But there's Çeviri Türkçe
37,124 parallel translation
Maybe classic but there submarine behind us.
Sadece nüükler saldırı denizaltısı peşimizde.
There's another way, but it involves asking a favor of someone that I don't have the best relationship with.
Başka bir yolu daha var ancak bu yol beni çok sevmeyen birinden iyilik istememi gerektiriyor.
But there's more than just me out there.
Ama orada sadece benden başka şeyler var.
But if we don't have help, there's not gonna be any water.
Ama yardım alamazsak suları olmayacak.
Look there she goes A girl who's strange but special
Garip ama Özel bir kızdır şu Belle
But there's something in him That I simply didn't see
Bir şey var onun içinde Gizlenmiş sanki
I close my eyes but she's still there
Gözlerimi kapatsam da
But she lives in a place where there's no impatience, so she doesn't mind waiting.
Ama onun yaşadığı yerde, sabırsızlık diy ebirşey yok yani beklemek onun canını sıkmayacaktır.
But, Kate, there's a reason that I didn't do this before.
Ama Kate, bunu daha önce yapmamamın bir nedeni var.
But this is the Caribbean. I'm sure you know that there's a lot of shady stuff going on in these banks.
Buradaki bankalarda şüpheli olaylar döndüğünü bildiğinizden eminim.
Okay, but if you get thirsty and change your mind, it's right there.
Tamam, ama susarsan ve fikrini değiştirirsen, İşte orada.
I don't wanna fight, but there's things we need to discuss.
Tartışmak istemiyorum ama konuşmamız gereken şeyler var.
Not that there's anything wrong with it, but...
Bununla ilgili yanlış bir şey değil, ama...
But there's no reason to report me.
Ama beni bilgilendirmenin bir sebebi yok.
And I know there's a strict policy of anonymity, but I'm concerned that the donor has found her way into my life.
- Evet... Gizliliğe çok önem verdiğinizi biliyorum fakat bahsettiğim bağışçının bir şekilde hayatıma girmiş olduğundan şüpheleniyorum.
And in fact, they wanted to have their HQ just down there, but, Montclair's has built first so, they were sent off down that way.
Ve aslında, Karargahlarını hemen oraya koydular. Ancak, Montclair'in ilk inşaatı bu yüzden, bu şekilde gönderildi.
There were some kind of scrapes on her arm but she's fine.
Kolunda birtakım sıyrıklar vardı ama o iyi durumda.
Yes, you may have nothing but a limbless torso, but there'll be traces of ink in the lymph nodes under the armpits.
Evet elinde uzuvsuz bir vücut dışında hiçbir şey olmayabilir ama koltuk altındaki lenf bezelerinde mürekkep izleri olacak.
Welcome back to piston cup talks around-the-clock where we do nothing but talk racing let's get to it starting of course with Lightning McQueen the season start just two weeks away there's still no official announcement but with number 95 coming off his worst year on record
Piston Kupası sohbetlerine tekrar hoşgeldiniz Burada 24 saat boyunca sadece yarış konuşuruz Hadi bakalım
but there was still the rookie to deal with he tried slamming him into the wall
Onu duvara sıkıştırmaya çalıştı
That's what I thought, man, but there's still a couple old buildings there, just a bunch of files.
Bende öyle düşünüyordum dostum, ama halen o civarlarda.. bu dosyaların olduğu eski binalar varmış.
But, uh, there's no record of her living here now.
Ama şu an buraya kayıtlı değil.
But if we reach that position and he's not there, we don't send out a search party.
Ama oraya gittiğimizde onu bulamazsak arama ekibi kurmayacağız.
But there's still time.
Ama hâlâ zaman var.
But there's always someone desperate about to go missing, and no-one wants to suspect murder if it's easier to suspect something else.
Fakat her zaman çaresizce kaybolmak isteyen biri vardır ve başka bir şeyden şüphelenmek daha kolaysa kimse cinayetten şüphelenmez.
Er... stone, I think, but, listen, there's about two feet of water.
Sanırım taş, ama dinle. 60 santim kadar su var.
Yeah, but that doesn't mean there's not problems.
Ama bu bazı sorunların olmadığı anlamına gelmiyor.
But my neighbor, there's something wrong.
Komşumun bir sorunu var.
But there's another set of prints all over the apartment.
Ama dairenin her yerinde başka bir parmak izi var.
Apparently there were guards on duty 247, but they can't find any of them...
Görünüşe göre 7 / 24 orada duran nöbetçiler varmış ama hiçbirini bulamıyorlar.
Can't tell, but the lights are on in there.
Bilemiyorum ama ışıklar açık.
I know that she said I said that out loud, but there's no way I did.
Yüksek sesle söylediğimi söylediğini biliyorum ama bu, mümkün değil.
But there's some kind of laser energy thing that I can't get through.
Ama lazerli bir enerji sistemi var onu bir türlü geçemiyorum.
But there's still only four of us against Joker's entire army.
Fakat Joker'in koca ordusuna karşı hâlâ sadece dört kişiyiz.
Right, but there's, like, a huge great cage.
Doğru, ama büyük bir kafes var.
There's a beer named Iron Fist, a clothing line, but nothing helpful.
Iron Fist adında bir bira, bir de hazır giyim markası hariç işe yarar bir şey yok.
- There's nobody here but me.
- Burada benden başkası yok.
Look, I'm sorry to cut this short, but there's somewhere else I really need to be.
Kısa kestiğim için üzgünüm ama gerçekten gitmem gereken bir yer var.
But if there's even the smallest chance that I can find out the truth, then I have to go.
Ama gerçeği öğrenmek için ufak da olsa bir ihtimal varsa gitmeliyim.
But there's a curfew.
Belli saatten sonra çıkmamız yasak.
But there was no way out.
Ama çıkış yoktu.
Called the sheriff's office but the girl there was kind of a nut job.
Şerifin ofisi olarak anılır Fakat oradaki kız bir tür fıstık işiydi.
True, but there's nothing to worry about.
Doğru ama endişelenecek bir şey yok.
There's a... a box in there, but it's too high up for me.
Şurada bir kutu var ama bana göre çok yukarıda.
Digging stopped, but there's some structure, some dome-shaped thing...
- Hayır. - Ama altında kubbe şeklinde bir yapı...
I've seen this language before, but there's a lot I didn't learn.
Daha önce gördüğüm bir dil ama çok az biliyorum.
We're here to get Danny, but Colleen's right, this won't end there.
Danny'yi almaya geldik ama bu iş burada bitmez.
I don't know. But baby, this house, there's something really wrong here and you need to trust me.
Bilmiyorum, ama bebeğim, bu evde, yanlış giden bir şeyler oluyor ve bana güvenmelisin.
But there's no record of any of it.
Ama bunun hiç kaydı yok.
And then... there's all the new work on Completion... but I assume Bailey told you about that.
Ve birde... Tamamlanmakta olan şu yeni iş var... Ama sanıyorum Bailey sana zaten söylemiştir.
Um... there's really no easy way to say this, but, um, Mac and I aren't just friends.
Bunu söylemenin kolay bir yolu yok ama Mac ve ben sadece arkadaş değiliz.
but there's more 55
but there's a catch 20
but there's no 20
but there's a problem 45
but there's a 20
but there's nothing here 17
but there's something else 61
but there's not 22
but there's nothing i can do 29
but there's something 16
but there's a catch 20
but there's no 20
but there's a problem 45
but there's a 20
but there's nothing here 17
but there's something else 61
but there's not 22
but there's nothing i can do 29
but there's something 16
but there's nothing 25
but there's no time 25
there's always hope 39
there's no time like the present 22
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's a way 67
there's always another way 25
but there's no time 25
there's always hope 39
there's no time like the present 22
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there's a way 67
there's always another way 25
there's nothing to see 65
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing to be scared of 52
there's nothing wrong with that 87
there's a woman 38
there's an 48
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295
there's nothing to do 49
there's nothing i can do about it 58
there's nothing in here 52
there's nothing to be scared of 52
there's nothing wrong with that 87
there's a woman 38
there's an 48
there's nothing we can do 240
there's nothing i can do 295
there's nothing to do 49