Cosy Çeviri Türkçe
384 parallel translation
Cosy place we have here.
Sizin burası çok rahat!
And the stewards would got a nice cosy brick wall to lean against.
Garsonların da dayanabilecekleri hoş bir parmaklıklı duvarları olur.
It's so cold outside and so cosy in here.
Dışarısı çok soğuk ve burası çok rahat.
No more 50 ° % salvage, Mr. Cutler... but a room in a penitentiary where you and your hatchet men... can be cosy as fiddler crabs on a marsh bank.
- Artık % 50 kurtarma payı yok, Bay Cutler. Ama senin ve adamlarının gideceği yer bataklıktaki bir yengecin yuvasından daha rahat olabilir.
Sounds cosy.
Kulağa hoş geliyor.
- Cosy here, isn't it, Miss Shelley?
- Rahat bir ev, değil mi Bn.
- That was cosy.
- Ne kadar hoş.
He's got it cosy here, I'll say that.
İtiraf edeyim, şirin bir yeri varmış.
Real cosy.
Oldukça şirin.
Well of course, if you've got something better in view. Like a job in an office or behind the bars in a bank. Something nice and cosy.
Tabii daha iyi iş fırsatların varsa büro işi veya banka veznedarlığı gibi rahat bir iş, o başka.
Nice and cosy.
- Samimi ve uyumlu.
"Nice and cosy."
"Samimi ve uyumlu."
- How cosy.
- Çok ilginç.
Small cosy house, near the ocean.
Okyanus kenarında küçük, sıcak bir ev.
All right, let's find some cosy nook where we can talk.
Pekala, konuşabileceğimiz uygun bir yer bulalım.
Right cosy place you got here.
Ne kadar güzel bir yer bu böyle.
This is cosy - boy, girl, girl, boy.
Burası rahat, erkek, kız, kız, erkek.
Well, this is cosy. I hope he bought you flowers. If this is all about the dodgy fags, I don't know what happened to them, all right?
Her türlü itiraz ölüm demekti... ya da yer değiştirme, vahşi ileri karakollara.
This is cosy!
Çok rahatmış.
You can sit down and be cosy.
Oturup keyfinize bakabilirsiniz.
Ask me now that we're cosy and clinging
Madem birbirimize sokulduk Ve sarıldık
I know a spot uptown thats just loaded with cosy corners.
Şehir merkezinin dışında samimi köşelerle dolu bir yer biliyorum.
- Where it'll be cosy in winter.
- Kışın sıcak...
Well, right cosy in here, ain't it?
Burası gayet rahat, değil mi?
- A cosy place you've got here, Sidney.
- Evin oldukça güzelmiş Sidney.
I found the kitchen and a cosy little room for us.
Mutfak ve ikimiz için konforlu bir oda buldum.
It's really cosy.
Gerçekten hoş bir yer.
Now, that's not cosy.
İşte bu hoş değil.
You'll all come to my place for a cosy supper.
Mütevazı bir akşam yemeğine bana geliyorsunuz.
"We'll have a cosy supper. 40 or 50 of the best people."
"Mütevazı bir akşam yemeği, sadece seçkinlerden 40 ya da 50 kişi."
Cosy, isn't it.
Konforlu, değil mi?
I got a nice cosy place.
Rahat ve sıcak bir dairem var.
It's nice and cosy.
Böylesi iyi ve sıcacık.
Here we are, two lonely people, far from home, neither one of us with a cosy apartment to invite the other to where we could sit and read, and maybe listen to records on the gramafunken.
Evinden uzak iki insan buradayız ikimizin de diğerini davet edebileceği ve oturup okuyabileceği ya da gramofonda plak dinleyebileceği rahat bir evi yok.
It's very cosy.
Çok tatlı.
I thought we could eat at some cosy place.
Güzel bir yere yemeğe gideriz diye düşünmüştüm.
Look, you can throw me out if you want to, but you did look so cosy in here, and your decorator friend had gone home and it was beginning to get a bit cold out there on the fire escape.
İstersen beni kapı dışarı edebilirsin ama çok hoş görünüyordun ve dekoratör arkadaşın da gitmişti. Ayrıca yangın merdiveninde de çok üşümüştüm, ne yapabilirdim?
This is all very cosy, How about a rubber of bridge?
Bu çok rahat. Briç oynamaya ne dersiniz?
- Cosy, comfortable, real homelike.
- Küçük, kullanışlı ve rahattır.
It's really quite cosy.
Gerçekten çok samimi.
Now for a leisurely dinner in a cosy little inn, where the wines are heavy and the steak is this thick.
Şimdi akşam yemeği için küçük bir otelin terasında lezzetli bir biftek ve yıllanmış bir şarap içebiliriz.
Cosy.
Kılıf.
You two look nice and cosy.
Çok hoş ve samimisiniz.
- Very cosy.
- Çok hoş.
In a rumble seat the world is so cosy if the boy is kissable.
Arka koltukta oturmak rahat, delikanlı kendini öptürüyorsa.
Don't you think it's a little too cosy?
Sence de fazla samimi değil mi?
- It's cosy this way, Eddie.
- Böylesi daha iyi, Eddie.
If only I knew where Yu-Rang lived... I would have had a cosy little chat with her.
Yu-Rang'ın nerede olduğunu bilseydim... onunla iki laf etmek isterdim.
- Sounds cosy.
- Kulağa hoş geliyor.
Cosy, huh?
Hoş, değil mi?
Cosy.
Çok hoş.