But it's not what you think Çeviri Türkçe
156 parallel translation
Now, it's my job here to think not only of what's good for you but what's good for the community in which you live.
Benim görevim de sadece senin iyiliğini değil içinde yaşadığın toplumun da iyiliğini düşünmek.
It's not like workin'with my own bars, but tell me what you think anyway.
Kendi çalıştığım bara benzemiyor ama, ne düşünüyorsanız söyleyin.
I know what's going on in your head, But do not you think it's time to forget this?
Aklından geçenleri tahmin ediyorum,... ama sence de artık unutma vakti gelmedi mi?
Mr. Locke, we can have a conversation but only if it's not just what you think is sincere but also what I believe to be honest.
Bay Locke, konuşabiliriz ama senin düşündüklerinin samimi olduğu kadar inandıklarımın da dürüst olduğunu düşünürsen.
I never told you this'cause it's not really a story... but one time I woke up in the middle of the night...'cause of this bright light in my face... like a flashlight. I couldn't think what it was.
Asla bu hikayeyi sana anlatmadım çünkü bu hikaye gerçek değil ama bir seferinde, gecenin yarısında uyandım çünkü, suratıma şu parlak ışık vuruyordu bir el feneri ışığı gibiydi.
Look, honey, I don't know what you're after... But if it's what I think it is, you're not my type, comprenez-vous?
Bak tatlım, neyin peşindesin bilmiyorum ama ama benim düşündüğüm şeyse, tipim değilsin.
I think it's admirable that you made a connection... but the purpose of this meeting is to determine what is best for Raymond... whether or not he's capable of functioning in the community... and what, in fact, he wants, if that's possible to determine.
Bence onunla bir bağ kurmanız takdire şâyan bir durum ancak bu toplantının sebebi, Raymond için neyin en iyi olduğuna toplum içinde yaşayabilip yaşayamayacağına, mümkün olduğunca kendi arzularını da göz önünde bulundurarak karar vermektir.
- Yeah, but look, it's not what you think.
- Evet, ama bak, düşündüğün gibi değil.
Not to frighten you, but if a dogcatcher comes across a dog without a license he's liable to think he's a stray and do God knows what to it.
Sizi korkutmak istemem ama, bir köpek toplayıcı tasmasız bir köpeğe rastlarsa... başıboş bir köpek olduğunu sanabilir ve Tanrı bilir ona ne yapar.
I know you think restoring this cabin is a crazy idea but what if it's not?
Kulübeyi tamir etmem sence çılgınlık. Ama ya değilse?
It's not my business, but I think that's what you gotta do.
Beni ilgilendirmez, ama bence yapman gereken bu.
Mulder, we're involved in something, but it's not what you think.
Mulder, biz bir şeye karıştık ama bu senin düşündüğün şey değil.
Mulder, I know it's not what drew you to this case to begin with, but I think it's very clear what's going on here.
Mulder, her şeyden önce, bu davanın sana nasıl göründüğünü bilmiyorum,... ama bana göre burada neler olduğu çok açık.
Maybe I looked at her, but it's not what you think.
Belki bakmış olabilirim ama sandığın gibi değil.
Hi, I know this looks weird, but it's not what you think.
Merhaba, bunun garip göründüğünü biliyorum ama düşündüğünüz gibi değil.
I can't really defend it... ... but it's certainly not as despicable as what John Cage did. Do you think that was despicable?
Tamam, bununla gurur duyduğumu söyleyemem, ama kesinlikle John Cage olayı kadar aşağılık bir durum değildi.
I guess what I'm trying to ask you is do you think it's wrong for a person to marry another person not because she's the one, but because she's the only?
Sana sormak istediğim şu, birinin biriyle sadece onu sevdiği için değil de ondan başka kimse olmadığı için evlenmesi doğru mu?
What if you're simply being swept up in the excitement of what you think is happening, but it's not real.
Ya peki, yaşadığın bu heyecan basitçe sana, bu şekilde hissetmene neden olmuş olabilir, ve hissettiklerin gerçek olmayabilir.
Yeah, but it's not what you think.
evet, fakat sandığın gibi değil.
Not that it's your business, but what makes you think I was putting moves on Dr. Bradford?
Çok iyi. Uyarıldın.
Oh, all right, it is me! But it's not what you think!
Tamam, o benim ama düşündüğün gibi değil.
I know it's just a stupid little school play, but that's what it was to me. Structure and purpose. I think when you have something like that in your life to hold on to that's not another person but it's more like a part of yourself, you know, like a goal or a dream the whole world falls apart around you, you'll be okay.
Hayatında tutunacak bir insan değil de böyle bir şey olduğunda, senin bir parçan gibi oluyor.
But it's not what you think.
Ama sandığın gibi değil.
I know what it looked like, but believe me, it's not what you think!
Nasıl göründüğünün farkındayım ama inan bana öyle değildi.
Well, I don't know what you think you're going to get out of this but believe me, whatever it is, it's not worth it.
Bundan ne yarar sağlamayı beklediğini bilmiyorum ama inan bana buna değmez.
Dylan, I do not know what cards you think you're holding, but it's time to play them now!
Dylan, senin ne kartlara sahip olduğunu bilmiyorum ama onları kullanmanın şimdi tam zamanı!
MC Murder Death, but it's not what you think.
MC Ölüm Saçar, ama düşündüğün gibi değil.
But it's not what you think.
Ama düşündüğün gibi değil.
I know this look freaky, Aunt Ruby, but it's not what you think.
Aykırı göründüğünü biliyorum teyze ama sandığın gibi değil.
Ali, I know you think what you're doing is right, but it's my job to not let it happen.
Ali, inandığın doğruyu yaptığını biliyorum, ama işim bunu engellemek.
- But it's not what you think.
- Ama düşündüğünüz gibi değil.
I know you may think... it's way too early to say what I'm about to say... but it's not.
Söyleyeceğim şeyi söylemek için erken olduğunu düşünebilirsin ama değil.
I know you're doing what you think is right... but it's not fair.
Biliyorum, doğru olanı yaptığını düşünüyorsun, ama bu adil değil.
But maybe it's not what we think it is, you know?
Ama belki de bu, düşündüğümüz şey değildir.
No. Well, I mean yeah, Johnny was part of it, but... it's not what you think.
Şey, yani evet, kısmen Johnny hakkında, ama... düşündüğün gibi değil.
Hey, I, you know, I appreciate you being protective but it - it's not what you think.
Hey, Ben, bilirsin, koruyucu olmanı takdir ediyorum ama bu - düşündüğün gibi değil.
Thank you, Father, but it's not what you think.
Düğüne gidin.
- Yes, sir, but it's not what you think.
Evet efendim ama sandığınız gibi değil.
% * everybody! "But... because you're out of your mind, not feeling well,... you go and you buy stuff you didn't really want anyway,... you know,'The Ecuadorian Women's Folk Choir Doing The Songs of Kenny Rogers'... and you bring it back, some canary yellow jacket with purple buttons up the front... and you look at this and you think : " What is the # % @ @? "
Herkesi sikeyim! "Ama çünkü aklınız yerinde değildir, kendinizi iyi hissetmiyorsunuzdur gider ve aslında hiç istemediğiniz, zırvalar satın alırsınız bilirsiniz," Ekvator Kadınlar Halk Korosu Kenny Rogers Şarkılarını Söylüyor. "ve geri götürüsünüz, önünde mor düğmeleri olan kanarya sarısı ceketi ve buna bakıp şöyle düşünürsünüz," Bu bok da ne?
In Cold Blood is the title of my book, but it's not exactly what you think.
Kitabımın adı "Soğukkanlılıkla", ama düşündüğün gibi değil.
I believe you think what you're doing now is the best thing for this country, but it is not your choice to make.
Dürüstçe, şu an yaptığın şeyin, bu ülke için en iyi şey olduğunu düşündüğüne inanıyorum ama seçim sana kalmış değil.
I don't know what you think you heard, but you heard it wrong because I'm not...
Ne duyduğunu bilmiyorum... ama yanlış duymuşsun. Çünkü ben...
When you talk about the'rockness'or the quality of a rock.. I can see as a scientist a rock has hardness, things like that, but I think it's not quite what you mean.
kaya hakkında konuştuğunuzda ya da kayalık bir bilim adamı olarak, kayanın sertliğini ya da bunun gibi şeyleri düşünürüm.
But it's not what you think.
Ama düşündüğünüz gibi değil.
There is, but it's not what you think.
Var ama sandığın şey değil.
I don't know what you think your job is, but if it's anything like mine was it's to roll up drunks, twiddle your thumbs, not ask too many questions.
İşinin ne olduğunu sandığını bilmiyorum, eğer benim eski işim gibi olsaydı sarhoşları topla, parmağını burk, çok soru sorma.
And, uh, if it could, um, sneak up on you, surprise you, and at the same time make you think that what you thought was not only right in a wrong kind of way, but when you're wrong, there's a certain rightness
Ve, eee, eğer biraz da, eee, seni şaşırtan ve aynı zamanda da düşündüğün şeyin yanlış bir şekilde doğru olduğunu ve yanlış düşünürken de yanlışlığında bir doğruluk olduğunu düşündüren bir şey
You might not think it's much once you jump off, but what about the person who's forced to watch this close by?
Eğer atlarsanız, hayatınız sona erecek. Peki bu olaya şahit olan insana ne olacak? !
It's not like I sit up at night and think about what you do or don't say to me, but thanks. - I feel better now.
- Şimdi daha iyiyim.
But it's not what you think, okay?
Ama sandığın gibi değil, tamam mı?
Julian, I know what you think, but it's not what it seems.
Julian, ne düşündüğünü biliyorum ama göründüğü gibi değil.