Clouds Çeviri Türkçe
3,317 parallel translation
"During the whole of dull, dark and soundless day" "In the autumn of that year, when the clouds hung oppressively low in heavens,"
O yıl güz mevsiminde sıkıcı, kasvetli ve sessiz günde,... bulutlar bunaltıcı şekilde yere yakın hâlde havada süzülürken,
But there aren't any clouds, and I can feel the sun on my face.
Ama hiç bulut yok. Güneş yüzüme vuruyor.
# Clouds really should be white at least
# En azından bulutlar gerçekten beyaz olmalı
Sometimes we come home, our trauma clouds our heads.
Bazı zamanlar eve döneriz ve travma bulutları etrafımızı sarar.
I can see the entire electromagnetic spectrum and those must be atoms, little clouds of possibility.
Elektromanyetik spektrumun tamamını görebiliyorum. Şunlar da atomlar olmalı. Küçük olasılık bulutları.
Are those clouds?
Bunlar bulut mu?
You believe in prayers by an Elder who lives in the clouds?
Sen de bulutların için de yaşayan yaşlı bir adama inanmıyor musun?
Picture the clouds around you, feel the wind on your face.
Bulutların etrafında olduğunu düşün.
It's time to scrub the clouds and return the sky to God.
Bulutları dağıtıp, gökyüzünü Tanrı'ya emanet etme vakti geldi.
You live in clouds and drive cloud cars.
Bulutlarda yaşar ve buluttan arabalar sürerler.
You can't have children? They told you that? ♪ My head is stuck in the clouds ♪
Artık çocuk sahibi olamayacağını mı söylediler? Anne.
"We are born able to sing to birds and read clouds and see our destiny in grains of sand."
Kuşlara şarkı söyleyebilecek ve bulutları okuyabilecek şekilde kum tanelerinden kaderimizi görebilecek şekilde doğuyoruz.
Lie watching the clouds all day.
Bütün gün bulutları izleyerek yatmak.
♪ up and above the clouds ♪
♪ bulutlarda yukarı ve aşağı ♪
Okay... those storm clouds are coming back and I'm worried about Henson getting soaked.
Pekala... Fırtına bulutları geri geliyor. Henson'ın ıslanacağından endişeleniyorum.
In those clouds.
Şu bulutlara.
To a fucking castle in the clouds.
Bulutların arasındaki bir şatoya.
Yet ambition beyond the title clouds your judgment.
Aşırı hırsın kararlarını gölgeliyor.
Hundreds of years, my tree. Waltzing with the clouds, waving to the rain.
Yüz yıllardır, ağacım bulutlarla dans etti, yağmurla dalgalandı.
The sky started to fill up with dark clouds, there was a storm brewing- -
Gökyüzünü kara bulutlar kaplamaya başladı. Fırtına yaklaşıyordu.
You can tell where they are, because white fluffy clouds form at the top of them.
Beyaz yumuşak bulutların üstünde oluştuklarını söyleyebilirsiniz.
- Clouds and thunder.
- Bulutlar ve fırtınalar.
Clouds from the north-west dash against the towering crags and dissolve amongst the peaks.
Kuzeybatıdan gelen bulutlar kayalıklara çarptıktan sonra doruklarda gözden kayboluyor.
Draw energy from clouds, light, storms...'
Gücünüzü bulutlardan, ışıktan, fırtınalardan alasınız...
He needs to come down out of the clouds.
Bulutların üzerinden inmesi lazım.
Once you get beyond the trees and you can see a little bit of distance under the clouds.
Ağaçları geçtikten sonra bulutlara çok az bir mesafe kaldığını görebiliyorsun.
- No, in the clouds.
- Hayır ormanda değil, bulutlarda.
Would you go to a wedding in the clouds?
Bulutlarda ki düğüne gelir misiniz?
It was much better with you than in the clouds.
Seninle olmak bulutlarda olmaktan çok daha iyiydi.
Right before a big storm, I used to go with my dad to the harbour... to look at the clouds... feel the air.
Büyük fırtınalardan önce, bulutlara bakmak için, havayı hissetmek için, babamla birlikte limana giderdim.
In the clouds..
bulutların içinde..
I know dark clouds, will gather around me
* Biliyorum kara bulutlar etrafımı saracak. *
# Ain't no clouds gettin'in my way # I must be runnin'on sunshine
d Yoluma çıkan bulutlar yok d d Günışığıyla çalışıyor olmalıyım d
- # You got me runnin'on sunshine # Ain't no clouds gettin'in my way
d Beni günışığıyla çalışır hale getirdin d d Yoluma çıkan bulutlar yok d
# No doubt # No doubt about it # And there ain't no clouds in my sky
d Hiç şüphe yok d d Hiç şüphem yok d d Benim gökyüzümde bulutlar yok d
# No doubt # No doubt about it # And there ain't no clouds in my sky #
d Hiç şüphe yok d d Hiç şüphem yok d d Benim gökyüzümde bulutlar yok d
A constant stream of rain clouds coming out of the Wheat Sea are creating strong showers at 30mm / hr in the central region.
Batı Denizi'nden gelen yağmur bulutlarının durmaksızın getirdiği yağış merkez bölgesinde saatte 30 mm'lik şiddetli yağışlara sebep oluyor.
The rain has stopped, and the sun is peeking out from behind the clouds.
Yağmur kesildi ve güneş bulutların arkasından yüzünü gösteriyor.
Matter is all around us, in the ground beneath our feet and out in space dust, rock, ice, liquids, vast clouds of gas, massive spirals of stars each containing billions of suns,
Madde dört bir yanımızdadır. Ayağımızın altındaki zeminde ve uzayda. Toz, kaya, buz ve sıvılarda ;
A good answer would be the Sun - - the Sun that shone on the ocean and lifted water vapor up into the sky and made clouds.
Uygun yanıt, Güneş'tir. Okyanus üzerinde parlayan ve su buharının göğe yükselip bulutların oluşmasını sağlayan Güneş.
More clouds, man. Thought you said I was the head.
Sen başkansın demiştin.
Look at the clouds.
Bulutlara baksanıza.
Bill, it has to because the clouds are looking massive.
Bill, sebebi bulutların çok geniş görünmelerinden olmalı.
These clouds don't look normal.
Bu bulutlar normal görünmüyor.
The Soviets invented them in an effort to seed clouds with a small radioactive explosion.
- Sovyetler Birliği bu roketleri, bulutları küçük bir radyoaktif patlamayla beslemek için icat etti.
Nuke the clouds to make it rain.
Bulutları vur, yağmur yağdır.
♪ Let the passing clouds carry the song that connects our soul
# Ruhuma bağlanan şarkıyı bulutlara çıkarmasına izin vereceğim #
Shrouded by rapidly swirling clouds of gas, it burned 10,000 times more brightly than our sun.
Girdap gibi dönen gaz bulutları tarafından korumaya alınmış güneşimizden 10,000 kat daha parlakmış.
♪ Now the clouds are crying snow ♪ But you didn't.
Ama kaybetmedin.
There were clouds of tear gas, a hail of bullets, and in the midst of the battle, a policeman was killed.
Havada, gözyaşartıcı gaz bulutları vardı ve mermiler uçuyordu, ve çatışmanın ortasında bir polis öldürüldü.
Which Is And yet Is not Seasons, clouds, wind, blossoms
olabilir de... olmayabilir de... rüzgar, bulutlar, hava ve bahar... benim yaptığım işaretler bu... nasıl anlatırım... kendi hikayemi..