Can't you see it Çeviri Türkçe
2,260 parallel translation
Can't you see it could be you and me?
¶ Göremiyor musun onun sen veya ben olabileceğini? ¶
I can see right through it. This passive-aggressive pretense that you are okay if I don't get involved.
O sessizliğin içinden, ben karışmasam da sorun olmayacağını söyleyen bu pasif-agresif rolüne bürünmeni görebiliyorum.
I can't tell you how good it is to see another person i know.
Tanıdığım başka birini görmek ne kadar güzel anlatamam.
My father wouldn't stand for it. Phew. You should see what they can do to a chunk of wood.
Babam bi dakka durmazdı burda vay be ahşap bir oyuncağın neler yapabileceğini görüyorsun değil mi
and if you can't see that, I dont think it's our problem.. I think that's your problem.
Ve bunu göremiyorsanız ; bence sorun bizde değil, sizde.
You can " t see it.
Onu göremezsin.
Kludd, just because you can't see something doesn't mean it isn't real.
Kludd, sırf gözünle görmedin diye bu var olmadığı anlamına gelmez.
How can you be so patient in searching for fish... and so hasty to write off your soul... because you can't see it?
Nasıl oluyor da balık avlarken bu kadar sabırlı olup onu göremiyorsun diye ruhunu kapatmada acele ediyorsun?
Megan is four months old, and you can't see it yet, but she has Pompe, too.
Megan 4 aylık ve henüz belli olmuyor ama o da Pompe hastası.
- Can't you see it in the mirror?
- Aynadan görmüyor musun?
- No, can't you see it?
- Hayır, görmüyor musun?
You've got all this blood on your hands and you still can't see it.
Ama sırlara öyle kafayı takmıştın ki tüm bu kan senin eline bulaştı hâlâ görmüyorsun, değil mi?
You just can't bear to see me happy, and so you have to trash it with your emotions.
Beni mutlu görmeye dayanamıyorsun,... duygularınla bana zarar vermeye çalışıyorsun.
Can't you see that I am doing it already?
Çoktan böldüm, göremiyor musunuz?
Wouldn't it be nice to see how far you can go?
Ne kadar ilerleyebileceğini görmek güzel olmaz mı?
If you're coming to see your husband, fine, but we can't do it any other way.
Eğer kocanı görmeye geldiysen tamam, ama başka türlüsü olmaz.
I mean, you can't see nothing you can't see, so... it's like a big bowl of blue above you.
Yani, göremeyeceğin hiçbir şeyi göremezsin, bu yüzden... Sanki üzerimizde mavi bir çanak gibi.
You can't always see it coming.
Her zaman tahmin edemezsin.
I don't think there's any other way you can possibly see it.
Sanırım başka şekilde görmen mümkün değil.
Can't you see how awkward it is?
Durumun vahametini göremiyor musun?
Don't be. I can see how you might think of it that way.
Öyle olma. Bunu niye böyle gördüğünü anlayabilirim.
Can't you see it was a dream?
Rüya olduğunu anlayamadın mı?
It's a great party, too bad you can't see it.
Harika bir parti, katılamamanız ne kötü.
Can't you see what it does, to your teeth?
Görmüyor musun, o ne yaptığını görmek diş için?
It's pink, but you can't see it,'cause it's inside.
O pembe, ama onu göremiyorum, Çünkü o içeride.
#'Cause you're blind if you can't see # # All my love is all it took #
* Körsün, eğer göremiyorsan, tamamen beni sevdiğini *
- William! The answer is right in front of your face... but you can't see it because you're in too big of a funk.
William cevap gözünün önünde ama öyle büyük bir bunalım içindesin ki, göremiyorsun.
See, what you don't get, Neil, is people can have a hard time, then, out of nowhere, they turn it around.
Anlamadığın bir şey var, Neil. İnsanlar bazen zor zamanlardan geçer. Sonra bir anda eski hâllerine geri dönerler.
Maybe you can't see it, maybe you don't care, but Teddy has been nothing but supportive of us the whole way.
Belki göremiyorsun. Belki umrunda değil. Ancak Teddy tüm bu yolda bizi desteklemekten başka bir şey yapmadı.
Ono believed if you see injustice, you can't wait for someone else to fix it.
Ono'ya göre adaletsizliği görürsen bir başkasının düzeltmesini bekleyemezsin.
Why say it's over when you can't see the future?
Geleceği göremeden neden bunun bittiğini söylüyorsun?
And if you can't see it in your heart to forgive me, I will forgive you.
Ve eğer kalbinde beni affedemeyecek gibi hissediyorsan ben seni affederim.
Can't see's we got anything to talk about, but if you want to say something, you can say it from right there.
Konuşacak bir şey yok ama birşey söylemek istiyorsan oradan söyleyebilirsin.
If you make it so you can't see what's visible you might start to see the invisible things.
Eğer görünen şeyleri görmezsen görünmez olanları görmeye başlayabilirsin.
Now, the mechanic didn't see anything unusual on the vehicle. And, as you can see, nothing was placed under it while it was there.
Tamirci araçta sıra dışı bir şey görmemiş ve gördüğünüz gibi altına bir şey yerleştirilmemiş.
And you're so desperate it's disgusting... and you put yourself on YouTube so millions of people can see you... and that homeless guy who was staying in our house wouldn't even fuck you.
Ve sen o kadar çaresizsin ki bu iğrenç ve milyonlarca insan seni görebilsin diye kendini YouTube'a koyuyorsun ve evimizde kalan o evsiz herif seni becermiyordu bile.
See if you can redesign it so it doesn't look like a bathroom strapped to your ass.
Bir gözden geçirin ve yeniden dizayn ederek... bebek bezine benzememesini sağlayın.
- Can't you see it's a woman?
- Görmüyor musun kadın bu?
It's a baby, see... - Sir. Sir, you can't smoke that in here.
Beyefendi burada sigara içemezsiniz.
You still can't see it, can you?
Hâlâ göremiyorsun, değil mi?
My friend, Sir Henry Clithering, you see, says you can always tell if it's self-inflicted by looking under the fingernails.
Dostum Sir Henry Clithering, tırnak altlarına bakarak kendisinin yapıp yapmadığı her zaman anlaşılır derdi.
You really can't see it, can you?
Göremiyorsun değil mi?
- Ma'am, you can't. - I need to see it.
- Hanimefendi yapamazsiniz.
It's inside, you can't see a thing.
Hiç bir şey göremezsin.
It's isolated. You can't see it from the street.
Sokaktan görünmüyor.
Keep this for me, but you can't let anyone see it Or know you've got it. Promise?
Bunu benim için sakla ama sakın kimse ne görsün ne de bilsin sende olduğunu.
Can't you just see it?
Bunu göremiyor musun?
You can't imagine what it's been like, to be able to see each other, but never be able to touch.
Birbirinizi görüp de, hiç dokunamamanın nasıl olduğunu tahmin dahi edemezsiniz.
You can't get it to the Pillars if you can't see where you're going.
Nereye gittiğini görmeden onu Sütunlara kadar götüremezsin.
How will you make it if you can't see?
Önünü bile göremezken bunu nasıl başaracaksın?
You can see it now, can't you?
Artık görebiliyorsun, değil mi?
can't you see me 22
can't you see 340
can't you understand 52
can't you wait 18
can't you guess 22
can't you hear me 48
can't you talk 16
can't you tell 117
can't you smell it 16
can't you 596
can't you see 340
can't you understand 52
can't you wait 18
can't you guess 22
can't you hear me 48
can't you talk 16
can't you tell 117
can't you smell it 16
can't you 596
can't you feel it 34
can't you read 58
can't you see i'm busy 35
can't you hear it 44
can't you sleep 32
can't you hear 28
can't you do it 19
can't you see that 128
can't you do something 42
can't you understand that 28
can't you read 58
can't you see i'm busy 35
can't you hear it 44
can't you sleep 32
can't you hear 28
can't you do it 19
can't you see that 128
can't you do something 42
can't you understand that 28
can't you go any faster 25
can't you just 33
you see it 216
see it 155
can't complain 101
can't talk now 20
can't see 24
can't wait to see you 28
can't 831
can't help it 46
can't you just 33
you see it 216
see it 155
can't complain 101
can't talk now 20
can't see 24
can't wait to see you 28
can't 831
can't help it 46