Atac Çeviri Türkçe
160 parallel translation
Destruct ATAC system!
ATAC sistemini yok edin!
So there is a chance of obtaining the ATAC transmitter.
O zaman ATAC vericisini ele geçirme şansımız var demektir.
- Are you aware of our ATAC system?
- ATAC sistemini biliyor musunuz?
- ATAC, sir?
- ATAC mı, efendim?
She was equipped with ATAC.
ATAC ile donatılmıştı.
"Main destruct timer under lever right of ATAC housing dualled by ring-mained circuit through anti-handling charger."
"Ana yok etme zamanlayıcısı, ATAC muhafazasının sağındaki kolun altında. Buna, anti-kullanım şarj cihazı ile döngü-çalıştırmalı devre eşlik ediyor."
Where are we going? We will take the ATAC to St Cyril's.
ATAC'ı St Cyrils'e götüreceğiz.
ATAC to St Cyril's.
ATAC'dan St Cyrils'e.
Heaven only knows to which one Kristatos took the ATAC!
Kristatos'un ATAC'ı hangisine götürdüğünü Tanrı bilir!
- He left with the ATAC.
- ATAC ile gitti.
- You two are assigned to an ATAC group.
- Siz ikiniz ATAC grubunda görevlendirildiniz.
The ATAC squad - that's the Antiterrorist Action Command - has been formed due to a serious lack of ruthlessness by the police.
ATAC ekibi - Antiterörist Eylem Kuvveti -... polisin sahip olduğu acımasızlık eksikliğine bağlı olarak oluşturulmuştur.
Every employee, every desk blotter, every paper clip.
Her bir elemanını, her bir kağıdını, her bir atacı bile.
When you introduce genetic material to our life form which is possessed of a sort of I hesitate to say "atavism" but let us say an aggressive nature.
Yaşam biçimimize genetik maddeler verince bir bakıma Atacılık lafını kullanmaya çekiniyorum veya saldırganlık katıyor.
ATAC has strict rules against employees getting involved with each other.
ATAC'ın çalışanların ilişkiye girmemesi konusunda katı kuralları vardır.
You've seen the ATAC generators.
ATAC jeneratörlerinin büyüklüklerini gördün.
I not only invented Grazer, I've updated it to use part of the electromagnetic spectrum ATAC is only dimly aware of.
Grazer'ı icat etmekle kalmadım, onu güncelleştirdim de. ATAC'ın farkında bile olmadığı elektromanyetik tayfı kullanabiliyor artık.
ATAC would kill to get a hold of this technology.
ATAC bu teknolojiyi ele geçirmek için cinayet bile işler.
I'm hacking into ATAC, Linda.
ATAC'ın sistemlerine giriyorum.
Mr. Penn, ATAC is now locked out of their own system.
Bay Penn, ATAC kendi sisteminden çıkartılmış durumda.
ATAC, Foxtrot 2.
ATAC, Foxtrot İki.
ATAC can't get past my ghost satellites. And you can't get past my encrypted program.
ATAC hayalet uydularımın arasından... sen de şifreli programımdan geçemezsin.
The point is to tie the knot without pulling the clip away from the magnet.
İşin önemli kısmı, atacı mıknatıstan ayırmadan düğüm atmak.
The mentality of Las Vegas is so grossly atavistic... that a really massive crime often slips by unrecognized.
Los Angeles'ın mantığı o kadar atacıdır ki... gerçek bir suç rahatça gözden kaçabilir.
Do you have a paper-clip to fix my glasses?
Atacın var mı, gözlüğümü düzeltmeye çalışacağım da?
Was that a paper clip?
Bu bir ataç mıydı? Kalbimdeki gergin enerjiyi üzerimden atacak birşey bulmam lazımdı. Öyleydi.
I'm gonna put this paper clip through the buttonhole and then through the thread that used to hold the button, and then you're gonna put your jacket back on and there you go.
- Bu atacı delikten geçirip oradaki ipliğe bağlayacağım. Sonra ceketini giyip gideceksin. - Çok marifetlisin.
You're not in paper clips?
San ataç işinde değil misin?
- Or the ATAC.
- Veya ATAC'ı.
The news, war, peace, famine, upheaval, the price of a paperclip.
Haber, savaş, barış, kıtlık, kargaşa, ataçın maliyeti.
We were shootin'paper clips, and one of the damn fools hit me in the eye.
Lastikle birbirimize ataç sıkıyorduk, moronun biri beni gözümden vurdu.
If it's more paper clips you need, more paper clips you'll get, right?
Eğer daha çok ataç istiyorsanız, size ataç alırız, değil mi?
Paper clips?
Ataç mı?
We pick that rabbit out of that hat while everybody wonders how the hell we did it.
Haber, savaş, barış, kıtlık, kargaşa, ataçın maliyeti. Herkes nasıl yaptığımızı merak ederken şapkadan tavşan çıkarıyoruz.
An iron filing.
Ataç mı?
"so, like, it-it would just... if I laid it on top of that other paper it would just stay... " you know, like, without a paper clip? "
"böylece kağıdın üstünde kalsa, ve böylece yani ataç kullanmadan dursa... harika olmaz mıydı?"
Batteries, pens...
Pil, ataç, kalem...
So, what we'll do we'll take this paper clip and we'll bend it so it'll short out the entire circuit.
Yapacağımız şey şu ataçı alıp kısa devre yaptırmak için, prize sokmak.
Did he swallow a paper clip?
Bir ataç mı yutmuş?
Yes, used the sewing needle, paper clip.
Evet ; dikiş iğnesi ve ataç kullandım.
All you're getting is rubber bands and paper clips?
Aldıklarının hepsi paket lastiği ve ataç mı?
I'll give you my sick day for a box of binder clips and some tape.
Sana bir mazeret iznimi bir kutu ataç ve birkaç selobant karşılığında verebilirim.
A paper clip?
Ataç?
He took it! I use paper clips!
Ben ataç kullanıyorum!
The guys who made the paper-clip bug came up with this.
Ataç mikrofonunu yapan adamlar bunu geliştirdi.
Not a pen, not a piece of paper, not a paper clip nothing
Ne bir kağıt, ne kalem, ne ataç. Hiçbir şey yok.
It's oppressive. Hundreds of paper clips in every conceivable color and size.
Her renkte ve boyutta yüzlerce ataç.
- What is that?
- Bir ataç.
And I feel guilty when I take paper clips from the Watchtower.
Bende Gözetleme Kulesi'nden ataç arakladığımda suçlu hissettiydim.
earrings, hair clips, glasses, shoelaces, paper clips, watches, money clip, pocket knives, food, drinks, keys, cell phone...'
Törpü, kalem toplu iğne, çengelli iğne, kolye kibrit, çakmak, kemer, kemer tokası küpeler, saç tokaları, gözlük, ayakkabı bağcıkları ataç, saat, çakı yiyecek, içecek, anahtarlar, cep telefonu.
Paper-clips?
Ataç?