Blaze Çeviri Türkçe
807 parallel translation
The day knows how to go out... with a blaze of glory.
Gün nasıl batacağını biliyor, adeta bir zafer aleviyle.
They are to be concentrated so as to spread the blaze mainly to the storerooms and depots.
O bölümlerde başlaması yangının ambarlarda ve depolarda yoğunlaşması için.
If your boyfriend'll blaze trails, I'll go to the press club.
Belki arkasında iz bırakıyordur. Ben basın kulübüne takılayım.
"Police have traced the incendiary blaze to Barry Kane."
"Polis kundakçı Barry Kane'nin izini sürüyor."
It's a twelve-mile drive from Levender Falls to Blaze Creek.
Blaze Creek, Levender Şelaleleri'nden 30 km'lik bir mesafede.
I was managing Blaze Creek even before mother died.
Blaze Creek'in idaresini daha annem ölmeden önce üzerime almıştım.
Everything was raised right here at Blaze Creek, even the milk - we keep a Jersey.
Her şeyimizi buradan tedarik ediyoruz, sütümüzü bile. İneğimiz bile var.
I want you to leave Blaze Creek as soon as possible.
Blaze Creek'ten en kısa zamanda ayrılmanızı istiyorum.
Exotic firebirds from the forests of the Amazon, a blaze of breathtaking beauty.
Amazonlar ormanlarından gelen egzotik ateş kuşları, Nefes kesici amazon güzelleri geçidi.
The heavens themselves blaze forth the death of princes.
Büyüklerin ölümü tutuşturur gökleri bile.
It's started a blaze already.
Tutuşmaya başladı bile.
- That's one hell of a blaze!
Cehennem alevi gibi!
I have a footman - Oh, he's a very old man - and each night he goes from one room to the other, lighting the empty lamps until the great dark rooms are a blaze of light.
Biliyor musun, yaşlı bir uşağımız var... oldukça yaşlı... Her gece bir odadan diğerine... lambaları yakamaya gider... ta ki o koca karanlık odalar aydınlanana dek.
Where the blaze you think she is?
Bu saatte nerede olur ki?
As far as I could make out in the white blaze of the sand beach the instruments were tin cans strung together and bits of metal, other bits of metal that had been flattened out and made into...
Cayır cayır kumsalın sıcağında anlayabildiğim kadarıyla çalgılar bir araya dizilmiş teneke kutular metal parçaları, düzleştirilerek başka şeye dönüştürülmüş metal parçaları...
Looks like you're going out in a blaze of glory, Counsellor.
Görünüşe göre çarpışarak, onurlu bir şekilde yeniliyorsun, avukat bey.
All colours blaze there :
Orada bütün renkler yanıyor :
In this country, the blistering heat continues to blaze a path of destruction across the Midwest grain belt.
Bu ülkede, haşlayıcı ısı, Orta Batı Tahıl Kuşağı boyunca bir yıkım yolu açmaya devam ediyor.
We'll make a big blaze now. It'll last all night.
Şimdi, gece boyu yanacak büyük bir ateş yakalım.
That in the full blaze of God's cleansing sunlight, men and women are purely innocent, and therefore, most purely beautiful.
Tanrı'nın arındırıcı gün ışığının olanca pırıltısı içinde, erkek ve kadın tamamen masumdur, ve bu nedenle, saf bir biçimde... güzeldir.
Where thou shalt live, till we find a time to blaze your marriage, beg pardon of the Prince, and call thee home with twenty hundred thousand times more joy than thou went'st forth in lamentation.
Bir yolunu bulup evlendiğinizi açıklayana kadar biz, kalırsın orada. Prens'in affını sağlayıncaya dek. Oraya giderken duyduğun kederin bin misli sevinçle dönersin.
He called the fire department, rushed over and found Mr. Arness inside the burning house throwing the furniture, curtains, anything he could find into the blaze, feeding it.
İtfaiyeyi aramış, evden derhal çıkmış... ve Bay Arness'i yanan evin içinde... mobilyaları, perdeleri, eline geçirdiği her şeyi... alevlere atarken bulmuş. Alevleri besliyormuş.
- It made a lovely blaze.
- Güzel alevi vardı.
Now that's what I call going out in a blaze of glory.
İşte buna zafer rüzgarıyla çıkmak derim.
We've got one hell of a blaze out there!
Orada büyük bir yangın var! Acele edin!
Blaze
Blaze...
Blaze!
Blaze!
My dear Blaze. Ah!
Benim sevgili Blaze'm.
My hand. Help me, my dear Blaze.
Elimi Tut Blaze sevgili dostum...
Hold tight, my dear Blaze.
Sıkı tut Sevgili dostum.
Don't let go. My dear Blaze. Blaze is such a good man.
Beni almadan gitme iyi adam, Blaze lütfen beni bırakma...
Thank you, my dear Blaze.
Çok teşekkür ederim Sevgili Blaze.
And now, Blaze flatter me.
Şimdi, Blaze Beni göklere çıkar...
But that's Blaze!
Bu bizim Blaze!
Blaze, shut up. You'll wake up the entire palace.
Blaze, Sus bütün saray uyanacak...
Blaze, my servant, in love with the Queen.
Blaze, Benim hizmetçim Kraliçeye aşık olmuş..
- Blaze, you don't know what the Queen's going to announce.
Blaze, Ne bildiğimi sen bilemezsin.
Here it is. My name is not César.
Benim ismim Blaze.
My name is Blaze.
Ben Don Cesar değilim..
Blaze will definitely be there. Go!
Blaze bulmam lazım sen git.!
Hey, Blaze!
Hey, Blaze!
A conspiracy against Blaze? They're going to ruin it for me.
Aman tanrım gizli bir anlaşmanın içine düştüm..
This time, they want to kill Blaze.
Yarın bu zamanlar Blaze'yi öldürecekler.
Because, you idiot because if they kill my poor little Blaze tomorrow, I can't make the King catch them in the Queen's bed.
Eğer Zavallı Blaze'mi yarın öldürürlerse Kralın gözüne giremem....... Kraliçenin yatağında onu yakalatayım önce.
And Blaze, where is he?
Blaze nerede?
I need Blaze.
Blaze'e ihtiyacım var.
It's Blaze.
Onun Adı Blaze.
( Groans ) This'll never be a blaze.
Bu hiç alev alev yanar mı?
The place is a constant blaze.
Her yerde yangın olur.
Now you wanna go out in some terrific blaze of glory?
Şimdi şan şöhret adına vazgeçmek mi istiyorsun?
First time I ever saw Jimi was in Blaze's Club.
Harika bir müzik!