Charcoal Çeviri Türkçe
572 parallel translation
What... what... What were those called? Charcoal somethings?
Ne, o kömürlü şeylere ne deniyordu?
- When was that written? - This was written in prison by Dr. Manette himself, in scrapings of soot and charcoal mixed with his own blood.
- Bu hapishane'de Dr. Manette'in kendisi tarafından is, kömür ve kendi kanıyla karıştırılarak yazılmıştır.
You got plenty of charcoal over there, M'Cammon?
orada yeteri kadar kömür var mı, M'Cammon? Evet, ve bolca ayı yağı.
Why don't ya use charcoal?
Niçin odun kömürü almiyorsun
Did you see anything of Charcoal?
- Kömüre dönmüş birini gördün mü?
He was like a lump of charcoal.
Bir kömür parçası gibiydi.
I saw a Masai native working once using charcoal on a big hollow stone.
Bir yerlinin bir deliğin içinde odun kömürü yaktığını görmüştüm.
He had a boy to fan the charcoal.
Bir çocuk da kömürü yelpazeliyordu.
Is that charcoal?
Bu kömür mü?
We're looking for a fellow who stole charcoal from a boat.
Tekneden kömür çalan birini arıyoruzı.
Was it you who stole the charcoal?
Kömür çalındığından haberin var mı?
Under the charcoal.
Kömürlerin altına.
And then I said, "But-but, you're turning my hair charcoal-gray?"
Sonra da dedim ki "Ama saçımı kömür grisine çeviriyorsunuz?"
Probably a lumberjack or a charcoal maker.
Muhtemelen kerestecinin veya oduncunun tekidir.
In the old man's shack, there was a bed, a table, chairs and a place to cook with charcoal.
Kulübesinde, bir yatak, bir masa, sandalyeler ve bir ızgara vardı.
Do you need wood charcoal?
Odun kömürüne ihtiyacın var mı?
I'll be hiding in the charcoal kiln up the mountain.
Ben dağdaki kömür ocağına gizlenirim.
We travel together and we pay our way as we go..... by my grandfather's recitations..... and by the sale of quick character sketches in charcoal and pastel.
Birlikte seyahat ederiz ve kendi usulümüzce büyükbabamın ezberden okumaları ile karakalem ve pastel karakter taslaklarımı satarak öderiz.
I ran out of charcoal.
Kömürüm bitmiş.
The whole place smells of charcoal and iron.
Her yer, kömür ve demir kokuyor.
- Charcoal burners? - Yes.
- Mangal kömürü işçileri mi?
Yeah, and I expect to plant'em where the ground is 40 feet deep, black as charcoal and soft as a woman.
Evet, onları 40 fit derinliğinde kadın gibi yumuşak ve kömür gibi siyah toprağı olan, bir yere dikmeyi planlıyorum.
First potassium nitrate, and now if he can find some sulphur and a charcoal deposit or ordinary coal.
potasyum nitrat... şimdi biraz da sülfür ve odun kömürü veya kömür bulabilirse...
It was lucky I broke my charcoal.
Şansım varmış kömür kalem kırıldı.
A box of charcoal, mediums.
Bir kutu karakalem, orta boylardan.
Haven't you noticed people making charcoal near the house?
Evin yakınındaki kömürcüleri fark etmedin mi?
They're making charcoal.
Kömür.
- You mean the Charcoal King?
- Kömür kralını mı?
Now, all of you take up your charcoal sticks and your parchments and copy down what I've written.
Şimdi, Hepiniz kalemlerinizi... ve parşömenlerinizi alın. Ve söylediklerimi aynen yazın.
There's my pâté... charcoal-grilled turkey and the rest.
İşte ciğer ezmem mangalda hindi ve sonrasında dinlenmek.
Munch now combines all the forms of media at his disposal using pencil, pastel, oil and charcoal not separately, but together,
Munch şimdi elindeki tüm araçları kullanıyor. Kalemi, pastel boyayı, yağlı boyayı ve kara kalemi ayrı ayrı değil birlikte kullanıyor.
Charcoal.
Odun kömürü.
The charcoal was bred at the cost of 8000 pounds.
O kuşu üretmek bana 8000 sterline mal oldu.
The charcoal's under the kitchen sink.
Kömür mutfak lavabosunun altında.
From carbon-14 dating of the remains of a charcoal fire, we know that in this very spot there were people living in the 11th century.
Karbon-14 tarih eşleştirmesinden yaktıkları ateşin kömürünü incelediğimizde burdaki insanların 11.yüzyılda yaşadıklarını biliyoruz.
It's like a piece of charcoal!
Yandı, kül oldu!
- Not out on the streets with a charcoal-coloured loser.
Kömür renkli, süslü bir soytarıyla, sokaklarda sürtüyorum.
I got charcoal pants here.
l got charcoal pants here.
Charcoal gray.
Charcoal gray.
But it looks like charcoal.
Ama bu kömüre benziyor.
Anyone inside when the laser goes back on will be turned into a charcoal briquette.
Lazer yeniden çalıştığında tünelde kalan kömür olur.
There have been two murders, a vitriol-throwing, a suicide, and several robberies brought about for the sake of this forty-grain weight of crystallized charcoal.
İki cinayet, bir sülfirik asit püskürtme vakası, bir intihar ve çok sayıda hırsızlık olayı ; bu kırk greyn ağırlığındaki kristalize kömürün hatırı için yaşananlar.
Charcoal.
Mangal kömürü kadar.
An SS man told me, "To make charcoal. For laundry irons."
Bir SS askeri ise,... "Kömür üretmek ve çamaşır ütülemek için," demişti bana.
air filtration system- - draws air from outside but through 30 feet of gravel and charcoal.
Hava filtreleme sistemi - havayı dışardan çekiyor ama 30 feet derinliğinde çakıl ve kömür tozundan geçiriyor.
Endlessly, the men carted their charcoal to town, then returned home.
Erkekler durmaksızın kömürleri kasabaya taşır, akabinde yuvalarına dönerdi.
There was rivalry in everything... the sale of charcoal and the church pew. They were rivals in virtue and rivals in vice and the battle royal between vice and virtue raged incessantly.
Kömür satışında, kilise oturağında her şeyde çekişme vardı fazilette de, ahlaksızlıkta da hasımlar vardı ahlaksızlık ile fazilet arasındaki çatışma dur durak bilmeden şiddetlendi.
It was decided something must be done. Fortunately, nobody did anything except for the one good thing : The forest was placed under government protection and charcoal burning was prohibited.
Bir şeyler yapılması gerektiğine karar verildi neyse ki güzel tek bir şey dışında kimse hiçbir şey yapmadı orman devlet himayesine alındı, kömürcülük yasak edildi.
Belongs to a charcoal-burner.
Bir kömürcüye ait.
There. Charcoal for the cremation.
İşte, ölü yakmak için odun kömürü.
It's Charcoal!
Bizim kömür bu!