Asleep Çeviri Türkçe
14,790 parallel translation
And you don't even have a nice place to fall asleep.
Ve yatacak bile güzel bir yerin yok.
Were you bottom of your class? My SAC found me asleep on a stakeout.
Sorumlu özel ajanım bir izleme görevi sırasında uyuyakalmışken yakaladı beni.
Did you just fall asleep?
Uyudun mu?
So, were you asleep at the switch?
Değiştirme esnasında uyukladınız mı?
- But were you asleep at the switch? - I was not asleep.
- Ama değiştirme esnasında uykuluydunuz?
I never actually fell asleep.
- Hayır değildim. Ben asla genelde uyuklamam.
"Actually asleep"?
Genelde uyumam derken? Tamam güzel.
- Maybe when you were asleep, you accidentally disengaged the driverless mode, and...
- Belki de uykuluyken,... yanlışlıkla sürücü modunu devreden çıkardınız ve...
So you were asleep at the switch?
Değiştirme esnasında uyukluyordunuz demek?
All right, pretend to be asleep.
Pekala, uyuyormuş gibi yap.
I'll pretend to be asleep.
Uyuyor numarası yapıyorum.
It was a hot end-of-June day in 1995, and I was laying on the couch after I put my daughter to bed and had fallen asleep.
"Sonraki 10 yıl içinde Allen en az iki cinsel saldırıda daha bulundu." 1995 senesinin sıcak bir Haziran günüydü. Kızımı yatırdıktan sonra kanepede uzanıp uykuya dalmıştım
I think I'm gonna fall asleep right here.
Sanırım burada uyuyacağım.
Yeah, we should be asleep.
Evet, uyumalıyız.
- Yes! The one who lasted five minutes and fell asleep still inside me?
Beş dakika dayanıp, içimde uyuyakalan?
You fall asleep?
Uykuya dalmak mı?
She falls asleep?
Kadının uykuya dalması mı?
And, when I did finally see you, I would probably just fall asleep on your face.
Ve en son seni gördüğüm zaman yüzün de uykuya falan dalardım.
The crew is still asleep.
Mürettebat hâlâ uyuyor.
And you're going to lay down in it, and fall asleep.
Uzanıp uykuya dalacaksın.
She's fast asleep.
Uyuyor.
- I guess I fell asleep.
- Uyuyakalmışım herhalde.
I fall asleep there all the time.
Ben orada hep uyuyakalırım.
You were already asleep when I got home.
Eve geldiğimde çoktan uyumuştun.
"Hello Mark, I know I just left you asleep... but do you have any blood, sperm or old fingernails lying around?"
"Selam Mark, seni uyurken bıraktığımı biliyorum ama etrafta kan, sperm veya tırnağın yoktur herhâlde" mi?
Someone must have put these things up while we were asleep.
- Biz uyurken birisi asmış olmalı.
Or asleep...
Ya da uyuyor...
- It's either dead or asleep.
- Ya ölü ya da uyuyor. - Tanrım!
She's asleep.
Uyuyor.
And while she's asleep, why don't you take that doll, too.
Evet. Ve uyurken, Neden o bebeği de almıyorsun
Were you asleep?
Uyuyor muydun?
I was working on my vows late last night and... I fell asleep and I got some pen on my face, so...
Dün gece evlilik yeminim üzerinde çalışıyordum ve..... elimde kalemle kağıdın üstünde uyuyup kalmışım, ondan...
- I was asleep.
Uyuyordum.
I thought you were asleep.
Uyuyorsun sanıyordum.
Lucky for her, she was asleep.
Şanslıymış ki, uyuyordu.
I mean, halfway through pulling out, I fell asleep.
Demek istediğim, dışarı çıkarırken yarısında uyuya kaldım.
Sometimes I'd fall asleep just dreaming.
Bazen hayal kurarken uyuyakalırdım.
I fell asleep.
Uyuyakalmışım.
- My leg's asleep.
- Ayaklarım uyuştu.
This is Ethan, asleep...
Bu, Ethan, uyuyor...
You falling asleep?
- Senin de mi, uykun geldi?
Grainey is asleep, in his bedroom.
Grainey ise, yatağında yatmış, uyuyor.
He's asleep.
Herif, uyuyor.
That's the one where he thinks his friend is dead, but he's really just asleep.
İşte burada Arkadaşının öldüğünü düşünüyor, ama gerçekten uykuda.
Courgette is already asleep.
Sessiz olun, Kabak çoktan uyumuş.
I feel asleep.
Ben uyurken hissediyorum.
Maybe she's just asleep.
Belki de sadece uyuyor.
He's asleep in our bed.
O yatağımızda uyuyor.
He's almost asleep.
Çocuk uyumak üzere.
I must've fallen asleep.
Uyuyakalmış olmalıyım.
Sorry, I must have fallen asleep.
Kusura bakma, uyuya kaldım galiba.