Can i come with you Çeviri Türkçe
1,174 parallel translation
But can I come with you instead?
Ama aslında seninle gelsem?
Can I come with you?
Seninle gelebilir miyim?
- Can I come with you? - Oh.
- Seninle gelebilir miyim?
Can I come with you?
Ben de gelebilir miyim?
Can I come with you?
Sizinle gelebilir miyim?
- Can I come with you?
- Seninle gelebilir miyim?
Dad, can I come with you?
Baba, Ben seninle gelebilir miyim?
I don't have a job, can I come with you?
- İşsizim, sizinle gelebilir miyim?
Sure you won't change your mind and come home with me? I can't.
- Benimle eve gelmek istemediğinden emin misin?
I just can't wait to see what you fellas come up with next.
Bir dahaki sefere neler olacağını bekleyemiycem sabırsızım.
Come on, I'll come home with you, so you can relax.
Hadi seninle eve geleyim. Biraz rahatlarsın.
I will present enough evidence that you can then go into a jury room... and come back with a clear decision that's beyond a reasonable doubt.
Öyle deliller sunacağım ki, jüri odasına gidecek... ve hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde bir karara varacaksınız.
Can I come in with you?
Seninle gelebilir miyim?
- Can I come down with you?
- Seninle gelebilir miyim?
I can't come down here for every game, and I certainly can't go with you when the team is on tour.
Ve deplasmana gittiğinizde kesinlikle gelemem.
I don't see why you can't come to Deep Space 9 with me.
Neden benimle Deep Space 9'a gelemiyorsun anlamıyorum.
Come, say you'll return... so I can play with you!
Hadi döneceğinizi söyleyin, böylece sizinle oynayabilirim.
Can't I come with you?
Sizinle gelemez miyim?
You two can stay here and come to grips with post-modernism, but I am taking our kids to Mother's.
İkiniz de burada kalıp post-modernizm hakkında çözümler üretebilirsiniz. ... ama ben çocuklarımızı anneme götürüyorum.
I can use it if you come with me.
Benimle gelirsen onu kullanabilirim.
If you come a little closer with your camera I can show you how to do that.
Kameranızla biraz yaklaşırsanız size nasıl yapıldığını gösterebilirim.
I'm sure you three can come up with something equally exciting.
Eminim üçünüz en az bu kadar ilginç bir şeyler bulabilirsiniz.
I can either bury you headfirst in my compost heap or you come with me and pick up every piece of garbage that you have dumped in my yard.
Ya kafalarınızı çöp dağına gömerim ya da benimle birlikte gelir, bahçeme attığınız o çöpleri alırsınız.
Hey, how about you come to school with me tomorrow, so I can at least prove I'm not crazy to my friends?
Hey benimle okula gelmeye ne dersin? Böylece deli olmadığımı kanıtlayabilirim.
Well, I'm sorry, Gabrielle. You can't come with me but I can't be trusted, you know...
Üzgünüm, Gabrielle, benimle gelemezsin, ama... güvenilir değilim, biliyorsun?
It's completely ludicrous. And you can't think of one reason why I shouldn't come with you.
Polo tişörtlü bir adam Bay ve Bayan Dull Normal'la hisse senedi ipucu alış verişi yapıyor.
Can I come and sit in there with you?
Gelip orada seninle oturabilir miyim?
[Victor] Okay, Thomas, I need the money, and you can come with me... but I have a few rules.
Peki Thomas. Parana ihtiyacım var ve benimle gelebilirsin... Fakat, birkaç kuralım var.
Yes, I come to tell you, with great amazement, he can talk.
Evet, size büyük bir hayret içinde konuştuğunu söylemeye geldim.
If you come with me now, I can take you right to him.
Benimle gelirseniz, sizi şimdi ona götürebilirim.
Can't I come home with you, Mr Tom?
Seninle gelemez miyim Bay Tom?
Will, come on. I can only do this with you, you're my best friend.
Hadi Will, Sadece senin yardımınla yapabilirim.
If I can guess your name in three tries, you have to come have a drink with me tonight.
Eğer üç denemede adını doğru tahmin edebilirsem bu akşam benimle bir içki içmeyi kabul edeceksin.
I mean, you can come with us too.
Yani, sen de bizimle gelebilirsin.
I gotta go, and there's no way you can come with me.
Gitmem gerek ve benimle gelme ihtimalin yok.
- l'll take care of you'Come with me I'll show you your room lf a patient doesn't heed his doctor, how can the ailment be cured?
Bir hasta doktoruna kulak asmazsa, hastalığı nasıl geçsin? Çocukları ve anneni göndermen iyi oldu Fakat, ofise gitmem...
So... if I can finally come up with a context, I'll call you.
Yani... Sonunda bir konu bulmayı başarabilirsem, seni arayacağım.
So you can come with me now, or I can come back in the morning and find out who's still alive.
O yüzden şimdi benimle gelebilirsiniz. Veya sabah geri gelip kim hala yaşıyor öğrenebilirim.
It's the only explanation I can come up with and if it's not good enough for you then you can just believe what everyone else is saying.
Yapabileceğim tek açıklama bu. Bu sana yetmiyorsa insanların söylediklerine inanabilirsin.
I only hope I can come up with something half as brilliant as you... because I'm sure as hell not going to Albany.
Sadece seninkinin yarısı kadar iyi bir iş çıkartabilirsem... Çünkü eminim ki Albany'e gitmeyeceğim.
I can't ask you to come back with me, because...
Ben de senden benimle gelmeni isteyemem, çünkü...
Come on, I can't wait to have fat loudmouthed babies with you.
Hadi ama. Seninle şişman, düşük çeneli bebekler yapmak için sabırsızlanıyorum.
If you need more time with the menu, I can come back.
Bakın, menüye bakmak için daha çok zaman isterseniz sonra gelebilirim.
I'll let you come back to Spain with us, like you wanted, and, yeah, I can see my way clear to throwing you, mmm, ten per cent?
Dilediğin gibi bizimle İspanya'ya gelmene izin veririm. Herhalde sana yüzde 10 önermemin hiçbir mahsuru yok.
Yeah, he can be a hard-ass, but he also can get a little Carried away with the nightstick, and you and I both know he wouldn't want any of that to come out.
Oldukça inatçı olabiliyor. Ama cop konusu fikrini değiştirebilir. Sen de ben de biliyoruz ki bunun ortaya çıkmasını istemeyecektir.
Can we start again? I come in here like you ask... and Mr. Congeniality here is taking a hostile manner with me.
- Victor bak, buraya sen istediğin için geldim ama şimdi burada düşmanca bir tavırla karşı karşıyayım.
Why can't I come with you
Neden senle gelemiyorum?
I'm giving you a most precious gift : A choice. You can come to Atlantica with me... or you can return to your home on land.
Sana değerli bir hediye veriyorum... bir seçenek : benimle Atlantika'ya gelebilirsin... yada karadaki evine dönebilirsin.
I can't come to the cafe with you.
Seninle kafeye kahve içmeye gelemem.
I think I can help you come up with a defense.
Savumanızda yardımcı olacağını sanıyorum.
I'm telling you, that deputy-chief job better come in soon. I don't know how longer I can put up with these damn public appearances.
Hep diyorum ; şu şef yardımcılığı işini yakında halletseler iyi olur.