At dawn Çeviri Türkçe
1,678 parallel translation
Let's hide out on that island and leave at dawn.
Adaya gizlenip şafak sökünce gidelim.
We should come back at dawn.
Şafakta gelmeliyiz.
I'm bunking in for the night, heading out again at dawn.
Bu gecelik bir yere sığınacağım şafakta tekrar yola çıkarım.
'At dawn today, armed Special Forces raided a warehouse in Kings Cross.
Bugün, şafakta Özel Kuvvetler Kings Cross'te bir depoya baskın düzenledi.
I have a yoga session at dawn.
Şafakta yoga seansım var.
Turn back at dawn.
Şafakta geri dön.
Before I'd set off to hunt at dawn, Her goodbye kiss was like a ray of sun.
Şafakta avlanmaya çıkarken ben, onun hoşça kal öpücüğü, güneşin ışını gibiydi.
At dawn, Favart called out their names.
Şafakta Favart yoklama yaptı.
Even at dawn, when he answered roll call, no one knew where he was.
Şafakta içtimaya cevap verdiğinde bile kimse yerini bilmiyordu.
We can reach those mountains by sunset, go all night and catch Darius at dawn.
Şafağa kadar Darius`u yakalayın!
Therefore, any copies still in existence should be burned at dawn, along with their author.
Bu yüzden varolan tüm kopyaları şafakta yakılmalı. Yazarlarıyla birlikte.
We will land at dawn.
Şafakta karaya çıkacağız.
At dawn we'll be gone!
Şafakta gidiyoruz.
Leaves and only comes back at dawn.
Gidiyor ve sabah geri dönüüyor.
How you can climb out of your bed at dawn when you've had 3 or 4 hours sleep at most
Nasıl oldu da birkaç saatlik uykuyla sabahın köründe kalkabildin?
We'll leave at dawn.
Sabahın ilk ışıklarıyla ayrılacağız.
She came in and woke me up at dawn.
Şafak vakti, gelip beni uyandırdı.
At dawn.
Hava aydınlanmadan.
JUNG Jae-young Love is talking a walk together at dawn
Aşk, gün batımında beraber yürüyüşe çıkmaktır.
Even at dawn as the sun rose She always waited for him under the pole
Şafakta, güneş doğarken bile... kadın onu direğin altında bekliyor.
At dawn, off the Normandy coast, a massive armada assembles undetected, and the first ground troops set foot in occupied France.
Şafak vaktinde, Normandiya kıyılarında Fark edilmemiş büyük bir donanma... ve ilk piyade birlikleri işgal altındaki Fransa'ya ayak basıyordu.
The bell rings at dawn lately.
Son zamanlarda çanlar çok erken çalıyor?
"At dawn, boats go out with nets."
"Şafakta, tekneler ağlarıyla giderler"
Chasing after kids at dawn, he nearly cashed it in!
Şafakta çocukları kovalarken neredeyse geberiyormuş.
I received an mp3 player at dawn.
Şafakta bana bir MP3 oynatıcı bırakılmıştı.
At dawn, the cans began to wash on shore in Guarujá.
Kutular şafak vakti Guarujá kıyılarına vurmaya başladı.
We went there one morning at dawn.
Sabahın çok erken saatlerinde gittik.
At dawn, boats go out with nets
"Gün doğarken" "Tekneler ağlarıyla açılır"
I don't know, I stopped counting at dawn.
Ben şafak saymaya durdu bilmiyorum.
Bring him back in at dawn.
Şafakta onu buraya getir.
"At dawn Corporal Yost was found amid the bodies" of 26 Japanese soldiers he had killed in his self-sacrificing defense of his forward position. "
Onbaşı Yost, kendini feda etme pahasına savunmayı sürdürürken öldürdüğü 26 Japon askerinin cesedinin ortasında bulundu ".
City Hall wants the bulldozers through here at dawn... and then fencing all around the site.
Belediye Yönetimi buldozerlerin burayı şafağa kadar tertemiz etmesini istiyor.
Dawn, you better hurry up and eat something so you're not late for school.
Dawn, bir an önce bir şeyler atıştır. Yoksa okula geç kalacaksın.
Once upon a time, or more specifically, at the dawn of time, god, lower-case G, was "getting busy" with creation, as kids these days say.
Evvel zaman içinde, ya da daha doğrusu, zamanın başlangıcında, tanrı, küçük T, yaratmakla zamanını geçiriyordu, o günlerde söylendiği gibi.
So if you want people to see them you're not having them taken out, say, at the break of dawn?
Yani, eğer göstermek istiyorsan....... bu, şafak sökene kadar onları çıkarmayacağın anlamına mı geliyor?
So, Dawn, how long you been working at the Laundromat?
Dawn, ne kadar zamandır orada çalışıyorsun?
He got up at the crack of dawn, insisted on doing some chores to earn his keep.
Çok erken kalktı, ve borcunu geri ödemek için iş yapmak istedi.
The clock is timed to open at the crack of dawn.
Saat, şafak zamanı açılması için ayarlanmış.
At the break of dawn
Kurtuluş anı geldiğinde
The dawn of 15th of August, our Independence Day... will see 50 Pakistani prisoners in Indian custody released... at the Indian border
15 Ağustos sabahı, bağımsızlık günümüzde... Hindistan sınırına 50 Tane Pakistanlı mahkûmu serbest bırakacağız.
" At the dawn of darkness there was a goddess of night who walked the hills with a shepherd's stick and a pack of wild hounds.
" Karanlıık çökerken gecenin bir tanrısı vardı tepelerde bir asayla dolaşıyordu ve iki tane vahşi tazı
She's got you getting up at the crack of dawn.
Seni sabahın köründen itibaren çalıştırıyor.
Dawn tried to do the same thing at your age.
Dawn da senin yaşında aynı şeyi yapmaya çalışmıştı.
But if you wanna be old school about it and you know I'm all about old school then we could wait until dawn and slice each other up at sunrise like a couple of real-life honest...
Ama eğer eski kafalı takılmak istersen ki bilirsin, ben tamamen eski kafalıyımdır o zaman şafak vaktine kadar bekleyip, gerçek hayattaki dürüst çiftler gibi birbirimizi güneş doğarken doğrayabiliriz.
At the dawn of our period of usefulness, 27,000 cycles ago, we developed need of a guard, a race no one had quarrel with.
Bizim zamanımızın başlangıcında, 27.000 cycle önce bir muhafıza ihtiyaç duyarak, kimsenin çekişemeyeceği bir ırk geliştirdik.
They're mostly active at dusk and dawn.
Alacakaranlıkta çok hareketlidirler.
At the crack of dawn.
Tan vakti.
Smoking pot at the crack of dawn!
Sabahın köründe ot mu çekiyorsun?
Dawn, I, um... there's something I need at the shop.
Yeni bir haber varmış gibi.
Have you spoken to Dawn about that incident at Halloween? Oh.
Size şimdiden söyleyeyim, hapise geri dönmüyorum.
I've been hard at work since the crack of dawn again today.
Bu sabah da erkenden çalışmaya başladım.