Do we have a problem Çeviri Türkçe
208 parallel translation
Do we have a problem?
Bir sorun mu var?
- Boy, do we have a problem.
- Evlat, bir sorunumuz mu var?
- Do we have a problem, Doctor?
- Bir sorunumuz mu var Doktor?
Do we have a problem communicating?
İletişim kurmakta bir sorunun mu var?
I said, do we have a problem?
Bir problem mi var dedim?
- Do we have a problem?
- Bir sorun mu var? - Hayır.
Now, do we have a problem?
Şimdi, hala sorunumuz var mı?
Do we have a problem?
Bu konuda bir problemin mi var?
Do we have a problem here?
Burada bir sorun mu var?
- Do we have a problem?
- Problemimiz mi var?
- Do we have a problem here?
- Burada bir sorunumuz mu var?
So, Eric, do we have a problem?
Bir sorunumuz var mı Eric?
You tell me do we have a problem?
Bir sorunumuz mu var? Bilmiyorum, sen söyle.
Do we have a problem here?
Burada bir problem mi var?
Do we have a problem?
Sorunumuz mu var?
Do we have a problem? Huh?
Bir sorun mu var?
Well, all we have to do now is to find the secret of the variations, not a very easy problem to solve, my dear fellow.
Şimdi tek yapmamız gereken şey varyasyonların sırrını bulmak, çözümü kolay bir sorun olmasa da, sevgili dostum.
You got 30, 40 screaming babies jumping from one bed to another switching tags, so now we do have a real problem.
Böylece elimizde, bir yataktan diğerine atlayıp, isim bileziklerini değiştiren 30, 40 kadar ağlayan bebeğimiz oldu ve tabii bu büyük bir sorun.
Right. We do have a problem.
Pekala, bir problemimiz var.
We do have a problem.
Zaten var.
Anyway, I admit it was a fairly ridiculous thing to do but I mean, obviously we have a little problem here.
Neyse, yaptığımın çok saçma olduğunu kabul ediyorum.. .. ama belli ki, küçük bir sorunumuz var.
We have a problem with this antigrav unit. See what you can do.
Bay Barclay, raporlarda adınızı görmekten bıktım.
Because we... remind them that there is a problem which they do not have an answer to.
Çünkü biz... onlara - - cevabını bilmedikleri bir sorun olduğunu hatırlatıyoruz.
I ought to call it off, but we have a serious cash-flow problem, so you're going to do it for me.
Bundan vazgeçmeliydim ama ciddi bir nakit sıkıntımız var yani bunu benim için sen yapacaksın.
We have a problem and if we don't solve the problem, I don't know what we're going to do.
Bir sorunumuz var ve eğer bunu çözmezsek ne yaparız bilemiyorum.
I said do... we... have... a... problem, huh?
Dedimki... bir... problem... mi... var, huh?
Listen, we do have a problem in Tsavo.
Dinle, Tsavo'da bir sorunumuz var.
I mean, do we have a problem now?
Sen ve ben.
We understand each other, so we don't have a problem, do we?
Birbirimizi anlıyoruz, bu yüzden bir sorunumuz yok, değil mi?
- How big a problem do you think we have?
- Sence sorunumuz ne kadar büyük?
We're like friends, so if nobody complains, do you have a problem?
Hiç kimse şikayet etmezse sizin için bir sorun olur mu?
We do have a problem.
- Demek bir sorunumuz var.
And if we have kids, which you know I want to do, I expect you to give up your job. But if you don't, if you want to keep working, I'd have a big problem with that.
Ve eğer çocuğumuz olursa ki, bunu istediğimi biliyorsun, işi bırakmanı istiyorum, ama eğer bunu yapmazsan, çalışmaya devam edersen, bu benim için çok büyük bir sorun olur.
It's just my encoder. Do we have a problem?
- Bir sorun mu var?
- Do we have a problem?
- Bir problemimiz mi var?
I know, baby. It's insensitive to bring up something at a time like this, but I think we do have a little problem.
Biliyorum bebeğim böyle bir zamanda bundan bahsetmek düşüncesizlik ama sanırım küçük bir sorunumuz var.
I think we do have a problem. [GROANS ] [ ♪]
Sanırım bir sorunumuz var.
Do we have a problem?
Bir sorunumuz mu var? - Hayır.
I'm not saying you do have a problem but if you do, we work things out, right?
- Pekala. Sorun var demiyorum, ama varsa, her zaman bir çözüm yolu bulabiliriz.
If not, then we do have a big problem.
İstemiyorsan büyük bir sorunumuz var demektir.
How'bout you do what I say and we don't have a problem?
Dediklerimi yapmaya ne dersin, böylece bir problem olmaz?
However, we... do have a small little problem that could use some of that Asgard magic.
Fakat, biz küçük bir problem çıkardık, Asgard büyüsüyle halledilebilecek.
No, we do not have a problem.
Hayır, sorunumuz yok.
We do have to look at the realities that there is a very severe dispersal problem there.
Orada bir dağıtma sorunu yaşayacağımız gerçeğini görmemiz gerek.
We do have a problem, Dan!
Evet, bir sorunumuz var Dan!
- No, but we do have a slight problem.
- Yok, ama ufak bir sorunumuz var.
We do have a problem, Chief.
Evet, bir sorunumuz var komiser.
Then we don't have a problem, do we?
O zaman bir sorun yok, değil mi?
We do have a problem.
Bir sorunumuz var.
They do as you tell them, and we do not have a problem.
Sen ne dersen onu yaparlar, ve bir sorun yok
- We have a problem. - We do?
- Bir problemimiz var.