Craving Çeviri Türkçe
721 parallel translation
Like a witch forced by the devil, this woman both when sleeping and awake - gives way to a mysterious craving to strike matches.
Bu kadın, Şeytan tarafından ele geçirilmiş bir cadı gibi yarı uyur yarı uyanık haldeyken gizemli bir arzunun fitili ateşlemesine dayanamıyor.
Well, that's all right for you but I ain't craving any hall-rooms with some song-and-dance guy who expects me to cook his meals over a gas-jet listen to a lot of smart wisecracks and bum songs.
Fakat ben gösteri salonlarında dans edip şarkı söyleyen benden yemek yapmamı, esprilerine katlanmamı bekleyen ve durmadan şarkı mırıldanan bir adama hiç de meraklı değilim.
Like a plague, the vampire's lust infects the victim, who is torn between a thirst for blood and a desperate repulsion toward this craving.
Vampirin kana susamışlığı, veba misali kurbana bulaştığında kurban ; bu kana susamışlık ve bunu çaresizce engelleme isteği arasında kalır.
I was writing about strawberries when suddenly I got a horrible craving.
Çilekler hakkında yazmaktaydım ki birden korkunç bir istek duydum.
You see I got this craving for sweet things.
Senin anlayacağın, benim tatlılara karşı zaafım var.
All your life you've had a craving to fiind a woman and a lady in the same body.
Hayatın boyunca bir kadının özlemini duydun. Aynı bedende bir hanımefendi.
I'll satisfy this vulgar craving for gossip.
Dedikodu için olan bu görgüsüz arzunuza cevap vereceğim.
Safety, of course. But frankly, I've no craving for his company.
Güvenlik yüzünden olmalı,... ama açıkçası, onun için de can atmıyorum.
Satisfy my craving a little better.
Açlığımı bastırırdı.
- Craving for what?
- Neye açlığını?
You know, some men got the craving'for gold and silver, others need lots o land with herds o'cattle
Bilirsiniz, bazı erkekler altın ve gümüşe düşkündür. Bazıları bir sürü arazi ve sığır sürüsü ister.
During the day I was kept busy enough, but sometimes at night I'd get restless and I'd want to keep my mind off the craving.
Gündüzleri yeterine meşguldüm ama bazı geceler yerimde duramıyor ve zihnimi o arzudan uzak tutmak istiyordum.
I put down a craving'once.
Bir keresinde ben de bu sıkıntıyı çekmiştim.
I gotta craving for something sweet. You got anything sweet?
Tatlı bir şeyler yemek için ölüyorum.
You're craving for seIf-controI
Kendine hakim olmak istiyorsun.
Doesn't matter. I just got a craving for something sweet.
Hiç farketmez.Tatlı birşeyler olsun da.
I was craving this for so long!
Bunu o kadar özlemiştim ki!
There's this insatiable craving for human blood.
İnsan kanı için şu doyumsuz arzu belirir.
And even now, knowing that I've caused the most terrible crimes... I cannot resist the craving for another inhalation.
Şu anda bile, bir sürü korkunç suça neden olduğumu bilsem de bir nefes daha çekebilmek için dayanamıyorum.
My craving foryou was so violent, I could deny you nothing.
Seni öyle istiyordum ki gözüm hiçbir şeyi görmüyordu.
- Craving your pardon once more...
- Tekrar özür diler...
Satisfying that craving is what we're paid for.
Bu özlemlerini tatmin etmemiz için para veriyorlar.
It's at times like this that one has a craving for champagne.
Böyle zamanlarda şampanya insanın burnunda tüter.
- Are you craving for affection?
- Benden yakınlık mı bekliyorsun?
Bloodthirsty vandal driven by a craving for our possessions and our women.
Sahip olduklarımız ve kadınlarımıza olan arzuyla tahrik olmuş kana susamış bir barbar!
Before we even begin to work to feed this craving of ours, we must find a patron... a rich man of affairs, or a merchant or a prince or a pope.
Daha içimizdeki ateşi beslemeye başlayabilmek için bile önce bir hami, zengin bir tüccar, prens ya da papa bulmamız gerek.
Well, I can't say that I care very much for it myself, but more and more people seem to be craving it as part of their lives.
Bunu benim de pek sevdiğim söylenemez, ama giderek daha fazla kimse hayatlarında şiddet olsun diye kaşınıyor.
He was obsessed with a strange craving for absolute justice.
Mutlak adalet için tuhaf bir saplantısı vardı.
I'm going to meet you men on your own terms, cater to your craving for efficiency, learn to talk sports, tell jokes, smoke, drink and, if I have to, I'll even kiss you back.
Ben de aynı derecede etkili olup, spor hakkında konuşacağım, fıkralar anlatacağım, sigara ve içki içeceğim ve gerekirse, ben de sizleri öpeceğim.
"He says, don't drink, don't gamble... "... your craving will only shorten your life. "
İçki içme ve kumar oynama der bana hocam, arzuların ömrünü yer bitirir çünkü.
But I love you, and that fills me with pride... and craving, since I want you.
Ama sana âşığım ; bu da bana gurur veriyor,.. ... bir de seni istediğim için şiddetli bir arzu.
Yes, Frank... I have this terrible craving for a cigarette.
Evet Frank canım çok sigara çekti.
I say now and for the record that Captain Kirk ordered the Enterprise across the neutral zone on his own initiative and his craving for glory.
Bunu şimdi diyorum ve kayıtlara geçsin, Kaptan Kirk Tarafsız Bölgeye geçmesi için Enterprise'a emir verdi. - Bu onun şöhret arzusuydu.
"Whoa, baby, I've got a craving."
"Whoa, baby, I've got a craving."
I have a strange craving...
Garip bir şekilde canım şey çekiyor...
To understand why you chose that mad, impossible road one must understand the rage the beauty the terrible craving to make death our whore which even the smallest defeat can bring to men such as you and I.
Anlıyorum, o saçma yolu seçmeni öfkeni, korkunu, meydan okumanı, gururunu, cesaretini bir erkek gibi küçük bir yenilgiyi hazmedememeyi biliyorum.
- I have a craving.
- Çok istiyorum.
It's like a craving down here... that I can't resist.
Tüm vücudunu kaplayan, Karşı koyamadığın bir arzu gibi.
- You read it while craving nicotine.
- Şiirleri nikotin gereksinimi içinde okuyorsun.
It was just my craving talking.
Yalnızca nikotin özleminden diyelim.
The craving had become almost uncontrollable.
Arzusu kontrol edilemez bir hal almıştı.
Your cousin Daisy has a craving for you, but I'm going to borrow you for tonight.
Kuzeninin canı sürekli seni çekiyor bu aralar, ama bu gece ben ödünç alıyorum.
State stray, strap strident, stalagmite statute, status ploy boy yearling infant, babe, baby welt, chapped, sore, rapous rapacious, wild, agrestic domestic bucolic, idyllic Arcadian, pastoral pastures pasteurization deportation, separation annihilation masturbation craving, turgid languid, lurid father fatherly, godfather paternal, patriarch patronize electron, neutron, fuse tube, the radio tube... is made up of a glass container inside of which the component parts are placed in a vacuum.
Devlet serseri, kayış tiz, dikit yasa, statü manevra oğlan enik küçük çocuk, bebek, yavru şerit, çatlak, hassas, cezalı yırtıcı, vahşi, öfkeli evcil bukolik, idilik arkadyen, pastoral otlak pastörizasyon sınırdışı, ayırma yok etme masturbasyon özlem, abartılı.. ... ruhsuz, donuk baba babalık, büyük baba babadan kalma, aile reisi himaye elektron, nötron, sigorta lamba, radyo lambası... çeşitli elektronik parçaların içine vakumlanarak yerleştirildiği camdan yapılmış bir tüptür.
While you do not differ a bit from those who consider me an investment all those who want to be satisfied by me whose demands I have to meet who try to placate the lapse of time by craving success who always get under my feet.
Oysa benim için, şu beni yatırım aracı olarak görenlerden arzularını yerine getirip kendilerini memnun etmemi bekleyenlerden zamanın akıp gidişine karşı, başarı arzusuyla teselli bulmaya çalışanlardan sürekli bana ayak bağı olanlardan, zerre kadar farkın yok.
NOW I'M CRAVING YOUR BODY.
Şimdi, vücudunu arzuluyorum. Bu gerçek mi?
Yes. The same Laila, for whose love, I've been craving since ages. Then Tabrej will quench his thirst with your blood.
Evet aynı leylaya olan aşkım gibi uzun zamandır onun özlemi içindeydim tabrej bunu duyarsa o özlemini toptan kesecek vucudunda kafan olmadan.
Well, he might have been passing by and suddenly had a craving for some of your special peach jam.
Geçerken aklına senin şeftali reçelin gelmiş olabilir.
Felix, let's go to Flechsig's today, I'm craving potatoes.
Felix, bugün Flechsig'e gidelim, Ben patates istiyorum.
- They have a craving for human flesh.
- İnsan eti yemeyi çok severler.
Must've come into the world with a craving for grapes!
Kimin karnında doğacağını ayarladın mı?
No craving for pickles.
Turşuya aşermek yok.