English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ B ] / But there's nothing

But there's nothing Çeviri Türkçe

2,883 parallel translation
I know Andy's in there, but there's nothing we can do from out here, so can we drive you home?
Andy'nin orada olduğunu biliyorum ama burada yapabileceğimiz bir şey yok. - Seni evine bırakalım mı?
Yes, but that's a big price tag. There's nothing more to say.
Tamam ama burada söz konusu yüksek fiyat etiketi, Üstüne söylenilecek bir şey yok.
It sucks, but there's nothing else we can do.
Bu berbat bir durum, ama yapacağımız hiçbir şey yok.
There's nothing here but friendship, and even that's gone now.
Aramızda arkadaşlıktan başka bir şey yoktu, şimdi o bile yok.
That's'cause we're in the middle of nowhere. There's nothing out here but bait shops and the ku klux klan.
Yem dükkanları ve ırkçı beyazlar dışında başka bir şey yok burada.
Nothing against Sound of Music.. But there's a lot of other things we could do this afternoon.
Sound of Music'i severim ama bugün yapabileceğimiz başka pek çok şey var.
This is a great opportunity because, y'know, you're gonna learn history in school, but there's nothing like having somebody in your life who can give you that connection to another generation.
Aslında bu sizin için çok güzel bir fırsat çünkü ; okulda tarih öğrenirsiniz ama bu size hayatınızdaki birinin, o nesillerle olan bağını anlatması gibi olamaz.
I'll keep trying as long as you need, but there's nothing definitive one way or the other yet.
İstersen araştırmaya devam edeyim ama iki videoda da izlenen belirli bir yol yok.
It's unorthodox, yes, but there's nothing illegal about it.
Adetlere uygun değil, evet, ama yasadışı hiçbir şey yok.
But since there's nothing left to do on that front, I will focus.
Ama o konuda artık yapacak bir şey olmadığından, işime bakacağım.
There's nothing but darkness round her.
Etrafında karanlıktan başka bir şey yok.
But there's nothing that I can do until you get yours back.
Ama sen kendi umudunu geri kazanmadan önce yapabileceğim bir şey yok.
do you not understand? I feel terrible, okay, but there's nothing
Çok kötü hissediyorum, tamam mı?
Zoe, I'd like to help you out, but the thing is there nothing's bothering me.
Zoe, yardım etmek isterdim ama hiç rahatsızlığım yok ki.
You meet a girl, you feel that spark - - there's nothing better. But this freak?
Bir kızla tanıştın aranızda bir elektrik oldu, bundan güzeli yoktur ama bu ucube...
There's nothing left to destroy but each other.
Kendilerinden başka yok edecekleri bir şey kalmayacak.
He's a criminal, but there's nothing that links him to the victim.
O bir suçlu, ama kurbanla bir alakası yok.
The incident happened around here, as far as I can remember, but so far, there's nothing out of the ordinary.
Olay buralarda biyerde oluyor, hatırlayabildiğim kadarıyla, fakat şimdiye kadar olağan dışı birşey yok.
But there's nothing you could say that would convince me you'd ever use that gun.
Ama söyleyeceğin hiçbir şey beni o silahı kullanacağına inandırmayacak.
There's nothing left but gristle and a few beans, but it eats pretty good.
Kıkırdak ve biraz bezelyeden başka bir şey kalmadı, ama bunları yemek çok güzel.
Hotel staff said they might have seen two people coming and going. But there's nothing on the surveillance cameras.
Otel çalışanları, gelip giden iki kişi görmüş olabilirler ama güvenlik kameralarında hiçbir şey yok.
Sorry, but there's nothing unusual in Kuzmenko's checking or savings accounts.
Affedersiniz ama Kuzmenko'nun hesaplarını inceledim, her şey temiz.
Yeah, but there's nothing in Tyson's background that indicates a connection to the Chinese mob.
Evet, ama Tyson'ın mekanında Çinlilerle bağdaştıracak birşey çıkmadı.
I would love nothing more than to be Dead Stacey, but, um, considering my recent accident, there's no way my parents will let me do the whole "Dead" thing.
"Ölü Stacey" i oynamaktan daha büyük zevk duyacağım bir şey yok fakat geçenlerde yaşadığım kazayı hesaba katarsak ailemin, benim "Ölü" rolünde oynamama izin vermesine imkân yok.
But there's nothing to worry about, mom.
Ama endişelenecek bir şey yok anne.
But when two people are meant to be together, there's nothing you can do to tear them apart.
Ama iki insanın beraber olması yazılmışsa onları hiçbir şekilde ayıramazsınız.
So whatever trouble she's in, I am sorry for, but there's nothing we can do to help you.
Yani başındaki dert her neyse, çok üzgünüm ama yardım etmek için yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
I mean, I- - I don't think I'm being arrogant by saying that regardless of the fact that I've done nothing but let you know there's no shot in hell of you ever being with me, you still got all your hopes pinned on me, am I right?
Sanırım hiçbir şey yapmadığım gerçeğini, umarsızca söyleyerek kibirli davranmış olmuyorum ama bilmelisin ki benimle beraber olmanın mümkünâtı yoktu yine de bütün umutlarını bana bağladın, değil mi?
There's nothing to be ashamed of, but you're 50 and your husband left you, and you have a career that isn't going anywhere.
Utanılacak bir şey yok. Ama 50 yaşına geldin, kocan seni terk etti ve kariyerinde de hiçbir gelişme yok.
But there's nothing wrong with us having a little private time, too.
Ama biraz da kendimize vakit ayırmamızın yanlış bir tarafı yok.
Too bad about Dwight, but there's nothing we can do about it now.
Dwight adına üzüldüm ama şu anda yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
There's nothing but night out there, Victoria.
Dışarda karanlıktan başka bir şey yok, Victoria.
Seeing as there's nothing to tickle your fancy out there, but even less... it seems in here.
Dışarıda bir şey olmamasına rağmen gözünü dışarıdan alamaman buradan etkilenmediğini gösterir.
Nothing in there, but a set of steak knives.
İçeride bir takım bıçak seti dışında bir şey yok.
I know all that, but there's nothing that says we gotta do it all by ourselves.
Tüm bunlari biliyorum ama her seyi kendi basimiza yapacagiz diye bir sey yok.
Well, we can't do anything about budget cuts, but let's make sure there was nothing else at work here.
Bütçe kesintileri hakkında bir şey yapamayız, Ama burada iş harici bir şey olmamış mı emin olmalıyız.
There's nothing in your playlist but spooky party, the Beetlejuice soundtrack, and NPR podcasts.
Listende sadece perili parti, Beterböcek soundtrack'i ve NPR yayınları var.
There's nothing but life on the ground and life in the sky now.
Artık yerdeki hayat ile gökteki hayat var.
There's nothing to do but sit back and await our inevitable doom.
Oturup kaçınılmaz sonu beklemekten başka bir şey gelmez elimizden.
I wish it wasn't so, but there really is nothing that can be done. It's hard to accept.
Kabullenmesi zor.
I know it sucks but there's nothing we can do.
Bunun berbat olduğunu biliyorum ama yapabileceğimiz bir şey yok.
There's nothing wrong with his legs but he wants a motorized wheelchair because all his friends have one, and it seems fun.
Bacaklarında bir sorun yok, ama motorlu tekerlekli sandalye istiyor. Çünkü tüm arkadaşlarında var ve bu çok eğlenceli.
I guess there's nothing left to do but get hammered and make out with my big green boyfriend.
Sanırım kocaman yeşil erkek arkadaşımla yiyişmekten başka bir işim kalmadı.
there's nothing in there but dr.
dr. Pepper dışında orada bişey yok değilmi?
But there's nothing about Collier in the journal.
Ama günlükte Collier'la ilgili hiçbir şey yok.
No, there's nothing here but the van.
Minibüsten başka bir şey yok.
We fought'em best that we could, but once they started shelling the colony and killing innocent people, there's nothing I could do.
Onlara karşı en iyi şekilde mücadele verdik ama koloniyi bombalamaya ve masum insanları öldürmeye başladıklarında yapabileceğim bir şey kalmadı.
I got a job because I was running out of money, but there's nothing great about being a secretay
Bütün paramı da harcadım. Yeni bir iş bulmaktan başka çarem kalmadı. Fakat öyle bir yerde çalışmak sanıldığı gibi harika değil.
Well, if I can't dance, there's nothing left to do but eat.
Eğer dans edemiyorsam, yemek dışında yapacak bir şey kalmıyor.
There's nothing special about you or your background. But you're someone special to someone who has everything.
Parası, eğitimi olmayan bir kadın herkesin gıpta ettiği birinin görüntüsünde ve benim gibi bir adam için Jeon do hyun ve Kim Tae Hee gibisin.
Well, it's a little annoying but there's nothing bad with being careful.
Biraz zahmetli olabilir ama dikkatli olmaktan zarar gelmez.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]