But i'm going Çeviri Türkçe
9,397 parallel translation
Yeah, I don't know what the Empire would do, but I'm going slinging.
Evet, İmparatorluğun ne yapacağını bilmiyorum fakat ben yakalamaya gidiyorum.
If you guys lower your guns, I'm not gonna throw you a party, but I'm not going to get anyone fired either.
Silahlarınızı indirirseniz, sizlerle parti yapmayacağım ama kimseyi de kovmayacağım.
But then, that night, I get this text from him saying that the jersey thing had sent him over the edge and things were going too fast and it was over.
Ama sonra formasını geri yollamam gerektiği, her şeyin çok hızlı ilerlediği ve bittiğini söyleyen bir mesaj aldım.
- Yes. But you already called my campaign manager with your question, so I'm going
Ama kampanya yöneticimi çoktan arayıp sorunuzu sordunuz, ben de bu nedenle...
I'm setting it up so they think the four of us are going on an outing, but you and I are gonna back out last second.
Dördümüz birlikte etkinlik yapacağız sanacaklar ama ikimiz son saniyede geri çekileceğiz.
Most people would take that as an insult, Walter, but I know you don't communicate like normal people, so I'm going to give you a pass.
Bir çok insan, bu dediğini hakaret olarak algılar Walter ama normal insanlar gibi iletişim kuramadığını bildiğimden bu söylediğini görmezden geleceğim.
Okay, fine. You may be mom's new favorite, but I'm going to win her back by using what's most important to her.
Annemin yeni gözdesi sen olabilirsin ama onun en sevdiği şeyi kullanarak onu geri kazanacağım.
We are going to give you back your streets, your shops, your restaurants, all of it, but I'm not going to lie to you... - it's going to take sacrifice.
Sokaklarınızı, dükkânlarınızı restoranlarınızı, hepsini geri vereceğiz fakat size karşı dürüst olacağım fedakarlık etmeniz gerekecek.
But I'm not going to lie to you.
Fakat size karşı dürüst olacağım.
I can't believe I'm actually going to say this, but... you really should call your mother.
Bunu söyleyeceğime inanamıyorum ama anneni arasan iyi olur.
But today, I'm going to reverse-cave.
Ama bugün tersine çökeceğim.
Oh, I see, so you're still doing that thing where you look all macked out, but on the inside your brain is going crazy.
Anladım, hala o... İnanılmaz sakin görünüp, içten içe... Beyninin sapıttığı durumdasın.
But I'm going to expect more from you.
Ama senden daha fazlasını bekliyorum.
Look, she's a monster, but she's my monster, and I don't want her to die, so just keep going.
Annem bir canavar ama benim canavarım. Ölmesini istemiyorum. Devam edebilirsin.
If you want to sign off on it, fine, but I'm going on record that I can't find him.
İstiyorsan araştırmayı bitirebilirsin. Ama ona ulaşamadığımı bildirmek zorundayım.
I'm sorry to tell you, Pop, but I'm not going to Reno.
Bunu söylemek istemezdim ama Reno'ya gitmiyorum baba.
Look, I can't promise you I'm going to be the best thing that ever happens to you, but I promise you I will never hurt you like that again, and I am good for my word, Luisa.
Ama seni asla aynı şekilde incitmeyeceğime söz veriyorum. Ve ben sözümün eriyim, Luisa.
But I have been going... and it is starting to make sense to me.
Ama şimdi gitmeye başladım ve mantıklı gelmeye başladı.
I thought you were going to, but... but then you just stared at me.
Yaralayacağını sandım ama sonra bana baktın.
But I'm home now, and I'm not going anywhere.
Ama artık evdeyim ve bir yere gitmiyorum.
That might be so, but I'm not going to let you or anyone else risk the lives of everyone in this timeline so that Kellogg can screw us all over.
Olabilir, ama Kellog bizi bir daha becersin diye ne seni ne de bu zamandaki bir başkasının hayatını riske atmayacağım.
I-I know we're not going on a date, but would you at least come out on my boat and watch the sunset with me?
Bir randevuya gidemeyeceğimizi biliyorum ama en azından tekneme gelip, günbatımını benimle izler misin?
I can't believe I'm actually going to say this, - but I miss her.
Bunu söyleyeceğimi hiç sanmazdım, ama onu özlüyorum.
Well, I'm not saying I'm going to the dark side, but... I think I'd be pretty good at it.
Karanlık tarafa geçeceğimi söylemiyorum, ama... sanırım bunda bayağı başarılı olurdum.
"I'm going to see what I can do to help you, Trey, but you gotta help me, too." "I don't know anything."
"Sana nasıl yardım edeceğime bir bakacağım, Trey,... ama sen de bana yardım etmelisin." Trey : "Ben bir şey bilmiyorum."
Oh. Well, I was going to call on your friend Cosima, but I hear she's not doing well either.
Arkadaşın Cosima'ya uğrayacaktım ama onun da iyi olmadığını duydum.
The truth of the matter will not prevent tongues from wagging, but at a time where Bill and I are poised to be the center of attention, I'm going into hiding.
İşin aslı, ağzı gevşekleri susturamazsın bu yüzden Bill'le ilgi odağı olacağımız bir zamanda ben saklanmaya gidiyorum.
Give him my regards, but I'm going home to beddy-byes.
Saygılarımı sun ama uyku zamanım geldi.
But, Walter, I'm so sorry about interrupting your analysis before. Is it going okay?
Ama Walter seansını böldüğüm için çok üzgünüm.
But now that I'm going to AA, I think we should start cutting back.
Ama şimdi AA'ya da gittiğime göre sanırım artık azaltmaya başlamalıyız.
I was going to spare you, but someone just made me angry.
Seni bağışlayacaktım, ama birileri beni sinirlendirdi.
You know, for most of my friends, it was just fun, but for me, once I got started, once I knew I could shut down all my feelings, there was no going back.
Çoğu arkadaşım için bir eğlenceydi ama benim içinse başladığımda ve duygularımı kapatabileceğimi bildiğimde geri dönüşü olmayacağını biliyordum.
I mean, I know I'm going to love her, but right now, all I feel is overwhelmed and worried.
Bebeği seveceğimi biliyorum. Ama şu an her şey için bunalmış ve endişeli hissediyorum kendimi.
I know it's a bad time and everyone's sad, but I'm going to have to ask you all to go.
Kötü bir zaman olduğunun, üzgün olduğunuzu biliyorum ama gitmenizi istemek zorundayım.
I am going to call Ben today and I'm going to set up an appointment, but I need to go away.
Bugün Ben'i arayıp bir randevu ayarlayacağım ama önce uzaklaşmam gerek.
But I'm going now. Okay.
- Şimdilik gidiyorum.
I mean a lot of stuff's been going on and Toby's just removed himself, not just from me, but from everybody.
Bu aralar başımızdan çok şey geçti, Tobby biraz kendini geri çekti, sadece benden değil, hepimizden.
I know Amanda was going to be helping you in the kitchen this week, but something's come up, and I was hoping she could cover my shifts instead.
Bu hafta mutfakta sana Amanda yardım edecekti ama benim çok acil bir işim çıktı ve umarım benim vardiyamı o alabilir.
But I'm not going to risk you giving him or any of the other patients an infection.
Hastaya herhangi bir enfeksiyon ya da başka bir şey bulaştırmayacağınıza emin olmam gerek.
I'm sorry, I meant to text you back but there's this... You know, there's... there's a lot going on right now.
Kusura bakma, mesajına cevap verecektim ama şu... biliyorsun...
" I'm sorry, but you won't be going home tonight after the game.
"Üzgünüm, bugün maçtan sonra eve gitmeyeceksiniz."
I hate to break it to you, Cro, but I'm not going anywhere.
Sana kötü bir haberim var Cro. Hiçbir yere gitmiyorum.
I don't know exactly why you're pulling away, but I'm not going to let you.
Neden çekildiğini bilmiyorum ama sana izin vermeyeceğim.
I'll do the transfer procedure, but you're going to find your own host, and you're gonna have to move fast.
Ben transfer prosedürünü uygulayacağım, kendi bedenini sen bulacaksın, ve hızlı hareket etmen lazım.
I'm sorry, but we are not going home.
Üzgünüm fakat eve dönemeyeceğiz.
It wasn't the smartest move, going to see her, but after what Grier said, I had to speak to her.
Onu görmeye gitmek en akıllıca hareket değildi ama Grier'in dediklerinden sonra, onunla konuşmalıydım.
Hey, before you even start in, straight up, I don't know what's going on, but I could tell you I did not break out of Halawa.
Bakın, başlamadan önce anlaşalım, neler olduğunu bilmiyorum ama Halawa'dan kaçmadığımı söyleyebilirim.
But then I lean back, and it looks like I'm going to die, but Padraic brings Donkey Kong over just in time and I land softly on his back and we gallop off.
Sonra arkaya doğru gideceğim ve ölecekmiş gibi görüneceğim. Sonra Padraic Eşek Kong'u tam zamanında getirecek yavaşça yere ineceğim ve oradan uzaklaşacağız. Sevdim Martin ama yeterince iyi mi?
I was going to, but come on. I'm not a monster.
Vuracaktım ama canavar değilim.
Now, if I don't get my son back, not only will I not help you with your damn virus, but I'm gonna go to the press and I'm gonna tell'em exactly what's been going on here.
Şimdi oğlumu geri almazsam, lanet olası virüs konusunda sana yardım etmemekle kalmam, ayrıca basına gidip burada neler olup bittiğini harfiyen söylerim.
She gave me some more time to say good-bye, Mom, but it's over now, and I'm going.
Bana hoşçakal demek için biraz daha zaman tanıdı anne ancak artık bitti ve ben gidiyorum.
but i'm going to 21
but i'm going to find out 22
but i'm sorry 142
but i'm still here 37
but i'm not 551
but i'm not interested 30
but i'm tired 27
but i'm 401
but i'm hungry 38
but i'm not stupid 33
but i'm going to find out 22
but i'm sorry 142
but i'm still here 37
but i'm not 551
but i'm not interested 30
but i'm tired 27
but i'm 401
but i'm hungry 38
but i'm not stupid 33
but i'm here now 110
but i'm done 25
but i'm warning you 41
but i'm just saying 30
but i'm not hungry 19
but i'm here 108
but i'm sure 24
but i'm gonna need your help 24
but i'm okay 67
but i'm thinking 25
but i'm done 25
but i'm warning you 41
but i'm just saying 30
but i'm not hungry 19
but i'm here 108
but i'm sure 24
but i'm gonna need your help 24
but i'm okay 67
but i'm thinking 25