Bigger Çeviri Türkçe
16,720 parallel translation
Don't you have bigger things to focus on than my freedom?
Benim özgürlüğümden başka düşünecek işin yok mu senin?
This kitchen is bigger than my first apartment.
Bu mutfak ilk evimden daha büyük.
We got bigger fish to fry.
Yakalamamız gereken daha büyük bir balık var.
We'd have to get somewhere bigger.
- Daha büyük bir yere taşınmamız gerekecek.
Something about this lock... It's bigger than it needs to be.
Şu kilitle ilgili bir şey var, olması gerekenden çok daha büyük.
These three hills here with the two rivers on either side connecting to the bigger river here, that is an exact match for what the keys are saying.
Burada üç tepe, burada da iki nehir, birleşerek daha büyük bir nehre dönüşüyorlar, bu, anahtarların bize söyledikleriyle birebir uyuyor.
This problem is way bigger than what my courage can handle.
Bu sorun cesaretimden daha büyük baba.
The country has bigger issues to deal with.
Bu ülkeden ilgilenilmesi gereken daha büyük mevzular var.
Your battle, your sorrows... they're bigger than us.
Senin savaşın senin kederin, onlar bizden daha büyük.
I thought I dodged a bullet when I turned 30 and didn't have a schizophrenic break like her, but, uh, this is somehow bigger and scarier because I can actually see it happening.
30'uma gelip de annem gibi nöbet geçirmediğimde kurtuldum sandım, ama bu ondan da büyük ve korkutucu çünkü gerçekleşmesini görebiliyorum.
Harlow, you'll be so much bigger than that fucking twink.
Harlow. Sen o ibneden çok daha büyük olacaksın.
She... She's a bigger slut, and that's her mother.
O büyük bir sürtük ve bu onun annesi.
I'm sure they have bigger fish to fry.
Yapacak daha önemli işlerinin olduğuna eminim.
Maybe we should find something bigger.
Daha büyük bir şey mi bulsak?
But you were the one that taught me that it's about a world that's bigger than us.
Ama bunun, bütün dünyayı ilgilendirdiğini bana sen öğrettin.
It means in this world, where men are bigger, stronger, faster, if you're not ready to fight, the silence will kill you.
Bu dünyada erkeklerin daha büyük, daha güçlü, daha hızlı olduğu bu yerde savaşmaya hazır değilseniz sessizlik sizi öldürür.
Bigger mess.
Büyük soruna yol açmış.
Oh! It looks bigger than it did in the brochure.
- Broşürdekinden daha büyük görünüyor.
Bigger, better magic.
Daha büyük, daha iyi bir büyü için.
We need something or someone to lean on that is bigger than ourselves.
Dayanabilecek bir şeye ya da birine ihtiyaç duyarız kendimizden daha büyük bir şeye.
Mostly he leaves the bigger boys to watch us.
Genelde büyük çocuklar bize bakıyordu.
I mean, that one's bigger.
Şu daha büyük.
There's a bigger picture here, and it matters more than either of us.
Buradaki daha büyük bir mevzu var ve bu ikimizden de daha önemli.
But Gordon saw the bigger picture.
Ama Gordon büyük resmi gördü.
Bigger fish to fry.
Daha büyük balıklar var.
We both know the FBI is always interested in the bigger fish.
İkimiz de FBI'ın her zaman daha büyük balıkla ilgilendiğini biliyoruz.
We got bigger issues than her.
Bizim daha büyük sorunlarımız var.
Now, Alan Henry is just a small part of a much bigger problem in Waterbury.
Alan Henry, Waterbury'deki çok daha büyük bir sorunun küçük bir parçası.
We're gonna be bigger than Cribble, the Filipino Google.
Cribble'la Filipino Google dan bile daha büyük olacağız.
Jeremy's focus has been on bigger issues.
Jeremy daha büyük meselelerle ilgileniyor.
Couldn't eat anything bigger than the size of a cashew.
Cevizden büyük bir şey yiyemiyordu.
This place is bigger than it looks.
Burası göründüğünden daha büyükmüş.
Okay, I need a bigger visual.
Daha iyi bir bakış açısı gerekiyor.
I'm gonna buy me a bigger shed!
Bana daha büyük br kulube lazım!
Yeah, you're cool, bigger than expected, and it's best if my family never finds out about you.
Evet havalısın. Beklediğimden daha büyüksün. Ve ailem seni görmese çok daha iyi olur.
But it's about to get bigger.
Ama birazdan daha büyük olacak.
Okay, look, you got bigger prob...
Tamam, bak, daha büyük bir prob...
What if I got you something bigger?
Ya sana daha büyük birşey versem?
Bigger than a dead Peacekeeper.
ÖIü bir Barışkoruyucudan daha fazlasını.
We got bigger fish to fry.
Kızartacak daha büyük bir balığımız var.
We're fighting a bigger enemy now.
Şu an daha büyük bir düşmanla savaşıyoruz.
There's something bigger going on here.
Burada daha büyük birşeyler dönüyor.
Bigger than me, bigger than you.
Benden büyük, senden büyük.
Bigger than even your dad.
Babandan bile daha büyük.
These things put a bigger hurt on Culebras than regular weapons.
Bu bıçaklar yılanlara normal silahlardan daha çok zarar veriyor.
Lord Venganza has bigger problems than worrying about who feeds in her territory.
Tanrı Venganza'nın kendi bölgesinde beslenenler için kaygılanmaktan... -... daha büyük sorunları var.
Actually, I prefer a bigger piece, but I don't think you've got anything like that in your arsenal.
Aslında daha büyük bir silahı tercih ederdim ama cephaneliğinde o kadar büyüğünün olduğunu sanmıyorum.
... and assaulting a woman is a bigger offense.
Bir kadına saldırmak daha büyük bir suçtur.
And bigger.
Daha büyük.
But this is bigger than we imagined.
Ama bu iş düşündüğümüzden daha büyük.
There was a one in four chance of recurrence, so it's not a huge shocker, but it is back, and it's bigger than ever in my chest.
Tekrarlama olasılığı dörtte birdi. Aslında sürpriz olmadı ama döndü ve eskisinden daha büyük. Şimdi göğsümde.