Bourbon Çeviri Türkçe
1,520 parallel translation
Now scare me up some bourbon, space man.
Bana biraz burbon viski getir, uzaylı.
Stumbling through the midway like a bourbon street rummy.
Ana yolda sanki bir sokak sarhoşu gibi sendeliyordu.
Bourbon, if you got it.
Varsa burbon alırım.
Bourbon from Kentucky.
Kentucky burbonu.
Basil Hayden bourbon, you were waiting for me.
Basil Hayden burbon, beni bekliyordun.
Kentucky bourbon if you got it.
Varsa Kentucky viskisi.
Pour Mr Wolcott a bourbon, Jack, and tell him it's from Kentucky.
Bay Wolcott'a bir viski ver Jack ve Kentucky'den olduğunu söyle.
- Kentucky bourbon.
- Kentucky viskisi.
Our caller fancies Basil's bourbon, Joanie... which is hid beneath the floorboard at the bar.
Ziyaretçimiz Basil viskisi sever Joanie. Barda, döşemelerin altında saklı.
Water? Bourbon?
Su, burbon?
You sure you don't want bourbon?
Burbon istemediğinden emin misin?
You have any bourbon?
Burbon var mı?
That would be bourbon.
Burbon içmiş.
Don't touch the bourbon!
Viskiye sakın dokunma!
It's for the bourbon.
Viski için.
Whose bourbon is this?
Bu viski kimin?
I seem to like bourbon now.
Şimdi bir viski gibi oldum işte.
I could've sworn I hated bourbon.
Viskiden nefret ettiğime yemin edebilirim.
First the shirt, now bourbon.
Önce gömlek, şimdi de viski.
It was bourbon.
Amerikan visksiydi.
It was bourbon.
Amerikan viskisiydi.
And scotch and bourbon, rum, gin- -
Ayrıca İskoç viskisi, Amerikan viskisi, Rom, Cin -
I could have sworn there was some refried beans right here behind my emergency bourbon.
Yemin edebilirim ki burada benim acil zamanlar viskimin arkasında kızartılmış fasulyeler olacaktı.
I'm more of a bourbon guy but push comes to shove I don't know what the hell's in that either.
Ben daha çok burbon içerim ama sıkıya geldiğinde onun da içinde ne olduğunu bilmem.
- It's okay, it's bourbon.
- Sorun değil.
Here's how it works. I deliver it in brand-name bottles so your bartender can pull what looks like bourbon from a well.
Ben onu etiketli şişelerle getireceğim, barmenlerin de onu kuyudan boşaltır gibi dökecekler.
Give me a bottle of bourbon.
Bana bir şişe burbon ver!
That explains the 15-foot high cloud of bourbon I was smelling.
Bu beş metre yükseklikteki burbon kokusunu açıklıyor
" She had pale skin and dark eyes, brilliant from too much bourbon,
" Solgun bir teni ve parlak, koyu gözleri vardı,
A touch of bourbon never hurt anyone.
Bir parça burbonun kimseye zararı olmaz.
You know, I just- - I hate to be a pain, darling... ... but I asked for no onions on my Bourbon Steak.
Baş belası olmayı hiç istemem canım ama burbonlu bifteğime soğan istememiştim.
It's the first Bourbon prince of his generation.
Neslinin ilk Bourbon prensi.
They push it down with a stiff Bromo and a bourbon back, hide behind a... newspaper and hope nobody notices.
Sert bir Bromo, bir de viski indirip, bir gazetenin ardına sinip kimsenin dikkatini çekmemesi için dua ettiler.
Meantime, get him some bourbon.
Biraz burbon verin şuna.
- Go get the bourbon.
- Gidip burbon getirin.
You, uh, you want a bourbon?
Viski ister misin?
Don't you have any Bourbon?
Hiç Bourbon'un var mı?
"He arrives, reads me his poetry of rhymed couplets... we'll kiss each other all over... then I'll return to my 80-year-old... asinine Bourbon husband in Naples".
" Gelip bana, kafiyeli şiirler okur sürekli öpüşürdük sonra da Napoli'ye seksen yaşındaki salak kocamın yanına dönerim.
Barkeep, your finest Kentucky bourbon, low-grade tequila...
Barmen, elindeki en iyi Kentucky viskisini, ucuz bir tekila...
But in my experience, popping pills doesn't relieve social anxiety quite as well as, say, bourbon and Marvin Gaye.
Ama deneyimlerime göre, sosyal kaygıları rahatlatmada şu sizin haplar, burbon ve Marvin Gaye kadar etkili değiller.
I'm a big old bourbon-soaked, cigar-huffing ass as God, in his infinite wisdom, meant me to be.
Ben burbona bandırılmış, puro tellendiren bayağı herifin tekiyim! Tıpkı hikmetinden sual olunmayacak Tanrı'nın olmamı istediği gibi.
Uh, bourbon, please.
Bir burbon lütfen.
I've got white bourbon and red bourbon.
Beyaz burbonum var Kırmızı burbonum var.
I went around the corner to the liquor store for some bourbon.
Biraz viski içmek için köşedeki likör dükkanına gittim.
No. Only a full bottle of bourbon.
Sadece dolu bir viski şişesi vardı.
You don't know how much I wish this was bourbon.
Bunun burbon olmasını ne kadar istediğimi bilemezsin.
I'd pour myself a big glass of bourbon and call up one of those chat lines.
Kendime koca bir bardak Burbon doldurdum ve şu muhabbet hatlarından birini aradım.
Hey. A Cosmo and a bourbon on the rocks for table eight.
Masa 8'e bir Cosmopolitan ve bir burbon.
- Get me a bourbon, would you, babe?
Bana da bir viski olur mu canım?
Did you run out of Bourbon?
Burbonun bitti mi?
Where's my bourbon?
Burbonum nerede?