But that's not fair Çeviri Türkçe
126 parallel translation
But that's not fair!
Ama bu adil değil!
- But that's not fair.
Ama bu hiç adil değil!
But afterwards, this one will take advantage of it... and that's not fair.
Ama sonra, bu adam durumdan faydalanacaktır. - Bu haksızlık.
But 1,000-to-one, that's not fair.
Bine karşı bir. Bu, hiç adil değil. - Bu ne demek?
But 1,000-to-one, that's not fair.
Hayır, ama bire yüz, bu haksızlık.
But the witchfinders claimed that Satan's disciples did not deserve fair trial. So they drowned them.
Ne var ki, cadı avcıları Şeytan'ın müritlerinin adil bir yargılamayı hak etmedikleri kanaatindelermiş.
But the guy who did that it's not fair that he can just ruin a man's life and get off scot free.
Ama bunu yapan adamın, birinin hayatını mahvedip, çekip gitmesi adil değil.
Women go for that boyish type but it's not fair to John.
Kadınlar bebek yüzlü erkeklere bayılıyor ama bu John'a haksızlık olur.
Fair enough, but it's not that simple, Bud.
Yeterince makul.
Not only are you extremely good-looking but you're also very smart and that's no fair.
Sadece olağanüstü güzel değilsin aynı zamanda son derece akıllısın ve bu bir haksızlık.
But I don't think it's fair on George because he's not that type of person to...
Ama bunun George için adil olduğunu düşünmüyorum... çünkü o böyle bir insan değil...
Well, I'm not a botanist, but it's fair to guess that it's an unknown genus.
Bir botanikçi değilim, ama bilinmeyen bir tür olduğunu tahmin etmek çok zor olmasa gerek.
It's not fair on mother, you and Ellinor and the boys that I go on living. But it's not such a lark for me, either.
Yaşamaya devam etmem, annene, sana, Ellinor'a ve çocuklara haksızlık olur ki benim için de eğlenceli bir şey değil yani.
But I that am not shaped for sportive tricks nor made to court an amorous looking-glass. I, that am curtail'd of this fair proportion cheated of feature by dissembling nature, deformed. - Deformed.
Oysa ne cilveli numaralar için ne de âşıkane bir aynaya kur yapmak için yaratılmamış olan ben o güzel oranlardan mahrum bırakılmış görmezlikten gelen doğa tarafından kılıktan çıkarılmış, biçimsiz, şekilsiz...
He may have made a mistake, but it's not fair that he should die.
Hata yapmış olabilir ama ölmesi hiç de adil değil.
But would it be fair to say that outside this hearing you do not entirely trust us?
Fakat bu dava dışında bize güvenmediğinizi söylemek uygun olur mu?
It's not fair, but that's the way it is.
Haksızlık, ama durum bu.
But that's not fair.
Ama bu haksızlık!
But... at least I won't feel the fear, and I know that's not fair.
Ama... en azından korkuyu hissetmeyeceğim, ve bunun adil olmadığını biliyorum.
But not that I didn't love the Yarn Fair, but I could've done without half the condo complex pointing at me and whispering, "So that's the faigelah."
Örgüleri sevmediğimden değil, Onun yerine, bir villa da beni işaret edip "işte bu sevimli şey" diyebilirlerdi.
- But that's not fair.
- Hiç adil değil.
It's not fair that Tim can see me but
Ama bu haksızlık. Çünkü Tim beni görebiliyor.
- But that's not fair.
- Ama bu adil değil.
It's not fair that one day you're on top, you're the coolest kid in town, and then the next day you're at the bottom again because everyone has blood coming out of their ass but you,
Bu adil değil.. bir gün tepedesin, kasabadaki en havalı çocuksun. ve sonraki gün.. .. sonraki gün diptesin çünkü herkes adet oluyor..
- Maybe that's not fair, and I'm reading all kinds of things wrong... but it sure felt that way to me.
Belki de haksızlık ediyorum, bazı şeyleri yanlış anlıyorum ama ben bundan emindim.
I've already had five of them, but the Devil says I've had six, but I'm not counting the Big Mac and Coke and she is and I don't think that's fair.
Beş tanesini kullandım, fakat Şeytan altı diyor, fakat ben Big Mac ve kolayı saymıyorum ve o sayıyor ve ben bunun adil olduğunu sanmıyorum.
That's not fair but that's the way it is.
Böylesi hiç adil değil ama oluyor işte.
BUT BECAUSE HE'S GAY, THERE'S NO WAY. AND THAT'S NOT FAIR.
Ve hiç adil değil.
But that's not fair.
Ama bu adil değil.
I think it's fair to conclude... that whoever killed Vic Bedford was not only white... but was waiting behind this theater... face blackened to avoid detection by the guards.
Ayrıca Vic Bedford'u öldüren her kimse... sadece beyaz olmakla kalmıyor... aynı zamanda tiyatronun arkasında onu bekliyormuş... nöbetçilere fark edilmemek için suratını boyamış.
But that's not fair!
Ama bu çok adaletsiz!
But that's not fair.
Bu hiç adil değil.
- But that's not fair.
- Bu adil değil.
It's a fair assumption that every human being real human beings flesh and blood ones, not corporations but every flesh and blood human being is a moral person.
Haklı bir düşünce olarak her insanın gerçek insanın kanlı canlı olanların şirketlerin değil ama her kanlı canlı insanın ahlaki bir kişi olduğu düşünülebilir.
But that's not fair...
Burada belki adil olmayan birşey var...
- But that's not fair!
Fakat bu adil değil! Öyle!
He's right, the image was obscene but not the way you think lt was a girl, a young one, fair and fresh a lovely pearl with long fair hair that blew around her head like golden candy floss
Görüntü müstehcendi. Ama sandığınız anlamda değil. Bir kız vardı.
The self that's primitive and has no mind, that's why there is a law Islamic law's not kind but it is fair
Bu onun ilkel, akıldan yoksun tarafıdır. Bu yüzden kanunlar var. İslam kanunu zalim, ama adildir.
But that ´ s not fair, ´ cause the bottles were mine!
Ama bu hiç adil değil, çünkü içkiler benimdi!
But we can't do this. I have another family now. I know that's not fair but...
Ama bunu yapamayız şu anda başka bir ailem var.
And I like to back to work, but then if I do get pregnant, that's not really fair to the new employer, so I..
Dönersem yeni işverenlere haksızlık olur...
I know, it's a fair point, but I was scared that you might not turn up.
Biliyorum, adilce, ama gelmeyeceğinden korkmuştum.
But that's not fair.
Ama hiç adil değil.
I know that's not fair to you, but... brian, I am still part of your life.
Üzgünüm, bunun senin için adil olmadığını biliyorum, fakat... Brian, ben halen senin hayatının bir parçasıyım.
But that's not fair.
Bu haksızlık ama.
I'm sorry to interrupt, but if you've brought us here to try to convert us, I think it's fair to tell you that we're really not in the market for new gods.
Kestiğim için özür dilerim, ama eğer bizi döndürmek için buraya getirdiyseniz, size dürüstçe söylemeliyim ki yeni tanrılar pazarında arayışta değiliz.
- But that's not fair!
- Ama bu hiç adil değil!
I'm sorry, Cassandra, but that's not fair.
Üzgünüm, Cassandra, bu hiç adil değil.
But that's not fair!
- Ama bu haksızlık!
But don't do it because they resent you - - that's not fair.
Ama bunu seni kızdırıyorlar diye yapma. Bu haksızlık.
I said there were ghosts, but that's not fair.
- Size hayaletler var demiştim. Ama bu haksızlık.
but that's not you 16
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's it 276
but that's not all 68
but that's beside the point 34
but that's not why i'm here 50
but that's okay 199
but that's not the problem 16
but that's not true 78
but that's not me 25
but that's normal 26
but that's it 276
but that's not all 68
but that's the way it is 43
but that's not the point 136
but that's just it 35
but that's not gonna happen 26
but that's good 38
but that's life 39
but that's ok 51
but that's the thing 39
but that's not it 42
but that's me 32
but that's not the point 136
but that's just it 35
but that's not gonna happen 26
but that's good 38
but that's life 39
but that's ok 51
but that's the thing 39
but that's not it 42
but that's me 32