Bidet Çeviri Türkçe
132 parallel translation
Must have invented a new soap for the bidet.
Yeni bir sabun falan bulmuş olmalılar.
- A bidet. - "Jokes For The John." - No.
"Tuvalet Şakaları." Tuvaletin yanındaki kancada bir kitap.
Especially when we made love and I felt your indifference and when I saw you naked at the bidet afterwards - washing off the nasty stuff I'd deposited inside you.
Özellikle de seviştikten sonra senin ilgisizliğini hissettiğim zamanlarda. Ve banyoda, çırılçıplak bidede oturduğun benden aldığın ve çok kötü koktuğunu söylediğin o berbat şeyi yıkayıp durduğun zamanlarda.
there's only a bleeding lizard in the bidet, and half the rooms are double-booked, and you can't sleep anyway,'cause of the permanent twenty-four hour drilling of the foundations of the hotel next door.
Yan tarafta otelin temelinin 24 saat sürekli kazılması yüzünden uyuyamazsınız.
You should see me, as pale as a bidet.
Beni görmelisin, bembeyazım.
And if we have an overnight guest he can always stretch out in the bidet.
Yatıya misafirimiz gelirse de klozetin üzerine kıvrılıverir artık.
One dunny, one bidet.
Biri tuvalet diğeri taharet için.
- Bidet? - Mmm.
Taharet mi?
[alf] hey, we've got a bidet!
"Hey, jiletimiz bile var."
That's what the French call... a "bidet."
Bak, oturma odasında lavabo var. Fransızlar buna...
You know, it has ballerina faucets and a bidet.
Balerinden muslukları ve bidesi var.
A 1920 bidet.
1920 model bir klozet.
I didn't even use the bidet before coming here.
Evden o kadar acele çıktım ki.
You don't even need to wash your face, but before you go out you must use the bidet.
Her zaman yüzünü yıka hatta en iyisi duş al.
I'll build a bathroom with a bidet just for you.
Klozetli bir banyon olur.
A toilet and a bidet just for me.
Sadece bana ait olan küvetli bir banyo.
Instead of you shaving you could use more of the bidet.
Tıraş olurken klozeti kullansana.
What the fuck with the bidet?
Klozete ne olmuş?
Shitty bidet, my balls!
Siktiğimin klozeti!
What did you put in it, a bidet?
- Bide filan mı koydunuz?
Tell Bruno to get his jeans out of the bidet.
Bruno'ya pantolonunu klozetten çıkarmasını söyle.
Then what about those jeans in the bidet?
Peki ya şu pantolonlar?
Beck's Bath and Bidet. Bathroom fixtures emporium.
Beck'in Banyo Dünyası, banyo mobilyaları mağazası.
- Er... the bidet.
- Iıı... bide.
- Oh, bidet?
- Oh, bide mi?
The bidet?
Bideyle mi?
The bidet, it's not firing properly.
Şömine tam ateşleme yapmıyor da.
There's nothing wrong with the bidet, is there?
Küvette bir sorun yok değil mi?
The bathroom, equipped with the invention, of Mr. Bidet.
Banyonun ekipmanı Bay Bidet'ten sipariş verilmiştir.
If she found out I was talking to you, she would never approve my bidet.
Sizinle konuştuğumu öğrenirse, bide koymama izin vermez.
I'm still'the one who broke the bidet.'
Ben hala "bideyi kıran kişiyim."
If you need me, I'll be up on the bidet.
Bana ihtiyacin olursa tuvalette olucam.
Line up ladies, it's time for your bidet ( delouse )!
Sıraya geçin kızlar!
It isn't a handbasin, it's a bidet, and I bet you that the Queen will soon have one like mine.
O leğen değil, taharet küveti ve bahse girerim yakında Kraliçe de aynısından bir tane alır.
No, actually, the pop-up bidet was tragic.
Aslında trajik olan açılır küvetti.
Bidet.
Bidet.
Bidet?
Bidet?
Bidet, bidet, bidet.
Bidet, bidet, bidet.
Well, well, well, I can honestly say that there is no Broadway ditty closer to my heart than the one you just heard, Day Bidet.
Evet, evet, evet. İtiraf etmeliyim ki dostlarım biraz önce dinlediğimiz hiç Broadway müzikaline benzemiyordu. "Day by day" miş.
They don't even have a bidet!
Bir "bide" leri * bile yok! * Bedenin belden aşağı bölümlerini yıkamakta kullanılan tuvalet aracı.
TWO BEDROOM, TWO BATH, PARKING, BIDET, THE WHOLE NINE YARDS.
İki yatak odası, iki banyo, park alanı, bahçe, taharet küveti.
Man, marble countertops, whirlpool tub, bidet.
Adamım, mermer tezgah, gömme banyo, taharet küveti.
Okay, that's not the bidet.
Pekala, bu taharet küvetinden gelmedi.
- Bidet?
- Taharet musluğu?
- Bidet to you, sir.
- Size de taharet, efendim.
It's got a concierge and a bidet.
Kapıcım var, bide bile var.
She gets insanely territorial about that damn bidet.
O kahrolası bideyi mülk addediyor.
And the spigot in the bidet doesn't work.
Klozetteki musluk da çalışmıyor.
I asked him to get us a bidet
Ben de ondan oturak istedim.
What's with this bidet
Bu oturağın nesi var?
Renee, Renee, Renee... buffet... billet... bidet...
Renee, Renee, Renee... tokat... kütük