English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ D ] / Didn't make it

Didn't make it Çeviri Türkçe

3,452 parallel translation
I was gonna make it right when we split it, and all's you had to do was keep your side of the bargain, but you didn't.
Bölüştüğümüz zaman durumu düzeltecektim. Sen de pazarlığın sana düşen tarafını yerine getirmeliydin.
Why did you make love to me all those fucking times if you didn't even mean it? Why did you do that?
Neden yaptın bunu?
Only if you didn't make it in.
Bunu abşaramazsak, son gülüşlerini yapacaklar gibi görünüyor.
They pointed it out and we didn't remember, but- - that doesn't mean that we should feel pressure to make some big deal out of it, right?
Bahsettiler ama hatırlamadık bile ama bu... büyük bir şeyler yapmamız konusunda baskı oluşturmamalı, değil mi?
We were going to go for dinner after that but we didn't make it.
Sonrasında da bir şeyler yiyecektik ama olmadı. - Ne güzel.
I didn't realize Lieutenant Prietto didn't make it.
Teğmen Prietto'nun bunları yaşadığının farkında değildim.
The men fired across the rooftops, but it didn't make sense to me what we were doing here...
Adamlar çatılardan ateş etti, fakat burada ne yaptığımızı anlayamadım...
I didn't make her say it.
- Ona bunu ben söyletmedim.
Sorry, I didn't mean to make it louder.
Üzgünüm, sesini bu kadar açmak istememiştim.
I went to a Laundromat in Queens to make sure you didn't have to see it...
Queens'e Laundromat'a gittim. Sen görmeyesin diye.
Serena didn't make it home last night.
Serena dün gece eve gelmedi.
It didn't make any sense.
Bu hiç mantıklı değildi.
I stood there, you know, just to make sure he didn't mess it up.
Ayakta dikildim sıçıp batırmasın diye.
So I just wanted to make sure that you didn't have to hear about it from anyone else.
O yüzden başkasından öğrenmediğinden emin olmak istedim.
It didn't make sense.
Hiç mantıklı değil.
No, I'm trying to say I didn't call it off because of you, even though evidently you went to Harvey to ask in to make it about you.
Evet, senin yüzünden bitirmediğimi söylüyorum özellikle Harvey'e gidip bu olayı kendine çekmeyi sorduğun halde.
I take it she didn't make it selling girl scout cookies.
İzci kurabiyeleri satarak kazandığını sanmıyorum.
Now hoping to ensure that his father didn't make it to their meeting.
Babasının buluşmaya gelmemesini garantiye almayı ümit ediyordu.
Along with many others who, in fact, didn't make it,
Hayatta kalamayan diğer bir çok denek gibi.
That's why you didn't make it.
Bu yüzden başaramadın.
Seeing as how Mira came alone, we can only assume that whatever family she had didn't make it out.
Mira'nın tek gelişini göz önünde bulundurarak sahip olduğu aile her kimlerse başaramamışlar.
All right, Al, remember that time that you tried to watch the AFI top 100 comedies, and you gave up when Harold and Maude didn't make it to White Castle?
Hatırlıyor musun, bir keresinde Amerikan Film Enstitüsünün en iyi 100 komedisini izlemeyecektin ve Harold ile Maude Beyaz Kale'ye ulaşamadıklarında pes ettin.
Oh, no, I didn't make it.
Oh, hayır, bunu ben yapmadım.
He's done it again and this time the girl didn't make it.
Yine yapacağını yaptı, ama bu sefer kız hayatını kaybetti.
Then I guess it's classic to have to masturbate eight or 16 times a night until your legs shake and you're crying, and you're trying to make sure that your parents didn't hear you, so you check their door eight times, then you move your toothbrush 64 times,
Pekala. O zaman her gece 8 ya da 16 kere bacaklarınız titreyip ağlayana kadar mastürbasyon yapmak sıradan o zaman. Ailenizin sizi duymadığından emin olmak için kapıyı 8 kere kontrol etmek de.
Sorry I didn't make it to the wedding, mate.
Düğününe katılamadığım için üzgünüm, dostum.
Luna didn't make it.
- Luna başaramadı.
There is, but Hollis didn't make it.
Havale yapılmış ama parayı Hollis göndermemiş.
So it didn't make any sense...
Yani bir neden yoktu.
We didn't make it that far and my mother just...
Çok uzaklaşamadan annem...
When I heard it from someone else, it didn't make me feel all that great.
O sözleri başka birinden duysam bu kadar etkilenmezdim.
I put so much pressure on him to win that contest, and then I didn't make it to see his band play, and I think he's mad.
Yarışmayı kazanması için ona o kadar baskı yaptım ki, Sonra onun grubunun performansını izlemeye gelemedim, Sanırım çok sinirlendi.
I'm sorry that I didn't make it to hear you play.
Performansını izlemeye gelemediğim için üzgünüm.
Whoever it was probably didn't make it.
Kim vurulmuşsa, muhtemelen yaşayamamıştır.
The younger chick was only ever an insurance, in case the elder didn't make it.
Küçük yavru, büyüğün ölme ihtimaline... karşı bir sigortadan ibaretti.
Sure, he happened to be expecting his college-age daughter and not a newborn, but that didn't make it any easier.
Onun gerginliği her ne kadar yeni doğan bebeği için değil de üniversitedeki bebeği için olsa da bu işleri kolaylaştırmıyordu.
Okay, I'm not going to walk into a court of law and say that I did it in self-defense just to make your job easier. I didn't do it! I'm done here.
Mahkemenin karşısına geçip işini kolaylaştırmak için nefsi müdafaa olduğunu söylemeyeceğim.
When she slid over to prostitution, it didn't make her any less popular
Fahişelik yapması, Popülerliğini hiç azaltmadı.
it was great. As long as the phone call I had to make in the middle to cancel an appointment didn't bother you.
İşin ortasında bir arama yapıp randevu iptal etmek zorunda oluşum canını sıkmadıysa tabii.
Oh, no, I didn't make it.
Evet ya, yetişemedim.
Speaking of kicking and screaming, Rex Evans didn't make it to his second appointment.
Canlı kanlı demişken Rex Evans ikinci randevusuna gelmedi.
I tried to explain to them what happened to me... that he had his hands on me... that he... but it didn't make a difference.
Başıma gelenleri onlara açıklamaya çalıştım beni elinde tuttuğunu... ... beni ancak, bir şey değişmedi.
I didn't want to threaten anybody, I just wanted to make it go away.
Amacım tehdit etmek değildi. Sorunu ortadan kaldırmaya çalışıyordum sadece.
Hey, um, you didn't make it.
Başaramadın.
He didn't make it.
Adam kurtulamamış.
It didn't make it into the evidence because he'd emptied it six months before.
Kanıt olarak sayılmamış çünkü olaydan 6 ay önce orayı boşaltmış.
Well, I didn't "make it," per se.
Seçilmedim.
These women may have had something on this unsub and he wanted to make sure that they didn't live to talk about it.
Bu kadınlar zanlı ile bir şekilde münasebetleri olmuş ve zanlı da bunun hakkında konuşmayacaklarından emin olmuş olabilir.
Hey. I'm sorry I didn't make it here sooner.
Daha erken gelmediğim için özür dilerim.
She didn't make it.
Karısı ölmüş. Telefon kayıtları lütfen.
The police didn't want to make it known, so they buried an empty coffin.
Polis bilinmesini istememiş o yüzden de boş tabutu gömmüşler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]