Coupons Çeviri Türkçe
584 parallel translation
Well, they don't exactly give it away with cigar coupons.
Puro kâğıtlarına satıldıklarını söyleyemem.
Don't forget that I filled in about 10 coupons.
10 tane kupon yaptığımı unutmayın.
Cigar-store coupons? Get them.
Gazete kuponu mu?
And he dumps a whole basket of coupons... worth hundreds of thousands of dollars right in your lap. And he says, "Sign here, please, on the dotted line."
Binlerce dolar değerindeki bir sepet dolusu kuponu sana veriyor ve "Şurayı imzalayın lütfen" diyor.
- It cost me 12 coupons.
- 12 kupona mal oldu.
About three weeks ago to clip the coupons.
Üç hafta önce kuponları iliştirmek için.
Oh, it isn't a matter of coupons, sir.
Mesele kupon değil.
Finally saved up enough coupons... to buy a decent suit.
Sonunda düzgün bir takım almaya yetecek kupon biriktirdim.
Have you spent all the coupons?
Tüm karneyi harcadın mı?
Have you ever stopped to think about petrol coupons?
Benzin kuponlarını hiç düşünmez misin?
Clips coupons instead of hair.
Saç yerine bono kesiyor.
Just clip coupons.
Sadece kupon kesiyorum.
- Coupons. That's like money, isn't it?
- Kupon para gibi bir şey, değil mi?
How many ration coupons is that!
Bu hayvan kaç kupon eder acaba?
I would take advantage of your ration coupons to make some extra money.
Senin kuponların da benim avantajım olacak.
Tell me Barbara, where are the coupons for...
Barbara kuponlar...
Where are coupons for soap?
Barbara sabun kuponları nerede?
Three charming lapdogs with no ambition beyond clipping my coupons.
Kesilmiş kuponlarımı parçalamaktan başka tutkuları olmayan Üç sevimli süsköpeği.
So I sit on my assets and clip coupons?
Yani oturup hisseleri mi saymamı bekliyorsun?
The baby will clip coupons.
Hisseleri bebek sayacak.
That Miss Claypoole there, she went after Toby like he come with green coupons.
Ama çocukların iyiliği için bunu yapmak zorundayım. Kesinlikle ilgimi çektiniz.
- 200 D's cash or 250 in food coupons?
- 200 $ nakit, 250 $ yiyecek kuponu?
A few gas coupons.
Bir kaç benzin kuponu karşılığında.
- Did you cut the coupons?
Kuponları kestin mi?
- Yes, I cut the coupons.
Evet kestim.
There were 11 money-saver coupons in the paper.
Gazetede tam 11 tane indirim kuponu vardı.
There's 11 money-saving coupons in there now.
Evet, şimdi de tam 11 tane indirim kuponu var.
Coupons for paper towels. You saved me money.
Kağıt havlu indirim kuponu bana para kazandırdınız.
After only 12 games, I have 80 coupons!
Yalnızca 12 oyundan sonra, 80 kuponum oldu!
That's another 35 coupons!
Bu da 35 kupon demektir!
For 19, you get 15 coupons.
19 tane için, 15 kupon.
Badger likes the prizes you can get... from cutting the coupons from the boxes.
Badger kutulardaki kuponları... ödül için kesmeyi seviyor.
Lucky to have any clothes at all, with everything on coupons.
Her şeyi kuponla aldığımız o dönemde kıyafetimizin olması büyük şans olurdu.
- Leo's handling it. I'm worried about him, he can't get any food coupons without a passport.
Onun için endişeleniyorum, o pasaportu olmadan yemek kuponu alamıyor.
rebate coupons.
İade kuponlarından.
rebate coupons.
İade kuponlarını.
Oh... coupons. From Peg.
Oh, kuponlar Peg'den.
No coupons required.
Kuponsuz.
Is that with or without the coupons?
İndirimli mi, indirimsiz mi?
I mean it, kate. I used to organize peace marches, Now i organize coupons.
Demek istediğim, Kate barış yürüyüşleri organize ederken, şimdi yardım kuponları organize ediyorum.
I'm here to relax and clip coupons, and, damn it, I mean to do it.
Ben buraya gevşemeye, kupon biriktirmeye geldim ve bu konuda çok ciddiyim.
You got enough coupons for all that?
Tüm bunlar için fişiniz var mı?
Cash, not coupons.
Nakit ödeyeceğim, fişle değil.
They start the day by clipping coupons, making out a shopping list.
Sabahları kupon keserler, bir alışveriş listesi hazırlarlar.
Take away their ration coupons.
Yemek karnelerini ellerinden alacaklar.
Gotta make sure the register totals match the... cash and... cheques and the coupons...
Kasiyerlerin tahsilatı kasanın, çeklerin ve kuponların toplamıyla tutmalıdır.
- I save a lot of money using them coupons.
Bir yerlerde paranız olmalı.
I can't have you spend your coupons on me.
Kuponlarını benim için harcamana izin veremem.
But we have a $ 1000 worth of shoe coupons.
Ama bin dolar değerinde ayakkabı kuponumuz var.
- Did you sell me coupons?
- Biletlerimi sattın mı?
Goddamn coupons!
Bu kadar kuponunuz vardı.