But that's not enough Çeviri Türkçe
464 parallel translation
That'd be very good for "Javert"... but the blood stain's not big enough You can't see it... and the body isn't visible
Bu " Javert için çok iyi olabilir fakat kan damlası yeterince büyük değil. Görülmüyor ve vücut da fark edilmiyor.
But that's not enough.
Ama bu yeterli değil.
But that's not enough for a lifetime guest.
Ama bu evde ömür boyu misafir kalması için yeterli değil.
You tell Miss Thwaites... that your mistress is sorry, but she's not well enough to see her.
Bayan Thwaites'e... hanımefendinin özür dilediğini, misafir kabul edemeyeceğini söyle.
Well, that's very interesting, but not interesting enough... to come breaking down doors at this hour of the morning.
Bu çok ilginç ama sabahın bu saatinde... zorla evime girmenizi gerektirecek kadar ilginç sayılmaz.
But that's not enough to still her
Ama onun için bu yeterli değildi
That was good. But it's not enough to go by.
- İyiydi Fakat devam etmesi için yeterli değildi
I'm sure you are, but that's not gonna be enough this time.
Eminim öyledir, ama üzgün olman yetmiyor şu anda.
Police found him, 6 : 30 a.m. His car jumped a curb, went into a sign but not hard enough to do that.
Polis onu sabah 6.30'da bulmuş. Arabası virajı alamamış, tabelaya çarpmış... ama buna sebep olacak kadar hızla değil.
I know, darling, but that's not enough.
Biliyorum hayatım, ama bu yeterli değil.
- I overpaid you for that job, but that's not enough for you, so you steal!
Kahrolası! - Bu iş için sana fazladan ödüyorum, ama bu senin için yeterli değil, bu yüzden çaldın!
But that's not enough, alone.
Ama bu yeterli değil.
I love him very much, but that's not enough.
Onu çok seviyorum ama bu yeterli değil.
No, you were too smart for that. But not smart enough to realize that he'd have nothing to do with your sort.
Hayır, bunun için çok akıllısın vede gerçekte başkalarını da kandırabilirsin senin gibilerinin ne tür olduğunu bilmeyenleri...
I'd like that. But there is not enough room, there's only room for the guns and the ammo.
Ama yeterli yer yok, silahlar ve mühimmat için tek yer var.
But that's not enough.
Fakat o yeterli değil.
It's bad enough, but it's not that bad.
Yeterince kötü, ama o kadar da değil.
But that's not enough!
Fakat bu yeterli değil!
But the dead always share the earth in peace. And that's not enough.
Ama ölüler için dünya hep huzurludur ama yeterli değil.
That a Cossack is an ignorant barbarian good enough to kiss a Pole's foot or fight a Pole's war, but not good enough to walk Polish streets. Or raise his eyes to a Polish woman. Or rule his own land.
Kazakların Polonyalıların ayağını öpen cahil barbar olduklarını, ya da Polonyalılarla savaşta savaşacak kadar iyi fakat Polonya sokaklarında dolaşamıyacak, ya da Polonyalı bir kadına bakamayacak, yada toprağını yönetemiyecek kadar kötü olduklarını ögrendim.
That might have been good enough in Rome, but it's not good enough now.
Bu Roma'da iyi olabilirdi ama şimdi yeterince iyi değil.
You may be a man, but that's not enough.
Cinsiyet olarak erkeksiniz, ama bu yeterli değil.
Sorry, but that's not quite enough.
Kusura bakmayın, ama bunda eksik var.
- I'm sorry sir, but that's just not good enough.
- Üzgünüm efendim, bu da yeterli değil.
That's a guideline that might be enough for somebody else, but not for me.
Bu başka bir gösterici için yeterli olabilir ama benim için değil.
It's a pretty disgusting magazine. But that's not enough to systematically condemn the Party attitude the way they do in L'Humanite Nouvelle or Garde Rouge.
Doğrusu hakikaten de iğrenç bir dergidir bu ama yine de Komünist Parti'nin tavrını sistematik olarak lanetlemelerini mazur göstermez bu.
But I'm telling you here and now that it's not enough.
Ama, benim söylemek istediğim bunun yetmeyeceği.
I've persuaded the High Command that the mere fact of your capture... will compel the Allies to alter their plans... but this, it seems, is not enough.
Sadece yakalanmış olmanızın, müttefikleri planlarını değiştirmek... zorunda bırakacağına Başkomutanlığı ikna ettim. Ama bu yeterli değil gibi görünüyor.
Two pretty people, but that's not enough.
İki güzel insan, ama bu yeterli değil.
But that's not enough to say we are friends or allies.
Ama dost ve müttefik olduğumuzu söylemek için bu yetmez.
It's not enough that he talks and acts like a gringo... But now he think like a gringo.
Gringo gibi konuşup, onlar gibi davrandığı yetmiyormuş gibi onlar gibi düşünmeye başladı.
It discovers there's another system like itself Realizes that we don't know, tells us about it but knowing a little is not enough, it wants to know more.
Aynı kendi gibi bir sistem daha olduğunu keşfediyor ve bunu bizim bilmediğimizi fark edip bize söylüyor ancak bu kadar az bilmek ona yetmiyor ve daha fazlasını öğrenmek istiyor.
- Yes, but that's not enough.
- Evet, ama bu yeterli değil.
If Bernice isn't aware enough to make the move that's right for her... and if you can't call on your resources to resist me... then responsibility rests not with me... not with you, Kathy, not with Bernice, but with Phil.
Bernice kendi için doğru kararı veremeyecek durumdaysa sen de bana karşı koyamayacaksan bu kararı vermek ne sana ne bana ne de Bernice ait ama Phil'e ait.
I'm not exactly a department store, but I sell enough that I can't remember who bought a scarf one, two, three months ago, or who knows when.
Ben mağaza gibi satış yapmamki.... Seyyarım ben.. Kimin bu fuları aldığını nereden hatırlarım ki...
That's pretty fast, but it's not fast enough.
Bu oldukça hızlı ama yeterli değil.
The inhuman thing about American TV is not so much that they hack everything up with commercials, though that's bad enough, but in the end all programmes become commercials.
Amerika televizyonlarının zalim yönü, her ne kadar bu da oldukça kötü olsa da, her şeyi reklamlarla kesmesi değil, eninde sonunda bütün programların reklama dönüşmesidir.
It's not enough that you broke into my flat, but you behave like a gangster!
Evime girdiği yetmezmiş gibi beni kovmaya kalkıyor.
But that's not enough for her.
Ama bu ona yetmiyor.
Not that I doubt its validity, but it's not recent enough.
Geçerliliğine laf ettiğim yok, ama yeterince günce sayılmaz.
They can certainly listen very well, Wallenberg, but that's not enough.
Gerçekten çok iyi dinliyorlar, Wallenberg, ama bu yeterli değil.
He's got people who help him, but maybe that's not enough for him.
Yardımcı olan tanıdıkları var belki ona yeterli gelmiyordur.
But that's not enough.
Ama bu da yetmiyor.
But that's not enough.
Ama bu yetmez.
Your charm is apparent, but that's not enough.
Çekiciliğiniz ortada. Ama bu yeterli değil.
He's, uh, not fully conscious yet, but he is coming along well enough that they've moved him to a private room.
Henüz tam anlamıyla bilincine ulaşmış durumda değil, ancak özel bir odaya nakledilebilecek kadar iyi bir durumda.
We will learn that behind this ceremony of promotions which in the eyes of visitors perpetuated the brotherhood of the struggle, there lay a pit of post-victory bitterness, and that Nino's tears did not express an ex-warrior's emotion, but the wounded pride of a hero who felt he had not been raised high enough above the others.
Ziyaretçilerin gözünde mücadelenin kardesligini pekistiren bu terfi törenlerinin ardinda, bir zafer sonrasi küskünlügünün yer etmis oldugunu... ve Nino'nun göz yaslarinin, eski bir askerin hisleri olmaktan çok, digerleri üzerinde yeteri kadar... yükseltilmedigini düsünen, gururu zedelenmis bir kahramanin hisleri oldugunu ögrenecegiz.
That's all right most of the time - appalling teaching is quite in order for my appalling students but it is not good enough for you, young woman.
Çoğu zaman bu geçerlidir - berbat öğrencilerim için, berbat bir öğretim birebirdir... Ama bu sizin için yeterince iyi değil, genç bayan.
I'm sure he's very nice to his cocker spaniel, but that's not good enough.
Koker köpeğine iyi davrandığına eminim. Ama bu yeterli değil.
I could go around explaining to everyone what happened, but I know that I did not cheat and that's enough.
Dolaşıp insanlara neler olduğunu anlatabilirim ama ben hile yapmadığımı biliyorum ve bu yeterli.
It's enough that I have to put up with you, but I will not subject my dog to this one minute more.
Sana yeteri kadar katlandım, Ama köpeğimi buna bir dakika daha maruz bırakamam.
but that's not you 16
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's not all 68
but that's it 276
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's not all 68
but that's it 276