English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ D ] / Dag

Dag Çeviri Türkçe

46,943 parallel translation
The spider was to divert the planes.
O ateşler düşman gemilerinin dikkatini dağıtsa iyi olur!
- Spread out!
- Dağılın!
So you must've decided about vendors and distribution
Bu sebeple satıcılara ve dağıtıcılara karar vermeliydiniz.
Then the vehicles will spread out and enter the city via different routes
Daha sonra da araçlar dağılıp şehre dört ayrı noktadan giriş yapacaklar.
Distribute the meals in police vans
Yemekleri polis araçlarında dağıtın.
Since the last three weeks, we've been distributing free meals to four colonies
Geçen üç haftadır, dört topluluğa bedava yemek dağıtıyoruz.
But the weapons are all still here, inside the mountain.
Ama silahlar hala burada, dağın içinde.
Then everything fell apart.
Sonra er şey dağıldı.
Or I tore it apart.
Ya da ben dağıttım.
Deployments?
Dağıtımlar?
Families fall out.
Aileler dağılır.
Freelancers are too woolly, too messy.
Serbest çalışanlar çok çetrefilli, çok dağınıktı.
Tired of the mess of it all.
Bu dağınıklıktan yorulmuştum.
Tire pressure, downforce weight distribution, aerodynamics and NextGen's like storm are taking advantage the racing world is changing and for the better if it means my old pal lightning is down for the count am I right certain
Lastik basıncı, bastırma gücü ağırlık dağıtma, aerodynamics Storm gibi yeni nesillerin avantajı işte burada Yarış dünyası değişim içindir
sergeant's gonna track down every last tired it fell more done gived away other than that everything's good how is Sally oh she's fine keep him busy to comb she misses you we shoot we all do when you're on the road
Sergeant Fillmore lastik dükkanını işletmesi hariç tabii Luigiye endişe etmemesini söyle Sergeant Fillmore dağıttığı bütün lastikleri geri alıcak Onun dışında herşey yolunda
It's a gaudens double eagle, last gold coin circulated by the U.S. mint.
Bu bir gaudens çift kartal, ABD nane tarafından dağıtılan son altın madeni para.
But Jack was so easily distracted, both by fortune and glory.
Fakat Jack o kadar kolay dağılmadı ki, Hem şans, hem de servet.
Hey, deal me out! I gotta pee!
Bana da dağıtın, tuvalete gidiyorum.
Deal me in.
- Bana da dağıtın.
My house is on the other side of the mountain.
Evimiz dağın diğer yamacında.
We're sitting on a glacier.
Dağ buzulunda oturuyoruz.
Do you remember that glacier you took me to?
Beni götürdüğün dağ buzulunu hatırlıyor musun?
The glacier slides a little further, it refreezes, it...
Dağ buzulları biraz kayıyor ve tekrar donuyor.
We can get its attention.
O şeyin dikkatini dağıtmalıyız.
Hurry, they come, spread!
Acele edin, geliyorlar. Dağılın.
Northwest of here across the mountain plateau.
Kuzeybatı dağ platosunun orada.
My best guess is we're scattered over a four to five mile radius.
Tahminimce yedi, sekiz kilometrelik bir alana dağıldık.
West highest mountain peak.
Batı, en yüksek dağın zirvesi.
I'm a mess, I'm in hell, but I am not wrong, not about him.
Dağılmış durumdayım, cehennemdeyim ; fakat onun hakkında yanılmıyorum.
John?
John? Dikkatini dağıtmasına izin verme.
Don't let her distract you. - Distract me?
- Dikkatimi dağıtmasına mı?
Nothing more than a distraction, a little scrap of ordinariness for you to impress, to dazzle with your cleverness.
Dikkatini dağıtan bir şeyden fazlası değil, senin etkileyeceğin, zekanla şaşırtacağın sıradan küçük bir paçavra.
Well, you need a break.
Biraz kafa dağıtmış olursun.
It's a complete mess.
Çok dağınık.
And you... I notice that you had to leave the fucking mountaintop super pig till the end, because you knew that the climb would rile me.
Ve görüyorum ki dağın tepesindeki süper domuzu sona bırakmışsın çünkü tırmanışın beni kızdıracağını biliyordun.
Hand those bits of paper quickly, come on.
Kâğıtları dağıtın hadi.
- Zero delay on the distribution plan.
- Dağıtım planında gecikme olmasın.
We're not anywhere near Mount Rushmore.
Rushmore Dağı'nın yakınında bile değiliz.
I've been dying to see Mount Rushmore.
Rushmore Dağı'nı görmeyi çok istiyordum zaten.
We haven't paid out that many in a year.
Bir yılda o kadar para dağıtmadık.
invite your friends to take a class.
Dağıtın ve arkadaşlarınızı derse davet edin.
But I could see pieces of the plane scattered over the mountainside.
Uçağın parçalarını dağın yamacına yayılmış hâlde gördüm.
The Dogs of Hell will be using Rand trucks to deliver to the south.
Dogs of Hell, güneye dağıtım yapmak için Rand tırlarını kullanacak.
The rest of our partners will be using the company's shipping network to cover the entire Eastern Seaboard within the next month.
Diğer ortaklarımız da bir ay içinde doğu sahilinin tamamına dağıtım için Rand filo ağını kullanacak.
Your father would be ashamed if he could see the way his family was falling apart.
Baban, ailesinin nasıl dağıldığını görse utancından yerin dibine girerdi.
If you don't get out of here, I will bust your head wide open.
Defolup gitmezsen beynini dağıtırım.
Running from the DEA's been a nice distraction.
Narkotik'ten kaçmak biraz kafamı dağıttı.
I'll distract them.
Ben dikkatlerini dağıtırım.
Spread out!
Dağıl!
You got till the end of the day, or I'm coming back here to bust some shit up!
Gün sonuna kadar vaktin var yoksa gelir dağıtırım burayı!
The architect's brains are still in my apartment.
Mimarın dağılan beyni hâlâ dairemde.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]