Creeps Çeviri Türkçe
1,379 parallel translation
It gives me the creeps.
Tüylerimi ürpertti.
Japanese officers gonna be any worse than most of the creeps we've all known?
Japon subaylar bildiğimiz bütün pisliklerden daha kötü mü olur?
All the management at NBC... bunch of creeps, and I'm not afraid to say it right now, and, you know, it's funny, because I know you feel the same exact way I do about NBC
NBC'deki yönetim bir grup sersemin elinde ve bunu söylemekten korkmuyorum. Sen de biliyorsun bu çok komik çünkü senin de NBC için aynı şeyleri hissettiğini biliyorum.
Just the thought of having sex with another woman creeps me out.
Başka bir kadınla seks yapmanın düşüncesi bile tüylerimi ürpertiyor.
- You gotta watch her, she creeps.
- Onu izlemelisiniz, ilerliyor.
The boiler, she creeps.
Kazan, o ilerliyor.
God, that creeps me out!
Tanrım, tüylerim diken diken oldu.
The place gives me the creeps too.
Haklısınız. Orası beni de ürkütüyor.
It creeps me out.
Burası beni huzursuz ediyor.
- Do you like defending these creeps?
Bu dalkavukları savunmayı seviyor musun?
But defending the drug creeps is just, you know, the bread and butter that pays the rent, and that allows us to do the more important cases.
Ama bu uyuşturucu dalkavuklarını savunmak, hani, kirayı ödeyen ve daha önemli davaları görmemizi sağlayan ekmek parası.
I hate being in this suit again... but there are a lot of dangerous creeps out there... and you may be too rusty to handle them.
Bu giysiyi giymekten nefret ediyorum ama, dışarıda çok tehlikeli sürüngenler var. Ve bazen onlarla baş etmek çok zor oluyor.
He gave me the creeps.
Beni ürpertti.
It gives me the creeps.
Tüylerimi ürpertiyor.
[Shuddering] That old Flanders place gives me the creeps.
Flanderların eski evi beni ürpertiyor.
Libraries give me the creeps.
Kütüphaneler beni ürkütür.
They're giving me the creeps.
Gürültüleri sinirimi bozuyor.
But cemeteries give me the creeps.
Ama mezarliklar tüylerimi diken diken eder.
I am normally the kind of person who allots a degree of energy... to being on the lookout for creeps, Eddie.
Ben normalde böyle manyaklara karşı dikkatli olacak kadar... enerji saklamaya özen gösteririm tamam mı?
I am not so dumb as to be ignorant... of the vast hordes of creeps running loose in California... but because this guy is on your recommendation...
Ayrıca Kalifornia'daki orospuluk piyasasında eli kolu serbest dolaşan bir sürü manyak olduğunu bilmeyecek kadar cahil de değilim tamam mı? Ama bu herif senin tavsiyen üzerine benimle çıktı....
- Huh? - Black guy's back with a couple creeps.
Siyah adam bir çift sürüngenle geldi.
And, um, when the fetters are loosened, a certain hedonism creeps in, don't you think?
Ve artık prangalar çözüldüğüne göre hedonizme tekrar merhaba diyebilirim.
They can be amazing creeps, too.
Tam bir yalaka da olabilirler.
No matter how richly I may feel you deserved it. These were just some creeps
Aslında senin bunu sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum.
These creeps closed the bar already.
Salak herifler barı kapatmışlar bile.
This place gives me the creeps.
Bu yer beni korkutmaya başladı.
Whenever you say that it creeps me out.
Ne zaman böyle desen tüylerim ürperiyor.
Let's go get those creeps.
Şu yaratıkları yakalayalım.
You got a right to know if they're creeps. For instance, you know the guy in the green house down the street? Cheating on his wife.
eğer çatlaklar varsa bunları bilmelisin meslea yeşil evdeki adam karısını aldatıyor.
Those kids give me the creeps, though.
Ama şu çocuklar tüylerimi diken diken etti.
It gives me the creeps.
Beni korkutuyor.
Empty classrooms give me the creeps. Sorry.
Boş sınıflar beni ürkütür, üzgünüm...
Platt creeps me out.
Platt beni ürkütüyor.
Man, that girl gives me the creeps.
Bu kız tüylerimi diken diken ediyor.
- Those creeps left this behind.
- O pislikler geride bunu bıraktı.
It creeps me out choosing other people's sex clothes.
Diğerleri için fantezi kıyafeti seçmeyi hiç sevmem.
It really creeps me out when you call it that.
Öyle söyleyince beni ürkütüyor.
Storage rooms give me the creeps.
Depolar beni ürpertiyor.
This guy Case, he gives me the creeps.
Şu adam, Case, beni ürkütüyor.
- I threw those two creeps out on their ass.
O sürtükleri dışarı fırlattım.
I thought you said those guys were creeps.
O heriflerin sürtük olduğunu söylediğini sanıyordum.
Maybe I've just got the creeps.
Belki de ürperti bu.
Look, it's really none of my business, kid but who cares what these creeps think, you know?
Bak, beni ilgilendirmez, evlat ama o hıyarların ne düşündüğü kimin umrunda?
She creeps me out.
Tüylerimi ürpertiyor.
It gives me the creeps.
- Beni sinir ediyor.
You give me the creeps.
Sen beni sinir ediyorsun.
You, ladies, you, whose gentle hearts do fear the smallest monstrous mouse that creeps on floor may now, perchance, both quake and tremble here when Lion rough in wildest rage doth roar.
Narin yürekleri, yerde gördükleri küçücük bir fareciğe bile, korku ile yaklaşan hanımlar, bu kısımda sarsılıp titreyebilir. Aslanın vahşi doğasında vardır kükremek.
I guess all the people on that list must be creeps.
Bu listedeki herkes abuk olmalı.
Hold on. We have a list of creeps.
Bir abuk listesi var.
Vampires are creeps.
Vampirler tuhaf yaratıklar.
Look, I don't mean this personally, but I'm not dead..... and, frankly, having you around creeps me out a bit.
Bak üstüne alınma. Bunu şahsın için söylemiyorum. Ama ben ölmedim.