But i'm just saying Çeviri Türkçe
347 parallel translation
But didn't you hear what I was just saying?
Sana neler söylediğimi duymadın mı?
I'm sorry, but I couldn't see any harm in just saying hello to the old fellow.
Üzgünüm, ben sadece çocuğun yaşlı adama... bir merhaba demesinde bir sakınca görmedim.
But I couldn't just leave without saying goodbye.
Ama veda etmeden ayrılamazdım.
But I can't keep saying it to get sympathy... just because my relatives were killed and I've had enough suffering!
Ancak sırf akrabalarım öldürüldü ve ben çok acı çektim diye insanların bana acıyarak yakınlık kurmalarını isteyemem.
I understand what you're saying, sir but I'm just an anma, nothing more!
Ne dediğinizi anladım, efendim ama ben "Anma" dan başka birşey değilim...
But, uh, you know, the fear of unconscious impulses... or my own aggression or whatever, but, uh... if things get too quiet, and I find myself just, uh, sitting there... you know, as we were saying before... I mean, whether I'm by myself, or-or I'm-I'm with someone else... I just, uh - I just have this feeling of... uh, my God, I'm going to be revealed.
Ama anlarsın, bilinçsiz dürtülerin korkusu veya kişisel saldırganlığım veya her neyse eğer ortalık çok sessizleşirse, kendimi otururken buluyorum hani önceden bahsettiğimiz gibi Yani ister kendi başıma olayım ister yanımda birisi olsun benim içimi bu his kaplıyor " Aman Tanrım.
I want to say something to you, but it's really hard because... I'm just not used to saying nice things to you.
Sana bir şey söylemek istiyorum, ama gerçekten çok zor çünkü... sana güzel şeyler söylemeye alışık değilim.
But all I'm saying, Shakey, is that let's just shorten this one terribly dull speech.
Ama hep söylediğim gibi, Şekspircik, biz şu acayip kasvetli konuşmayı iyice kısaltalım.
Well, you know, honey, I don't know much about these things, but it seems to me that when they take a buzz saw to your credit card in public, it's just their way of saying, "Get lost, deadbeat."
Canım, bildiğin gibi bu işlerden ben pek anlamam ama bence bankalar toplum içinde kredi kartı isteğine bakarlarsa, "kaybol bedavacı" derler.
But if she was here I'm sure she'd be saying just what we're saying now :
Ve burada olsa, eminim o da bizim söylediğimizi söylerdi :
I'm not saying that, I'm just saying that... sometimes you do things for my own good, but you do it your way... and put me in a fait accompli situation.
Şunu söylemeye çalışıyorum : Bazen benim için iyi bir şey yaparsın ama kendi tarzında. Ve beni bir'oldu-bitti'içine sokarsın.
I'm just saying, I mean, you like all these things, but you're temping.
Demek istediğim tüm bunları seviyorsun ama geçici işler yapıyorsun.
But I'm just saying, some things aren't adding up.
Ama birbirine uymayan bazı şeyler var.
Now I'm not saying that you must lose yours, but uh... just ponder it a bit, that's all.
Bekaretini kaybetmelisin demek istemiyorum. Ama bunu bir düşün sadece.
But as I was just saying to Samantha we wouldn't dream of taking her precious baby away from her.
Samantha'ya da dediğim gibi değerli bebeğini ondan almayı aklımızın ucundan bile geçirmeyiz.
Yeah, I'm just saying that, not a partner thing, but when you interrogate him I'd like to sit in.
Evet, pek ortağa ihtiyaç olmayan bir yer olsa da o sırada içeride oturmak isterim.
I'm just saying we could blow all our money... on a stupid little street, but-
Demek istediğim, bütün paramızı o aptal caddeyi onarmak için çarçur edebiliriz, ama- - Oh!
Ah, no, but I'm just saying that would be bad if it did.
Hayır, ama bence öyle olsa ne kötü olurdu değil mi?
I mean, I'm not saying I'm a perfect guy or anything, but if you'd just told me the truth, maybe I could have felt some compassion.
Mükemmel olduğumu söylemiyorum ama bana gerçeği söyleseydin belki sana biraz merhamet duyardım.
Just correct me if I'm wrong here Miss Wild Thing, but you you don't understand a word I'm saying, do you? Miss...
Eğer yanılıyorsam düzeltin, Bayan Vahşi Şey.
But just, I'm saying, from another instance, some made-up guy from my imagination.
Sadece başka bir şekilde göstermek istiyorum. Bazı adamlar hayal gücümün ötesindeler.
I suppose I could tell you I just saw fresh paw prints out there which make me think they're already thinking about feasting in here, but I don't want to answer you because when you question me, you are saying to me that I don't know what I'm doing.
Sanırım söyleyebilirim ki dışarda taze pençe izleri gördüm bu da bana burada ziyafet düşündüklerini söylüyor, ama sana yanıt vermek te istemiyorum çünkü beni sorguladığında, bana ne yaptığımı bilmediğimi söylemiş oluyorsun.
I mean, I'm not saying I was blameless myself, far from it, but there comes a time when you have to turn your back on that nonsense and just say no.
Suçsuzum demiyorum, asla, ama gün gelir ki bu pisliğe sırtınızı çevirip hayır demeniz gerekir.
I understand what you're saying, but I just need to keep looking.
Söylediklerini anlıyorum, ama benim daha aramam lazım.
Okay, but I'm just saying too I want you to know
Tamam, ama benimde demek istediğim sadece bunu bilmeni istediğimdir.
Come on, don't just accept what I'm saying... but just tell me, could you spend your whole life with me?
Tamam, söylediklerimi boş ver. Söyler misin, benimle bir ömür geçirir imisin.
Okay, I'm not just saying this... but you really picked a good one.
Bak, bunu öylesine söylemiyorum... ama gerçekten iyi bir tane seçmişsin.
What you're saying is that this isn't just a case of resting until I'm better, but that my condition will continue to deteriorate until the end of my life.
Durumumun, "istirahat et, iyileş" vakası olmadığını, aksine, giderek kötüleşeceğini söylüyorsunuz. Ta ki hayatımın sonuna dek.
My world would've gone on turning just fine, but now either way I look, I have to do something I don't want to do. Do you understand what I'm saying?
Hayatım sürüp giderdi, ama şimdi iki şekilde de istemediğim bir şey yapmak zorundayım.
I'm just saying, if that was me, they are lucky that was NOT me, because if the circumstances were such as you have described them but with me in them, that's a very different and scary outcome for those involved.
Öyleyse karar verilmiştir. Bunu yapıyorum. Hayır yapmıyorsun Lois.
- Let's just go. - All I'm saying is, we can move as fast as we want, but if we have no fucking clue where we're moving to, then it really doesn't matter, does it?
Tek söylediğim şu, istediğimiz kadar hızlı yürüyebiliriz ama nereye gittiğimiz hakkında zerre kadar fikrimiz yoksa pek de önemli olmaz, değil mi?
But when I am ready for that, I'm just saying
Fakat hazır olduğumda, Sadece söylüyorum
Oh, well, I feel terrible saying this, but I just couldn't face another day of us hanging out together.
Bunu söylemek kendimi kötü hissettiriyor ama seninle bir günü daha birlikte geçirmeyi göze alamadım.
I'm just saying, you know, it's nice validation to know that they want me, but I don't wanna start a whole new job now that we're doing this baby deal.
Beni istediklerini bilmek güzel diyorum sadece. Ama bebek olayı varken de yeni bir işe başlamak istemiyorum.
And I'm not just saying this to return the favor, but you look really hot in that beard.
Bunu senin iltifatına karşılık söylemiyorum. Bence sende o sakallarla aşağıdaki en ateşli erkektin.
I'm not saying you're not gonna get lucky with a slug or two, but if you think you're gonna eradicate heroin from Oz, well, that's just plain stupid.
Bir ya da iki tane salağı yakalayamayacak kadar şanssızsın demiyorum, ama Oz'dan eroini tamamen silebileceğini düşünüyorsan bu sadece aptallıktır.
- No, because if there is something going on... and I'm not saying that there is something going on... but if there is something going on, they're not just going to come clean.
- Hayır eğer bir şeyler oluyorsa ki bir şeyler olduğunu söylemiyorum.. ... ama bir şeyler oluyorsa gerçekten bunu itiraf etmeyeceklerdir.
I'm not saying that he's the one that's popping these trucks but I can guarantee he knows who is. It's just a matter of time until I win- -
Bu kamyonları soyan odur demiyorum... ama kim olduğunu bildiğini garanti ederim.
But when you go around saying that I'm something that I'm not, it's just...
Ama senin aslında benim hiç olmadığım şeyleri söylemen bu çok...
I ´ m saying you ´ re just shoveling your debt around, but, ummm... you know.
Sadece başkalarına borçlanıcaksın. Ama, ummm... biliyorsun.
I know I'm her uncle, but I just can't help saying it.
Biliyorum ben amcasıyım, Tam olarak yardımcı olamıyorum.
I'm just saying you feel threatened by Bart, but it's all in your head.
Demek istediğim Bart tarafından tehdit edil - diğini düşünüyorsun ama böyle bir şey yok.
I'm not saying I've got anything against her, like'cause she's a nice girl but I just don't want you and her to get into trouble.
Ben, onu sevmediğimden değil, aslında o iyi bir kız. Ama ben sadece başınızın belaya girmemesini istiyorum hepsi bu.
I'm not saying it does but just for the sake of argument.
Öyledir demiyorum.
I'm sorry. I can't explain it, but just hearing Debra saying that, it just feels wrong.
Üzgünüm, bunu açıklayamam ama Debra öyle deyince bu bana doğru gelmedi.
I'm not saying your place ain't nice enough...'cause for you, it do just fine, but if we gonna be a family...'cause for you, it do just fine, but if we gonna be a family... we need at least one more room, if not two.
Evinin güzel olmadığını söylemiyorum senin benim için yeteri kadar iyi ama bir aile olacaksak en azından iki odaya daha ihtiyacımız var.
- I'm just saying and feel way free to correct me if I'm wrong, but this is almost spring, right?
- Demek istediğim, dalga geçmeyin! Ben yanılıyor olabilirim neredeyse bahar gelmedi mi?
But I really don't... I mean, I'm just saying, if you think about it...
Ama asIında biraz düşününce...
I'M JUST SAYING, YOU KNOW, SHORTS IS ONE WAY TO GO, BUT IF YOU GO WITH THE - WITCHACATAA!
- Bence şort da olur ama...
You know, I really appreciate, you know, you just not saying anything and I know you only heard it from Kirsten's point of view but I want you to hear it from me.
Bu konuda hiçbir şey söylemediğin için sana minnettarım. Biliyorum, bunu Kirsten'dan dinledin. ... ama bir de benden duymanı istedim.
I'm just saying, in your uniform you were, like, a totally hot police chick... but out of your uniform you're a total pie face.
Demek istediğim, üniformanın içinde, ateşli bir polis memuruyken üniformasız olduğunda, tam anlamıyla safinaz gibisin.
but i'm going 29
but i'm sorry 142
but i'm still here 37
but i'm not 551
but i'm not interested 30
but i'm 401
but i'm tired 27
but i'm hungry 38
but i'm not stupid 33
but i'm here now 110
but i'm sorry 142
but i'm still here 37
but i'm not 551
but i'm not interested 30
but i'm 401
but i'm tired 27
but i'm hungry 38
but i'm not stupid 33
but i'm here now 110