Case basis Çeviri Türkçe
61 parallel translation
But you started paying me on a per case basis.
Sonra her olay başına ödeme aldım.
Well, let's take that on a case - by-case basis.
O konuyu sırası geldikçe teker teker ele alalım.
On a case by case basis.
- Bazı zamanlarda severim.
- About money how would you feel maybe on a case-by-case basis...?
- Para konusunu açmışken nasıl hissedersin eğer sana dava başına kaynak...?
- On a case-by-case basis. Maj. Lange?
- Durum bazında mı Binbaşı Lange?
We don't have a standard contract, this should be decided on a case-by-case basis.
Standart bir kontrat söz konusu değil, her dava kendi içinde karara bağlanmalı.
- Only on a case-by-case basis.
- Kişiden kişiye değişir.
- On a case-by-case basis.
- Duruma göre değişir.
When I spoke to your partner... he said that your office, especially you, does free work sometimes... on a case-by-case basis.
Ortağınızla konuştuğumda... ofisinizin özellikle de sizin, duruma göre... ücretsiz işler yaptığınızı söyledi.
In short, with no controlling principle being invoked... title will be determined on a case-by-case basis.
Kısacası, kanun hükmü olmadığından... tapuların kime ait olduğu durum bazında değerlendirilecektir.
We'll probably have to wait a long time for the verdicts of what I expect will be some rather complicated trials as they go through them on a case-by-case basis.
Sanırım savcılık karmaşık davalarla uğraşmak yerine her davayla tek tek ilgileneceğinden kararlar için muhtemelen uzun zaman beklemek zorunda kalacağız.
But these things should be taken on a case-by-case basis.
Fakat burada istisnai bir durum var.
According to this, you hired him as... a "liquor license consultant" on a per-case basis.
Buna göre, yevmiyeli... "içki lisans danışmanı", olarak işe almışsınız.
You can process things. You can weigh them individually and make decisions on a case-by-case basis a. k. a.
Olayları gözden geçirip tartıp biçebilir ve her biri için ayrı ayrı kararlar alabilirsin.
I guess, uh on a case-by-case basis, a relationship could work well.
Sanırım, aa farklı durumlara göre konuşursak, bu ilişki gayet iyi ilerleyebilir.
If humanity is going to prove itself worthy of surviving, it can't do it on a case-by-case basis.
Eğer insanlık hayatta kalmaya layık olduğunu ispatlayacaksa bunu tekil vakalarla yapmayacak.
We can't do this on a case-by-case basis.
Bunu her şeyi ayrı ayrı ele alarak halledemeyiz.
Determined by expertise, on a case-by-case basis.
- Duruma göre uzmanlıkları belirleniyor.
You'll be paid cash from RCI fund, it will be on a case-by-case basis.
Parayı RCI fonundan nakit alacaksın, prensipte davadan davaya yatacak.
We'll support this package, but after that it's on a case-to-case basis.
Bu pakete destek vereceğiz ama sonra her şeyi tartışacağız.
You still granting wishes? Only on a case-by-case basis.
- Hala dilekleri yerine getiriyor musun?
I look at my life, my work on a case-by-case basis.
Hayatım o anki duruma göre ilerliyor.
You go on that basis and we're going to solve this case.
Siz o temelden hareket edin, biz bu davayı çözeceğiz. Anladınız mı?
I've collected precedents and arguments that have a bearing on the basis of the case, which is the conflict between allegiance to international law and to the laws of one's own country.
Bu davanın çok benzeri davalarla ilgili emsal temsil edebilecek bilgiler topladım. Bu ülkenin kanunları ile uluslar arası kanunlar....... birbirleriyle çakışıyorlar.
If I may say so, more pertinent to the legal basis of the case, I have the address of the French prosecutor before the international military tribunal.
Müsaade ederseniz, bu davaya benzer bir askeri davada Fransız bir savcının yaptığı....... konuşmayı okumak istiyorum.
On the basis of these, I don't see where the prosecution has put forth a really clear-cut case against the defence pertaining to the charges in the indictment.
Bu kitabı okuduğumda, savcılık makamının suçlamalarla ilgili olarak savunmanın önüne gözle görülür deliller koyamadığını görüyorum.
The prosecution will build its case on the basis of Kirk versus the computer.
Savcılık makamı davayı bilgisayar Kirk'e karşı diye oluşturup sunacak.
Normally, a student is selected on the basis of academic excellence or intelligence, but in Bart's case, I'm prepared to make a big exception.
Normalde öğrenciler akademik mükemmellik veya zekilik kriterlerine göre seçilirler ama Bart'ın durumunda istisna yapabiliriz.
Witness the case of recently convicted serial killer Max Cheski... who tried to use it as the basis of his defense.
( 6 ay sonra ) Şu anda mahkum olarak hapishanede tutuklu olan Seri katil Max Cheski... Kendini aklamak için böylesine bir hastalığı öne sürüyor.
- And the basis of your case is?
- Peki davanızın temeli neye dayanıyor?
In one of my books I talked about setting up a court system... especially for technology where the people that were prosecuting... and the judges and the people involved in the cases... would have some technological basis... to evaluate and try the case in a reasonable manner... and to come up with an alternative sentencing system... that reflected more the nature of the crime.
Kitaplarımdan birinde hukuk sistemindeki düzenlemeden bahsettim. Özellikle hakkında bilişimle ilgili suçlamalar olan ve dava edilen kişilerin... ve dava edilen kişilerin teknolojik esasa bağlı ve makul bir sebebi olduğu haller için suçun doğasına daha uygun bir ceza sistemi sunuyor.
The judge will decide the fate of this case on the basis of that deposition.
Yargıç davanın kaderine o ifadeye bakarak karar verecek.
You'll lose, because if you were to win this case... the whole basis of family law would be undermined.
Kaybedeceksiniz. Çünkü kazansaydınız... aile hukukunun tüm temelleri zarar görürdü.
This is the basis of our case, Your Lordship.
İddiamızın temeli budur, Sayın Hakim.
We can even formulate a diagnosis on the basis of typical case histories of harm that is inflicted on others selected from a universe of corporate activity.
Hatta bir tedavi bile formüle edebiliriz bir şirket faaliyetleri evreninden seçilmiş başkalarına verilen zararlarla ilgili tipik örnek vakalara dayanarak.
I judge every case on an individual basis, Roxanne.
Her durumu bireysel bazda değerlendiriyorum Roxanne.
Your Honor, this invalidates the basis of the case and seeing as my client's blood alcohol was barely above the legal limit...
Sayın yargıç, bu, davanın temelini geçersiz kılıyor. Müvekkilimin kanındaki alkol oranının yasal sınırın çok az üzerinde olduğunu görünce... - Yeterli.
if it's someone you see on a regular basis, and you can't avoid them... and in this case, you're paying them... then yes, it counts.
Eğer düzenli olarak göreceğin birileriyse ve onlardan kaçamıyorsan... Ve bu durumda, onlara bir de para ödüyorsan... O zaman evet, sayılır.
I've already decided that I will use a real-life case as the basis of my story.
Hikayemin temelini gerçek bir davaya oturtmaya karar verdim zaten.
- And we know the case on a personal basis.
- Dosyayı her ikimiz de biliyoruz.
And we know the case on a personal basis.
- Dosyayı her ikimiz de biliyoruz.
In this case, the organization, cooperation, Careful planning not considered to be the primary basis for you Himalayan expedition?
Siz bir Himalaya ekspedisyonu için ne gerektiğini düşüünüyorsunuz?
Do you really want to risk that case law will be established on the basis of these extraordinary circumstances?
Bu olağan üstü şartlar altında bir kamu davası açılmasını göze almak istiyor musunuz gerçekten?
But in your case, deferred on a permanent basis.
Ama seninki sürekli olarak ertelendi.
The injustice that was perpetrated on these people forms the basis of our case.
Bu insanlara karşı işlenmiş haksızlıklar davamızın temelini oluşturmaktadır.
If we imprison such a high-profile war dissenter without granting him the full protection of the legal process, it could be seen that the government prosecuted the case on a political basis.
Bu kadar ünlü bir savaş karşıtını hapsedersek... yasal sürecin tüm korumasını da vermezsek... hükümetin davayı politik tabanda açtığı görülebilir.
Case information is on a need-to-know basis.
Davanın bilgisinde bilinmesi gereken ilkesi vardır.
I've been hired by his civil attorney to see the case through. So, if science proved his innocence through new and improved technology, what's the basis for the lawsuit?
Bilim suçsuzluğunu ispat eğer Yani, yeni ve gelişmiş teknolojisi ile, dava için temel nedir?
Send me over Bauer's case file and keep his presence there on a need-to-know basis. Thank you.
Bana Bauer'in dava dosyasını gönder ve onu orada sadece bilmesi gerekenler bilecek şekilde tut.
'And on that basis alone, the case against Colin McCabe should be heard.
Ve sadece bu önergeye dayanarak, Colin McCabe'in vakası dikkate alınmalı.
Case will go straight to court, and on the basis of this DVD you will get a minimum of six years in jail.
Dava direkt mahkemeye gidecek ve eğer DVD baz alınırsa.. ... en azından 6 yıl hapiste yatarsın.
case in point 102
case dismissed 57
case closed 256
case number 46
case scenario 268
case is closed 22
case scenarios 16
case dismissed 57
case closed 256
case number 46
case scenario 268
case is closed 22
case scenarios 16