English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ B ] / Bag it

Bag it Çeviri Türkçe

12,177 parallel translation
Bag it.
Torbala.
It's just a bag of her stuff, Bill.
Bill.
She came to me one day and gave me a fucking bag with all her shit in it, and told me not to tell Zico.
Bir gün bana geldi ve içinde ona ait bir sürü bok püsür olan... ayrıca bundan Zico'ya da bahsetmemi söyledi.
Diamond tip saw blades, rock crushers... core samples being ripped from the guts of the earth... it all sounds great but... you boys want to see some gold.
Elmas uçlu testereler, taş eziciler Dünyanın bağırsaklarından sökülen maden örnekleri Bunları duymak harika
Gator, grab a bag of frozen veggies and wrap it in a towel.
Gator, bir kutu donmuş sebzeler al Ve havluyla sarın.
It's an entirely separate human force.
Tamamen bağımsız bir insan gücüdür.
- But it's with the donors...
- Ama bağışçılarla.
It became independent, but it's struggling internally.
Bağımsız oldu ama içten içe sıkıntılar yaşıyor.
The middle one isn't a seat, it's where you put your bag.
Ortadaki koltuk değil ki, çanta konulan yer.
It blew most of his guts and intestines out his front awful everywhere.
Bütün bağırsakları önünden dışarı çıkmıştı, her yeri dağılmıştı.
It was when that he go and called for medic.
Yerde yatmış sıhhiye diye bağırıyordu.
Just the money. Put it in the bag.
Sadece para. çantaya doldur.
It wasn't my bag.
O benim çantam değildi.
It was your bag, wasn't it?
O senin çantandı değil mi?
It was your bag.
O senin çantandı.
- It was your bag.
- O senin çantandı.
It might become habit-forming.
Bağımlılık yapabilir.
Yeah, it would be amazing to have that kind of time to, you know like, tell a real story.
- Ben de evlât edindim. - Ben bağışlanmış spermden meydana geldim. Bağışçının adı Steven olabilir.
It was a decision that would test the brothers'bond and the fate of all Egypt.
Bu kardeşlerin arasındaki bağı ve tüm Mısır'ın kaderini etkileyecek bir karardı.
See, some of my friends'kids are serving'over there with y'all, so it's a personal thing for me, lessening our dependence on foreign oil.
Bak, bazı arkadaşlarımın çocukları burada sizlerle hizmet ediyor. Bu yüzden benim için kişisel bir şey, yabancı yağı bağımlılığımızı azaltmak.
Only way to reach them is to physically drive there and yell at the border guards, which we're doing, but it won't be fast enough.
Onlara ulaşmanın tek yolu oraya gidip sınır muhafızlarına bağırmak ki onu da yapıyoruz, ama pek hızlı olmayacak.
Works as an independent it tech.
Bağımsız bir teknoloji olarak çalışır.
I did donate it to just the right person.
Tam doğru insana bağışladım.
♪ Shout it out let it out that's what it's all about a
♪ Dışarıda bağırarak dışarı çıkarmaya çalışın ♪
♪ Shout it out shout it out a
♪ Bağırarak bağırın lütfen ♪
♪ Shout it out let out we love to rock'n roll ♪
♪ Dışarıda bağırın, kayaya aşık olduğumuzu bildirin ♪ ♪
♪ Shout it out let it out we love to rock'n roll ♪
♪ Dışarıda bağırıp dışarı çıkarmamıza izin verdik, rock'roll!
Cat's out of the frigging bag, isn't it?
Şapka düştü, kel göründü.
It's the Antonio Pope Foundation's annual fundraiser.
Bu, Antonio Pope Vakfının yıllık bağışı.
It's gator-free from here on out.
Burası timsahtan bağımsız bölge.
It's in my bag.
- Çantamda.
Don't you think he also fumbled away the victory when you guys had the game in the bag? I'm sorry, Clinton. It wasn't your fault.
Aynı zamanda zaferi de kaybettiğini düşünüyor musun? Üzgünüm, Clinton.
If there is any freedom, then it is bigger in a man with no links to the others.
Eğer özgürlük diye bir şey varsa, kimseyle bir bağı olmayan insanın içindedir.
He mentioned money, a bag of it.
Paradan bahsetti. Çanta dolusu paradan.
If the bag's intact, we can contain it.
Poşet yırtılmadıysa güvenceye alabiliriz.
Forgive me for saying it, but I dread to imagine what's being said in your disfavor.
Bunu söylediğim için bağışla, ama senin aleyhinde söylenenleri düşünmeye bile korkuyorum.
Our affection cannot be impaired by it and in happier times, when your situation is as independent as mine, we will again unite.
Bağımızı bu şekilde bozamaz, senin de benim gibi özgür olacağın o mutlu günler geldiğinde, tekrar bir araya geleceğiz.
Erik, heck, it does not work out nothing shouting.
Erik, kahrolası, bağırarak hiçbir şeyi halledemezsin.
I'm sorry, you've just yelled at me the length of New York for not doing it in the first place.
Üzgünüm, en başta bunu yapmadığım için bana avazın çıktığı kadar bağırdın.
These guys, they took my sleeping bag one time and now it's really cold at night, which also makes me sad.
Bir kere bu kötü adamlar uyku tulumumu aldılar. Artık geceleri çok üşüyorum... Bu da beni mutsuz ediyor.
I hate it when they scream.
Bağırmalarından nefret ediyorum.
Another argument that Internet addiction disorder doesn't belong in the dsm'is that it's frequently symptomatic of other disorders.''depression, anxiety, trauma.'often, it's an escape from things we don't wanna deal with.
Bir başka iddia ise internet bağımlılığının, diğer hastalıkların belirtilerini gösteren bir zihinsel hastalık olmadığını savunuyor : Depresyon, anksiyete, travma. Bazen uğraşmak istemediğimiz şeylerden kaçış yolumuzdur.
Brother and sisters, it is time for democracy, for independence, for us to be the masters of our own fate.
Erkek ve kız kardeşlerim, şimdi demokrasi zamanı bağımsızlık için kendi kaderimizin efendisi olmamız için.
And you believe she's okay because you have this kind of mystical twin connection. It's just when something happens to one of us, the other one can tell. It's not mystical.
Aranızda gizemli bir bağ olduğu için yaşadığına inanıyorsun.
It is time, that we break from the past!
Geçmişle bağımızı kesme zamanımız geldi.
You have struggled with your addiction and it has cost you dearly.
Bağımlılığınızla mücadele ettiniz... ve bu size pahalıya maloldu.
It is you addicts, prostitutes, pedophiles, and your pathetic enablers who are the sick ones.
Çünkü bağımlısınız, fahişelik, pedofili, ve sizleri düzeltmeye çalışanlarda sizin gibi hasta olanlar.
It was a case where a teenage mother suffocated her own infant, put him in a garbage bag, and threw him in the bayou.
Bir genç annenin kendi bebeğini boğduğu bir durumdu, Bir bavula koyup, nehire atmış.
You can do it, let it out!
Yapabilirsin, bağır hadi.
And I want to shout it from the rooftops.
Ve çatılardan bağırmak istiyorum.
Say "fuck you, Anna Boyd", but just yell it.
- Bağırarak "Amına koyayım Anna Boyd" de.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]