Collar Çeviri Türkçe
2,942 parallel translation
Blue-collar job, high stress, no heavy lifting. Prison guard.
Mavi yaka işi, aşırı stres ama ağır kaldırma da yok.
Engaging docking collar.
Köprü ile kenetlen.
Computer : Docking collar engaged.
Köprü ile kenetleme tamamlandı.
Disengage docking collar.
Köprü bağlantısını aç.
Warning, docking collar malfunction.
Köprü bağlantı arızası.
What percentage of murders is by spiked collar?
Çivili tasmayla işlenen cinayetlerin yüzdesi nedir?
Why did they hang a waitress from a spiked collar in a greenhouse?
Garsonun boynuna serada neden çivi geçirdiler? Hasta piçler de ondan işte.
All right, he's a blue-collar... Boston-Italian auto mechanic.
İşçi Bostonlu-İtalyan karışımı otomobil tamircisi.
What appears to be orange juice on her collar.
Görünüşe göre yakasına portakal suyu bulaşmış.
O.J. On her collar.
Yakasındaki portakal suyu.
My collar.
Benim tutuklum.
It could be a white-collar crime, like money laundering.
Para aklamak gibi beyaz yaka suçu olabilir.
Leland's golf buddies with the head of the white-collar division, so looks like we're helping out.
Leland'ın golftan kankalarından biri beyaz yaka biriminin başkanı. Görünüşe göre yardımda bulunuyoruz.
Detective Cummings first I.D.'d the pattern to the murders, so this should be your collar.
Katillerin kimliklerini ilk ortaya çıkaran Dedektif Cummings idi o yüzden bu onun kararı olmalı.
Dude, I saw my 3rd-grade teacher, Mrs. pond, wearing leather and a dog collar.
Kanka, 3'üncü sınıftaki öğretmenim Bayan Pond'u deri giysiyle ve boynunda tasmayla gördüm.
Give me that collar.
Ver o tasmayı bana.
Check his collar.
Tasmasına baksana.
Just- - She was just one of these people and she's walking in front of me like this and she had a collar on her shirt that was very high, and so I couldn't even see her head.
O da, o şekil insanlardan biriydi ve önümde bu şekilde yürüyordu gömleğinin yakası bayağı yukarıdaydı yani kadının kafasını bile göremedim.
All Danish citizens aren't white-collar workers and academics like you.
Her vatandaş sizin gibi beyaz yakalı veya okumuş değil.
You have a little, uh... Little schmutz on your collar here.
Şuranda bir şeyler kalmış.
The schmutz on the collar routine.
- Schmutz ( Lekeyi ) temizleyeceksin illa..
Wow. Collar. Large.
Yakan da kocamanmış.
Grabbed me by the collar, his fingernails cut into my neck.
Yakamı kavradı. Tırnakları boynuma batıyordu.
Why don't you guys take the collar on this?
Bu işteki övgüyü siz alın.
He's white-collar all the way.
Her türlü serbest çalışıyordu.
Previously on "White collar"...
White Collar'da daha önce...
Another average day in the New York White Collar office.
New York Beyaz Yaka bürosunun başka bir sıradan günü.
There is a mole in the White Collar division here in New York.
Beyaz Yaka bölümünde bir köstebek var. Burada New York'ta.
Welcome to White Collar.
Beyaz Yaka'ya hoş geldin.
Previously on White Collar...
White Collar'ın önceki bölümlerinde...
We're just regular blue-collar Mikes.
biz sadece düzenli mavi yakalıyız.
I was Phi Beta Kappa, you blue-collar piece of shit.
Phi Beta Kappa'daydım o zaman ben, mavi montlu bok.
Deadpool, a high collar, just like Black Panther.
Yüksek yakalar, Kara Panter'den.
All that's missing is a dog collar.
Tek eksik köpek tasması.
I thought I smelled blue collar.
İşçi kesimisiniz sanmıştım.
I thought I smelled blue collar.
İşçi kesimisiniz sanmıştım. - Dur!
♪ As I turn up the collar ♪
* En sevdiğim paltomun *
Dakis, you're nothing but a police dog wearing a collar.
Dakis tasması olan bir polis köpeğinden farksızsın.
So the decoy leaves a bag with valuables in it on a bench, and if someone comes along and takes it, we collar them for petit larceny?
Yani banka, içinde değerli şeyler olan bir çanta, yem olarak bırakılıyor eğer gelip biri onu alırsa, biz de küçük hırsızlıktan onları tutukluyoruz.
- I got back to the house with the collar, guys all had it on the break room TV.
Bir olaydan sonra merkeze döndüğümde, çocukların hepsi televizyon başındaydı.
When I got home, my parents took the bark control shock collar of our dog, and they put it on me.
Eve varınca, bizimkiler, havlamasın diye köpeğe taktıkları elektrikli tasmayı çıkarıp bana taktılar.
Man. Rut, you might want to get a flea collar.
Rut, pirelerde korunmak için yakalık almalısın.
I smear my lipstick on Burt's collar.
Rujumu Burt'ün yakasına sürüyorum.
We know this girl took a marijuana collar.
Bu kızın uyuşturucudan yakalandığını biliyoruz.
I made this robbery collar.
Baktığım şu hırsızlık olayı.
Dude, you want your collar to turn back on?
Dostum, tasmanın tekrar çalışmasını mı istiyorsun?
Remove the collar!
Tasmayı çıkar!
Bet you'd like good ol'Cap to take that nasty collar off ya, huh?
Eminim ki bu güvenilir dostunun o çirkin tasmayı çıkarması hoşuna gider, ha?
Your collar is set to prohibit le mouvement from the neck down.
Tasman boynundan aşağısını hareket ettirmeni engelliyor.
I mean, it is your collar.
Bu senin davan.
He could have said to her, "Listen, just so you know, " now that you're like this, " if you wear a high collar...
Kadına, "Dinle beni, bil ki şu an bu durumdasın,... eğer yüksek yakalı giyersen arkandakilere öcü gibi görünürsün." diyebilirdi.