
Böyle akıllı ve tartışmacı kadının kendisini cinsiyetine adaması gerekir. - Ve erkekler için büyük şeyleri bırakmalı.
- Rosa isn't argumentative, just courageous.
- Bunu inkar etmiyoruz.
it's argumentative, insulting and humiliating for my client who is not on trial here.
Tartışmaya açık, aşağılayıcı ve bir sanık olmayan müvekkilimi küçük düşürüyor.
That was argumentative.
Bu tartışmaya açıktı.
Argumentative. - Noted.
- Not edildi.
Argumentative.
İddia ediyor.
Argumentative.
Tartışmaya açık.
It's argumentative... and irrelevant badgering of the witness.
Tartışmaya açık ve gereksiz yere sanığın canını sıkıyor.
Objection--argumentative.
İtiraz ediyorum--Münakaşa ediyor.
Objection! Argumentative isn't the word... for counsel's approach to cross.
Avukat münakaşa ederek... çizgiyi aşıyor.
Objection. Argumentative.
- İtiraz ediyorum.
Her commanding officer said she was argumentative, quick to take offence.
Oradaki komuta subayıyla konuştum. Onun münakaşacı, çabuk alınan biri olduğunu söyledi.
I don't mean to be argumentative.
Münakaşacı biri gibi davranmak istemem.
This is argumentative!
Bu tartışmalı bir konu!
Had a reputation for being argumentative.
Tartışmacı biri olarak nam salmış.
Captain, was Dax's last host as argumentative as this one?
Kaptan, Dax'in son konakçısı da bunun kadar tartışmacı mıydı?
- We don't get argumentative, Danny.
Tartışmaya girmeyeceğiz, Danny.
No argumentative grandstanding.
Eleştiriye açık tribünlere oynamak yok.
From the beginning, she's been argumentative and on more than a few occasions, she's disobeyed your direct orders.
Başından beri, birden çok ortamda çok tartışmacı oldu, direkt emirlerine karşı geldi.
That was argumentative.
Bu tamamen tartışmaya açık bir konu.
Why are you so argumentative?
Neden benimle böyle tartışıyorsun?
This is argumentative. It is badgering.
İtiraz ediyorum.
- You're being argumentative.
Kayıtlara geçmesin. Bu tanıklığa girer. - Tartışmacı davranıyorsunuz.
A frequent guest on MSBNC, Kevin was not just argumentative he was an anger professional.
MSNBC'ye sürekli olarak konuk olan Kevin durmadan tartışan biri değil aynı zamanda öfke uzmanıydı.
Objection. Argumentative.
İtiraz ediyorum, yoruma açık soru.
Argumentative.
Bu tartışmalı.
Assuming facts, argumentative, leading.
Varsayımlar, tartışmaya açık, yönlendirici.
- You've been insensitive and argumentative.
Düşüncesiz ve tartışmacısın.
- Objection. Argumentative.
- İtiraz ediyorum.
- Acting combative or argumentative? - I don't know.
Kavgacı ya da münakaşacı davranıyor mu?
Why is it that we have such compunctions about... about people's faith and devoutness... whereas we're perfectly willing to be rude and argumentative and difficult with people's political beliefs?
Neden insanların inançları ve dindarlıkları konusunda vicdan muhakemesi yapıyoruz? Oysa bizler politik fikirleri tartışırken son derece kaba, tartışmacı ve zorlayıcı olabiliyoruz?
Anyhow, this great scholar from the UN must be an old, argumentative...
Neyse, BM'den gelen şu büyük âlim yaşlı ve münakaşacı biri olmalı...
Sorry for being so argumentative.
Münakaşacı olduğum için kusura bakmayın.
Oh, n-n-no, no, it's just, she's, she's argumentative, bossy, difficult.
Yani sen, ondan hoşlanıyor musun? A hayır, hayır o sadece tartışmacı, patronluk taslayan zor biri.
- Argumentative, irrational, moody.
- Tartışmacı, mantıksız, gergin.
I've been like you argumentative, obnoxious, bad-tempered.
Ben de senin gibi kavgacı, kötü huyluydum.
Argumentative.
Tartışmaya açık bir konu.
- That kind of thing? - Argumentative.
- Böyle bir şey mi?
- Argumentative.
- İtiraz ediyorum.
She's gotten moody, unpredictable, argumentative.
Herkes uyudu mu?
- Objection. You watched him put his filthy hands on her and you ran away. Argumentative.
- İtiraz ediyorum.