But you have to help me Çeviri Türkçe
260 parallel translation
But you have to help me.
ama bana yardım etmen gerek.
Nothing's going to happen, but you have to help me.
Hiçbir şey olmayacak ama bana yardım etmen gerekiyor.
But you have to help me!
Ama bana yardım edersen!
I know you hate me but you have to help me.
Benden nefret ettiğini biliyorum ama yardım etmek zorundasın.
I'll help you but you have to help me.
Sana yardım edeceğim ama sen de bana etmelisin.
I promise I'll change, but you have to help me.
Söz veriyorum, değişeceğim ama bana yardım etmelisin.
But you have to help me too.
Ama sen de bana yardım etmelisin.
I can help you with Dr. Morales... but you have to help me too.
Dr. Morales konusunda sana yardım edebilirim ama senin de bana yardımın gerek.
I want to apologise for all the trouble I have caused you and to thank you for all the help you've given me but I must insist that you do not follow me.
Rahatsız ettiğim için özür dilemek isterim yardımlarınız için çok teşekkür ederim ama takip etmemeniz için ısrar edeceğim.
Now, I like Sister Bessie about as well as the next one or I wouldn't give her new automobile a thought but I'm here to tell you, Lord you'd better step in and help me out pretty quick or I'm afraid I'll have to take matters in my own hand.
Rahibe Bessie'yi herkes kadar severim yoksa yeni otomobilini hiç düşünmezdim bile ama sana söylüyorum Tanrım çabuk gelip bana yardım etsen iyi olur yoksa çaresine kendim bakmam gerekecek.
Washington has already notified me to help you all I can... but most of my troops have been ordered to the army of the Potomac.
Washington bana size elimden geldiği kadar yardım etmemi bildirdi. ama çoğu birliğim Potomac ordusunun emrine girdi.
All right, but you'll have to help me.
Tamam ama bana yardım etmen gerekiyor.
I'm sorry to have dragged you out of bed, but only you can help me.
Sizi yatağınızdan çıkarttım, ama bana bir siz yardım edebilirsiniz.
You should have been able to help me, but you didn't!
Bana yardım edebilmeliydin. Ama etmedin.
But you'll have to help me with it.
Ama bana yardımcı olman gerek.
But with you to help me, I would have a chance.
Ama siz bana yardım ederseniz bir şansım olabilir.
I figured it was time to help you out, but you wouldn't have believed me.
Sana yardım etmem gerektiğini düşündüm ama bana inanmayacaktın.
I am sorry you have forced me into keeping you from your ship. But your refusal to help me left me no alternative!
Sizi, geminizden uzak tutmaya beni zorladığınız için üzgünüm ama bana yardım etmeyi reddetmeniz bana başka imkân bırakmadı.
You are no match for him But if you really have to go can you allow me to go with you to offer you some help
Tek başınıza asla şansınız olmaz, ama ısrar ediyorsanız... izin verin bende sizinle geleyim ve size yardım edeyim!
You were going to help me. Yes, my dear, but circumstances have changed...
Ama koşullar değişti.
But you'll have to help me put it back on.
Ama daha sonra giymeme yardım etmelisin.
You say you can't help me, but I have a favor to ask.
Bana yardım edemeyeceğini söyledin, ancak senden bir isteğim olacak.
I have been patient and I've tried to help, but you wouldn't even let me do that.
Sabırlı davrandım ve yardım etmeye çalıştım ama bunu bile yapmama izin vermedin.
I could help you out but first you have to sing me a song.
Seni çıkarırım fakat önce bana bir şarkı söylemen gerek.
Naturally I'm trying to help you, but you have to tell me what's wrong.
Tabii ki size yardım edebilirim, ama ne olduğunu bana anlatmalısınız.
I got the material, but you will have to help me... with the...
Perdeyi buldum ama şeyleri takmam için yardım etmelisin şeyleri...
But first you have to help me to take care of some business.
Ama önce bir işi halletmeme yardım etmelisin.
But I can't help but wonder what could possibly have caused you to select me as a subject for study.
Neyin beni çalışma konusu olarak seçmenizi sağladığını merak etmeden duramıyorum.
- OK, but you'll have to help me up.
- Tamam ama bize yardım etmelisin.
You will have to help me. But how can I help you?
Eğer Tanrı seni, benim için seçtiyse senin için birşeyler düşünmüş olmalı.
But do you have a second to help me out?
Ama bana yardım edecek vaktin var mı?
But you must have been sent to help me, whether you know it or not.
Ama bana yardım etmek için gönderilmiş olmalısın. Bunu bilsen de bilmesen de...
Look, I know you came to me because you thought it would help to have a black attorney, but understand this is a difficult situation.
Siyah bir avukat istediğinizi biliyorum ama bu zor bir durum.
But if you want me to help Bonnie you have to tell me the truth.
Ama Bonnie'ye yardım etmemi istiyorsanız bana gerçeği söylemelisiniz.
Now, I think I can help you but you're going to have to trust me.
Şimdi, sanırım sana yardım edebilirim. Ancak bana güvenmen gerekiyor.
I will kill you. This may sound silly to you, but I have a date with Dr. Albright, and I want to be sure to say the right thing. Now help me out here.
Sana aptalca gelebilir ama Dr. Albright ile randevum var ve doğru şeyleri söylemek istiyorum.
Leo, I want to help you, but you have to let me in.
Leo, yardım etmek istiyorum ama bana izin vermelisin.
But if you do, you have to help me.
Ama gülersen, yardım etmen gerekir. Hadi bir dene.
But I'm a little fuzzy on the process so you might have to stay late and help me with the proper procedure.
Ama küçük bir yöntem sorunu var bu yüzden benimle kalacaksın ve prosedüre uygun davranmama yardım edeceksin.
Your dad paid me to help you through your chemo but we don't have to stop being friends.
Baban kemoterapin sırasında sana bakmam için para verdi bana ama dost olmayı kesmemiz gerekmiyor.
It is not easy for me to beg you for help but I have nowhere else to turn.
Yardım için yalvarmak benim için kolay değil, ama gidecek başka bir yerim yok.
But, I have to tell you, Dr Mumford, you have been a tremendous help to me.
Ama şunu söylemeliyim Dr Mumford, bana inanılmaz faydan dokundu.
I wanna help you, but you have to come out and meet me.
Sana yardım etmek istiyorum, ama buluşmamız lazım.
You'll have to forgive me, but I'm afraid I can't help you, because I can't understand what you're saying.
Beni affetmek zorundasın ama maalesef sana yardım edemem çünkü ne kastetiğini anlayamıyorum
We can both help each other, but you're going to have to be willing to listen to me.
Birbirimize yardım edebiliriz ama önce beni dinlemen gerekiyor.
You don't have to say anything you don't want to say, but if you don't say anything if you don't talk to me I can't help you.
İstemediğin bir şeyi anlatman gerekmeyecek. Ama şimdi söylemezsen, benimle konuşmazsan sana yardım edemem.
It's breaking with protocol, but you need to know... because you have to help me get out of here.
Anlaşmayı bozmuş oluyorum, ama öğrenmek zorundasın... çünkü buradan çıkmam için bana yardım etmelisin.
- No... As my cousin you have an obligation to help me, but you were extra loyal.
- Hayır kuzenim olduğun için, bana yardım etme yükümlüğünün vardı ama sen fazlasıyla vefalıydın.
I'll tell you what you need to know. But first you have to help me.
Bilmek istediklerini anlatırım ama önce bana yardım etmelisin.
Magellanic, I think I can help but you have to show me what happened the day Warrick died.
Magellanic, sanırım sana yardım edebilirim ama bana Warrick'in öldüğü gün neler olduğunu göstermelisin
But if you help me graduate this year, you won't have to see me next year.
Ama eğer bu sene mezun olmam için yardım ederseniz, beni gelecek sene görmeyeceksiniz.