Asking questions Çeviri Türkçe
3,624 parallel translation
I'm going to say this once, stop asking questions and stay the hell away from Sarah.
Sana sadece bir kere diyeceğim : sorular sormayı bırak ve Sarah'dan uzak dur.
Stop asking questions and stay the hell away from Sarah.
Sorular sormayı bırak ve Sarah'dan uzak dur.
You're better at asking questions.
Sorularını sormaya başla.
I'll be the one asking questions.
Soruları ben soracağım.
Look, if we keep asking questions about the Death House, we're gonna end up in a scary place.
Bak, Ölüm Evi'yle ilgili soru sormaya devam edersek sonumuz hiç iyi olmayacak
What do you think he'll do to you if he finds out you're asking questions?
Millete soru sorduğunu öğrenirse sana ne yapar sence?
Dr Clifton tells me you've been asking questions about her.
Dr.Clifton bana, onunla ilgili sorular sorduğunu söyledi.
If we go down there, Mrs. D. is gonna start asking questions.
Oraya gidersek, Bayan D sorular sormaya başlayacak.
Spencer, I don't feel like asking questions, and not when I'm getting answers.
Spencer, soru soracak havamda değilim. Cevap bile alamıyorum zaten.
Your girl shows up asking questions, and now I got trusted sources telling me that Jangles is after me.
Senin kız karşıma çıkıp sorular sormaya başladı ve artık Tıngırtı'nın peşimde olduğuna dair güvenilir kaynaklarım var.
- Not me. Copper's asking questions about Metcalf, and Durant made me look... What?
- Polis Metcalf hakkında sorular soruyor ve Durant beni öyle gösterdi ki...
I've been roaming around the bayou asking questions.
Bataklık çevresinde dolaştım. Sorup soruşturdum.
I was suddenly in a position where I was asking questions I didn't know the answers to about our own story.
Bir anda kendi haberimiz hakkında cevabını bilmediğim sorular soran bir konuma düştüm.
Ain't asking questions.
- Soru soracak değilim.
And I think the same person killed him to shut him up after I started asking questions.
Ve sanırım, ben sorular sormaya başlayınca aynı kişi susturmak için onu öldürdü.
You're not asking questions. You're throwing mud.
Sen soru sormuyorsun resmen çamur atıyorsun.
Because there are people at this school watching you and your friends and asking questions you don't want them to ask.
Çünkü bu okulda sen ve arkadaşlarını izleyen kişiler var ve sormalarını istemeyeceğiniz sorular soruyorlar.
Sorry. It's my favourite TV programme and it is quite annoying with you constantly asking questions and making comments.
Bu benim en sevdiğim televizyon programı ve sürekli soru sorup yorumlar yapman çok sıkıcı oluyor.
But, uh, yesterday, he roughed up a couple of my homeboys, asking questions about me and my crew.
Dün de birkaç arkadaşımı hırpalamış benim ve adamlarım hakkında sorular sormuş.
I keep asking questions until they make sense.
- Bilmiyorum. Mantıklı olana kadar soru sormaya devam edeceğim.
Keep asking questions.
Soru sormaya devam et.
Eyes straight ahead, no looking around corners, no peeping in shadows, no asking questions, no stepping outside the lines.
Tedirgin olmadan, köşelerden tırsmadan, gölgelerden korkmadan, sorular sormadan, sınırları aşmadan.
You have to stop asking questions.
Sorular sormayı bırak artık.
You have to stop asking questions!
Sorular sormayı bırak artık!
And stop asking questions.
Ve sorular sormayıda bırak.
It won't stop me from asking the important questions I promised you I'd ask.
Ama size söz verdiğim soruları ne olursa olsun sormaya devam edeceğim.
Dale Gordon's been asking a lot of questions about the President's death.
Dale Gordon, Başkan'ın ölümüyle ilgili çok fazla soru soruyordu.
So I'm just walking down the street, and this guy that they're looking for grabs me, shoves me into a car, starts talking crazy, asking all these questions.
Tamam mı? Yolda yürüyordum. Aradıkları adam beni tuttu ve arabasına doğru götürdü.
What are you asking her questions for?
Ne diye soru soruyorsun?
Stop asking her questions, Brody!
Ona soru sormaktan vazgeç Brody!
The voters will be asking both candidates hard questions.
Seçmenler her iki adaya da zor sorular soracak.
I'm asking the questions here.
Burada soruları ben soruyorum.
Suppose we start by me asking you three independently verifiable questions?
Size doğrulanabilir nitelikte üç soru sormamla başlayabiliriz.
And he's not asking any odd questions.
Artık öyle garip garip sorular sormuyor.
She knows enough to keep asking more questions.
- Sürekli soru soracak kadar çok şey biliyor.
You're on the wrong side of the fence to be asking me those questions.
Bana bu soruları sormak için yanlış bir tarafta duruyorsun.
See, I don't think you want people asking these questions.
İşte, insanların sana böyle sorular sormasını istemezsin.
Do you want me to answer any of these questions, or are you just here to experience the pleasure of asking them?
Bu soruların hepsini cevaplamamı mı istiyorsun,... yoksa sadece bu soruları sorma zevkini mi yaşıyorsun?
You're asking a lot of questions for a stripper.
Bir striptizciye göre çok fazla soru soruyorsun.
- Good. All dead. I'll just head over to the cemetery and start asking them questions.
Birazdan mezarlığa uğrayacağım ve onlara soru sormaya başlayacağım.
I'm only asking him a few questions.
sadece bir kaç soru soruyorum.
what's the point in asking Eren these questions now?
şuan bunları ne amaçla Eren'e soruyorsun?
They've been asking me the same ridiculous questions.
- O saçma soruları bana da sordular.
And to keep her from asking too many questions, we can show her the Codex.
Fazla soru sormasını engellemek için de ona Codex'i gösterebiliriz.
These questions you're asking- - Do they matter?
Bu soruları kendine soruyor musun- - Tüm bunlar önemli mi?
He said that if I don't drop out of school, the wrong people are gonna start asking the right questions.
Eğer okulu bırakmazsam yanlış kişilerin doğru soruları sormaya başlayacağını söyledi.
Uh, you were just finishing signing these papers without asking any questions.
Soru sormadan bu evrakları imzalaman lazım.
And then I'm asking her a bunch of questions, which drives her crazy.
Sonra bir sürü soru sorup onu deli ediyorum.
If only I had experience asking people questions and trying to figure out if they were lying.
Keşke ben insanlara soru sorup, yalan söyleyip söylemediklerini anlamaya çalışacak bir tecrübeye sahip olsaydım.
All these questions you're asking...
Tüm soruların bunlar değil mi?
You're asking the wrong questions.
Yanlış sorular soruyorsunuz.