Deaky Çeviri Türkçe
44 parallel translation
Well, I mean... I will have to let all my other girlfriends know they can't come over. I got to postpone the freaky deaky.
Yani diğer kız arkadaşlarıma gelemeyeceklerini bildirmemiz gerekiyor.
Makes you wanna freaky-deaky, right?
Dans etmeni sağlıyor, değil mi?
Freaky Deaky, Bob was hanging out with Trish.
Seni gidi, Bob Trish'le takılıyordu.
It's got to be something really freaky-deaky, hunh?
Sahiden de uçuk-kaçık bir şey yüzünden olmalı.
I ain't no freaky-deaky yankee noodles, like you are.
Sizin gibi beynim sulanmadı, kafayı yemedim daha.
That way we get no alien critters, no shape - shifting bugs, no mind altering viruses, no freaky - deaky artifacts.
Bu şekilde uzaylı yaşam biçimleri ya da şekil değiştiren böceklerle karşılaşmayız, Akılla oynayan hiç bir virüsle karşılaşmaz, ucube işi aletlerle oyalanmayız.
Here's what I don't get, all right, is... you met this chick... and you got freaky-deaky with her... and then, poof!
İşte benim anlamadığım şey şu sen bu kızla tanıştın ve onunla sıkı-fıkı oldun ve sonra, puf! Ortadan kayboldu.
Yeah Goldmember, I dont speak freaky-deaky dutch.
Pekala Goldmember kahrolası Hollandacadan çakmıyorum.
Let's get freaky - deaky.
"freaky - deaky" alalım.
So what? I mean, what's that got to do with freaky-deaky?
Kastettiğim, yapmamızla ne alakası var?
Look, it's taken me a long time to lose the freaky-deaky rap.
Bana uçuk-kaçık bir rap kaybetmek uzun süre alınır, bak.
Freaky-deaky rap?
Freaky-kaçık bir rap?
SAM : It's a little freaky-deaky.
Bu biraz garip.
If you want marijuana, ganji or some freaky-deaky, you go to a coffee shop.
Eğer marihuana, kenevir veya freaky-deaky istiyorsan, kahvehaneye gidersin.
No more freaky-deaky.
Garip kıyafetlerini giymemiş.
On the right is the famous Tower of London, where Queen Elizabeth I imprisoned her explorer boyfriend, Sir Walter Raleigh, after he was found doing the freaky-deaky with one of her ladies-in-waiting.
Sağda meşhur Londra kulesini görüyorsunuz. Burada Kraliçe 1. Elizabeth kaşif erkek arkadaşı Sir Walter Raleigh'i hapsetmişti.
Virgin territory for me and my freaky-deaky.
Ben ve çılgın fingirdeğim için bakir topraklar.
Freaky deaky.
Öpüşüp koklaşmadır.
We didn't freaky or deaky, but she wanted to.
Ne öpüştük, ne koklaştık, ama istemedi de değil yani.
I've seen some freaky-deaky things in my day.
Çalışma günlerimde korkunç morkunç şeyler görürüm.
Freaky-deaky.
Seni garip şey.
No offense, doctor, but there's a lot of freaky-deaky stuff going on.
Alınmayın, doktor, ama burada çok garip şeyler oluyor.
Me, I'd go with Julianne'cause it's the quiet ones that get freaky-deaky on your ass.
Ben olsam Julianne'i seçerdim, çünkü bu sessiz olanlar yatakta çıldırıyor asıl.
Is that my little freaky-deaky?
- Tatlı küçük kaçığım mı gelmiş? - Peki.
Looks like freaky-deaky's coming down with a mean case of the cleanies.
Küçük kaçığım yine temizlik krizine tutuldu gibi görünüyor.
Don't get all freaky-deaky on me.
Sakın korkayım deme.
You go freaky-deaky, this whole thing can go south.
Korkarsan her şey batar.
Yes, where is our little freaky-deaky? Oh...
Evet, küçük kaçığımız nerede?
Brannigan, tell me about this freaky-deaky escape pyramid.
Brannigan, bana şu çılgın kaçış piramitini anlat.
Let them do their own kind of freaky deaky.
Bir tür aşna fişne yapıyorlar.
It's deaky!
Korkunç!
Freaky deaky!
Manyak korkunç!
Pretty freaky-deaky, huh?
Oldukça ürkütücü, değil mi?
I am talking freaky, deaky, Dutch.
Anlatsam inanmazsınız.
I don't do freaky deaky's.
- Ben delilerle uğraşmam.
- I know, freaky deaky, right?
- Biliyorum, ürkütücü, değil mi?
Maybe next time I'll bring your daughter, And the three of us can get freaky-deaky.
Belki sonraki buluşmaya kızını da getiririm üçümüz belimiz kopana kadar çılgınlar gibi sikişiriz.
Regular girls pretty much getting freaky-deaky.
Sıradan kızlar genellikle uçuk-kaçık olurlar.
- Your freaky deaky protege friend - with the snake paint face?
- Yılan boyalı kaçkın çırağın mı?
Freaky-deaky.
Uçuk kaçık.
I got my fingers crossed for a little freaky-deaky.
Umarim soyle ucubik bir seyler gorurum.
Part of me wants to brag, but the other part's like, whoa, this is kinda freaky-deaky.
Bir yanım kendini övmek istiyor ama öbür yanım diyor, gel bir de beni sik.
Freaky-Deaky.
Korkak.
Freaky-deaky.
Bir acayip.