Come in and sit down Çeviri Türkçe
152 parallel translation
- Tell them to come in and sit down.
Pekala. Onlara yukarı gelip oturmalarını söyle.
Won't you come in and sit down for a while?
İçeri gelip biraz oturmak ister misin?
Might as well come in and sit down.
En iyisi otur şöyle.
Let's come in and sit down and be comfortable and talk.
Içeri girin, rahatça oturun ve konusalim.
Come in and sit down Where've you been?
İçeri gel, buyur otur. Nerelerdeydin?
Come in and sit down.
Gel de otur.
Come in and sit down.
İçeri gel ve otur.
Won't you come in and sit down?
İçeri gelip, oturmaz mısın?
Won't you come in and sit down?
İçeri girip, oturmaz mısınız?
Come in and sit down.
Gel ve otur.
- Won't you come in and sit down?
- İçeri girip oturmaz mısınız lütfen?
So, come in and sit down.
İçeri girsene, otur.
Come in and sit down, Charlie Brown.
İçeri geç ve otur, Charlie Brown.
Why don't you come in and sit down for a while?
Neden içeri girip biraz oturmuyorsunuz?
Come in and sit down.
Girin ve oturun.
Come in and sit down
Lütfen içeri buyrun!
- Come in and sit down.
- Korkunç şeyler söylediler. - Geç, otur.
Won't you come in and sit down?
Neden içeri girip oturmuyorsunuz?
Come in and sit down.
İçeri gelin ve oturun.
Hey, why don't you come in and sit down here.
İçeri buyurun, şöyle oturun.
Can you come in and sit down and have a cup of coffee?
İçeri girip bir kahve içebilir misin?
This isn't a park bench where you come in and sit down.
Burası, yoldan geçerken oturduğun alelade bir bank değil.
just come in and sit down.
Geç ve otur.
For God's sake, Milton, come in and sit down.
Tanrı aşkına Milton, gel ve otur.
Come in and sit down.
Gelip otursana.
Come right in and sit down.
İçeri gir de otur.
Do you want to come on in here, sit down and rest a minute?
Biraz içeri gelip oturmak, dinlenmek ister misin?
Come on, Sidney, over here, and sit down in the big chair.
Hadi Sidney büyük koltuğa otur.
Come in and sit down.
Gelin ve oturun.
Come on and sit down in the car.
Gelin ve arabanın içine oturun.
Now, come on and sit down in the car.
Şimdi, gelin ve arabanın içine oturun.
Well, it's amazing that a person can come in here and sit down, and in a couple of hours you know all about'em
Bir kişi içeri giriyor ve bir kaç saatte onlar hakkında her şeyi biliyorsunuz. Tam öyle değil.
Come on in and sit down.
Gel, otur.
Come on in here and you just sit right down here, you little cutie.
İçeri gel. Otur bakalım şuraya seni küçük, sevimli şey.
You come in and sit down.
İçeri girip oturuyorsun.
Can't a person just come in here and sit down and cry, for goodness'sakes?
İnsan buraya gelip, oturup ağlayamaz mı?
Come in, dear, and sit down.
Gel, canım. Otur.
Come in here and sit down, please, young man.
İçeri gel ve otur lütfen genç adam.
- You come home any time you like. You get yourself a Coke, sit down, throw the switch, and there is Jack Benny's programme, in the middle of the night.
Eve kaçta gelirsen gel, kolanı aç, düğmeyi çevir ve karşında Jack Benny!
Well. I probably go back in one of those villages where they ain't seen a white man... and they'll look at me and come and say, "Hey, big hitter, sit down and have some coffee."
Muhtemelen tek bir beyazın bile yaşamadığı o köylerden birine döneceğim.
He'll come in that door any minute, sit down on the couch, put one hand down his pants and the other hand here, on this VCR ad.
Kapıdan her an girebilir. Koltuğa oturup bir elini pantolonuna diğer elini de bu video reklam kağıdına atacak.
Come on. Go in there and sit down.
Gir içeri otur hadi.
You sit out there all day with the others and then come in here with your head down, saying, "Forgive me."
Bütün gün orada bekledin. Şimdi de gelip, boynun bükük "bağışla beni" diyorsun.
Have him come back later in the week and we'll sit down...
Hafta içinde gelmesini söyleyin, karşılıklı oturup...
"Why don't you come in and we'll sit down?"
"Neden gelmiyorsun beraber otururuz?"
Come down onto the flat and sit in the sun.
Terasa gel, biraz güneşte otur.
Why don't you come in? and sit down at the table... - and have dinner with me?
Neden buraya gelip, masaya oturup... benimle yemek yemiyorsun?
Come and sit down. - Just smack him in the head.
- Ona bir tokat atsana.
Come on in and sit down, Jack.
Girip otursana Jack.
Come in, sit down and explain.
İçeri gel ve açıkla.
I'M OFFERING YOU A CHANCE TO COME IN, SIT DOWN AT THE TABLE, AND MAKE POLICY.
Aramıza katılman için bir teklif yapıyorum masada otur ve siyaset yap.