But it's not fair Çeviri Türkçe
201 parallel translation
Here's the thing, I-I'd love to be a bridesmaid, but I don't think it would be fair for me to be a bridesmaid and for Valencia not to be.
Durum şu ki, bir nedime olmayı çok isterim ancak benim olmam ve Valencia'nın olmamasın adil olduğunu düşünmüyorum.
But it's not fair to her not to know.
Ama bilmemesi haksızlık.
It's fair, but not enough. Will you sail with me?
Uyar uymasına da, bana eşlik edecek misin?
But, Lizzie, it's not fair!
Ama bu adil değil!
But it's not fair.
Ama bu haksızlık Bay Mushnik.
Oh, but it's fair for Walter not to get anything.
Ha, Walter'ın hiçbir şey almaması adil ama.
I know it's not fair, but what am I to do?
Bu adil mi sence? Ne yapacağım bilmiyorum.
- It may be fair, but it's not enough.
- Makul olabilir ama yeterli değil.
But afterwards, this one will take advantage of it... and that's not fair.
Ama sonra, bu adam durumdan faydalanacaktır. - Bu haksızlık.
But it's not fair.
Ama bu adil değil.
But it's not fair.
Fakat bu hiç adil değil.
But it's not fair.
Fakat sarışın değil.
But, Mother, it's not fair.
Ama, anne, bu adil değil.
If you deal fair with us, you'll not regret it, but if you try any tricks, God help you.
bizimle iyi anlaşırsanız pişman olmazsınız, ancak oyun oynamaya kalkışırsanız tanrı yardımcınız olsun.
I guess it's not fair on Wilbur, but he's got nothing but money.
Bence bu Wilbur'a karşı adil değil. Ama onun yalnızca parası var.
But the guy who did that it's not fair that he can just ruin a man's life and get off scot free.
Ama bunu yapan adamın, birinin hayatını mahvedip, çekip gitmesi adil değil.
But it's not fair to send them back.
Ama onları geri göndermek hiç adil değil.
I know it's not very fair to me, but, um, I realize there's a lot of sentimental attachment here, and I'm prepared to offer you a 1 0 % royalty on all the petrocite
Benim için adil olmadığını biliyorum, ama, hım, burada çok fazla olduğuınun farkındayım buradaki duygusal bağın, ve size bir teklif hazırladım.
Well, it may not seem fair to you, but it's up to you to deal with her moods.
Bu sana pek adil gelmeyebilir ama onun her haliyle uğraşmak sana kalmış.
Women go for that boyish type but it's not fair to John.
Kadınlar bebek yüzlü erkeklere bayılıyor ama bu John'a haksızlık olur.
No, but it's not fair to forget them if you never knew them.
Hayır, eğer ki hiç bilmiyorsan, unutman da çok doğru olmaz.
Fair enough, but it's not that simple, Bud.
Yeterince makul.
It's not quite as large as the last one but I think you'll find it fair.
Bir önceki kadar büyük değil ama bunu daha adil bulacağınızı düşünüyorum.
- But it's not fair.
- Bu haksızlık.
But I don't think it's fair on George because he's not that type of person to...
Ama bunun George için adil olduğunu düşünmüyorum... çünkü o böyle bir insan değil...
Well, I'm not a botanist, but it's fair to guess that it's an unknown genus.
Bir botanikçi değilim, ama bilinmeyen bir tür olduğunu tahmin etmek çok zor olmasa gerek.
It's not fair on mother, you and Ellinor and the boys that I go on living. But it's not such a lark for me, either.
Yaşamaya devam etmem, annene, sana, Ellinor'a ve çocuklara haksızlık olur ki benim için de eğlenceli bir şey değil yani.
But it's not fair to judge anyone after one superficial conversation.
Ama yüzeysel bir konuşmayla birini yargılamak hiç adilane değil.
It's really not fair. I can grow a pimple but not a mustache.
Bu haksızlık, sivilce çıkıyor ama bıyıklar çıkmıyor.
It's not fair, but it's not abnormal.
Belki haksızlık ama anormal değil.
He may have made a mistake, but it's not fair that he should die.
Hata yapmış olabilir ama ölmesi hiç de adil değil.
But would it be fair to say that outside this hearing you do not entirely trust us?
Fakat bu dava dışında bize güvenmediğinizi söylemek uygun olur mu?
Look, I know it's not fair, especially on Solstice eve but what can I do?
Bak, bunun adil olmadığını biliyorum, özellikle Gündönümü Arifesi'nde... ama ne yapabilirim ki?
It's not fair, but that's the way it is.
Haksızlık, ama durum bu.
It may not seem fair forcing the good doctor to throw from further away, but... he is genetically engineered.
Doktoru daha geriden atmaya zorlamak adil gözükmeyebilir ama onun genetik yapısı ile oynanmış.
It's not fair, everybody always thinks I'm younger, but I'm a man.
Bu haksızlık. Beni küçük sanıyorlar, ama koca adamım.
I do not think it's fair, but God's laws is not for us to judge.
Bence adil değil. Ama Tanrı'nın kurallarını yargılayacak da değiliz.
It may not be fair, but it's true.
Bu belki adil değil ama doğru olduğu kesin.
- But seriously, it's not fair.
- Fakat gerçekten bu adil değil.
I know Faith's not gonna be on the cover of Sanity Fair, but she had it rough.
Faith'in aklının başında olmadığını biliyorum ama zor günler geçirdi.
It's not fair that Tim can see me but
Ama bu haksızlık. Çünkü Tim beni görebiliyor.
But it's not fair.
Fakat hiç adil değil.
Oh, Chakotay, congratulations, but it's not fair.
Oh, Chakotay, Tebrik ederim, ama bu doğru olamaz.
It's not fair that one day you're on top, you're the coolest kid in town, and then the next day you're at the bottom again because everyone has blood coming out of their ass but you,
Bu adil değil.. bir gün tepedesin, kasabadaki en havalı çocuksun. ve sonraki gün.. .. sonraki gün diptesin çünkü herkes adet oluyor..
It's not fair to you, but I need it!
Senin için kolay değil, ama ihtiyacım var!
- Maybe that's not fair, and I'm reading all kinds of things wrong... but it sure felt that way to me.
Belki de haksızlık ediyorum, bazı şeyleri yanlış anlıyorum ama ben bundan emindim.
But to be fair, it's not him you hate.
Dürüst olalım. Nefret ettiğin şey, o değil.
No, shelly, it's not fair, But if we lose against lincoln tomorrow, We're gonna blow our home advantage for the rest of the year.
Hayır Shelly adil değil, ama yarın Lincoln'a karşı kaybedersek, yılın geri kalanında ev sahipliği avantajımızı çöpe atmış olacağız.
The universe may not always play fair, but at least it's got a hell of a sense of humour.
Evren her zaman adil oynamayabiliyor ama hiç olmazsa çok iyi bir espri anlayışı var.
But it's not fair.
Ama bu hiç adil değil.
But time was stolen from us... and it's not fair.
Fakat zaman bizden çalındı... ve adil değil.
but it's ok 45
but it's over 138
but it's hard 35
but it's okay 243
but it's mine 36
but it's not too late 21
but it's not easy 20
but it's funny 23
but it's not bad 18
but it's not a big deal 20
but it's over 138
but it's hard 35
but it's okay 243
but it's mine 36
but it's not too late 21
but it's not easy 20
but it's funny 23
but it's not bad 18
but it's not a big deal 20
but it's cool 35
but it's not 463
but it's 672
but it's not working 36
but it's worth it 73
but it's the truth 86
but it's not your fault 28
but it's fun 36
but it's not good 21
but it's true 381
but it's not 463
but it's 672
but it's not working 36
but it's worth it 73
but it's the truth 86
but it's not your fault 28
but it's fun 36
but it's not good 21
but it's true 381