Can you talk to me Çeviri Türkçe
1,707 parallel translation
Mathew, can you talk to me about the photographs of the backyard that you've been taking?
Mathew, arka bahçede çekmekte olduğun fotoğraflar hakkında bana bahseder misin?
Can you talk to me and and Charlotte first?
Önce ben ve Charlotte ile konuşabilir misiniz?
How can I live here if you're not gonna talk to me?
Benimle konuşmak istemiyorsan burada nasıl yaşayabilirim?
You can talk to me, though.
Ama benimle konuşabilirsin.
That the reason I can't even talk to you about my family without you consoling me by offering to drink apple juice through your nose?
Bu yüzden mi ben ailem hakkında konuşmaya çalıştığımda, bana burnumdan elma suyu çektirerek teselli etmeye çalışmanın sebebi bu muydu?
Well, if there's anything that I can do, you know, if you want me to talk to your mom...
Herneyse yapabileceğim bir şey varsa yani annenle konuşmamı falan istersen...
I'm on your side. You can talk to me.
Ben senin tarafındayım benimle konuşabilirsin.
Now, can we talk about what kind of car you're going to get me?
Şimdi, bana alacağınız araba hakkında konuşabilir miyiz?
When you have kids, you can talk to me about it then.
Ne zaman çocuk sahibi olursun, o zaman tekrar konuşuruz.
Come on, Park, you can talk to me.
Hadi Park, benimle konuşabilirsin.
Until then you can talk to me.
O gelene kadar benimle konuşabilirsiniz.
Come on. You can talk to me about that picture you've been trying to get me to make.
Bana çektirmek istediğin film projenden bahsedebilirsin.
You know you can always talk to me if you've got a problem.
- Tamam. Eğer bir sorun olursa bana her zaman anlatabileceğini biliyorsun.
You know that you can call me whenever you need to talk.
Ne zaman konuşmak istersen beni arayabilirsin.
You know that you can talk to me about anything, don't you?
Benimle her konuda konuşabileceğini biliyorsun.
You give me one good reason why he can't talk to me.
Neden onunla konuşamayacağım konusunda bana tek bir geçerli sebep söyleyin.
What is the sin, you can talk to me
Gnah ne bana anlatsana.
You can talk to me instead, Your Excellency.
Konuşacaklarınızı bana söyleyebilirsiniz Ekselansları.
I'm not a kid, you can't talk to me like that anymore.
Ben çocuk değilim, benimle bu şekilde konuşamazsınız.
You can talk to me.
Benimle konuşabilirsin.
Talk to me or I can't help you.
Yoksa yardım edemem.
Excuse me, Professor, can we talk to you for a minute?
Bu o! İşte geliyor. Profesör Lurie!
You and Jesse down at school, my wife and I here, but trust me... you can talk to me.
Senle Jesse okulda, benle karım burada tanıştık ama güven bana benimle konuşabilirsin.
If there's something wrong, you can talk to me, you know?
Kötü bir şeyler varsa benimle paylaşabilirsin.
You can talk to me.
Bana anlatabilirsin.
Look, if you don't talk to me, I can't help you.
Bak, eğer benimle konuşmazsan sana yardım edemem.
If it's boy stuff, you can always talk to me about it.
Dinle. Erkek ıvır zıvırlarıyla ilgili benimle her zaman konuşabilirsin.
You're all I can fight when you talk to me this way.
Benimle böyle konuşursan yalnız seninle savaşırım.
So the only thing I can think of is that, uh, you really just... you don't wanna talk to me anymore.
Artık gerçekten benimle konuşmak istemediğini düşünmeye başladım.
Well, Henry came to me... because he wanted to talk to you... and I definitely think I can deliver on that.
Henry bana seninle konuşmak istediği için gelmişti. Ve ne dersen ona ulaştırırım.
I'm just saying, you can talk to me if you want.
İstersen benimle konuşabilirsin, o yüzden sordum.
I can't talk to you right now, not with what they're gonna be doing to me tomorrow.
Sizinle şimdi konuşamam, yarın bana ne yapacaklarını biliyorsunuz.
- Excuse me, Charlie, can I talk to you? - Yeah.
Charlie, biraz konuşabilir miyiz?
And then you can talk to me about dignity.
Yemek istediğiniz de... O zaman şereften bahsedebilirsin.
Stop it! No, I can't stop, Mom, because I need to talk to you, and I need you to talk to me about this.
Hayır, yapamam, anne, çünkü seninle konuşmam gerek ve bunu benimle konuşmana ihtiyacım var.
You can talk to me, Maisey.
Bana anlatabilirsin Maisey.
You can't talk to me like that.
Benimle böyle konuşamazsın.
You can't talk to me.
Ama sen benimle konuşamazsın.
You can't talk to me, raasclat.
Sen benle konuşamazsın, g. T.
You can talk to me if and whenever you want.
Benimle ne zaman istersen konuşabilirsin.
But talk to me like that again, and you can book me on the next flight home.
Fakat benimle bir daha bu şekilde konuşursan ilk uçağa atlar, evime dönerim.
You can't talk to me when somebody's standing there.
Başkaları yanındayken benimle konuşamazsın.
If - if I don't allow it, you can't talk to him about me, right?
Eğer izin vermezsem durumum hakkında onunla konuşamazsınız, değil mi?
You know, you can talk to me about your mother.
Biliyorsun, benimle annen hakkında konuşabilirsin.
Maybe you can even teach me how to talk to animals too.
Bana hayvanlarla konuşmayı öğretirsin.
Now, let me talk to Lonzo and see if I can get out of the sale, and then you can move back in.
İzin ver Lonzo'yla konuşayım. Onu satıştan vazgeçirdiğim takdirde de evine tekrar taşınabilirsin.
You can't talk to me?
Benimle konuşamıyor musun?
Well, you can always talk to me, ellen.
Her zaman benimle konuşabilirsin Ellen.
If you're going to look at me all night, at least you can talk to me.
Bütün gece bana bakıp duracaksan, en azından benimle konuşabilirsin.
I know you feel like you can't talk to me... But you're not alone.
Biliyorum benimle konuşamayacağınızı düşünüyorsunuz, ama yalnız değilsiniz.
Either you can talk to me, or I'm gonna take you down with them.
Ya benimle konuşursun, ya da seni de onlarla birlikte mahvederim.