Do we have to go Çeviri Türkçe
881 parallel translation
Do we have to go there for dinner?
Akşam yemeği şart mıydı?
Where do we have to go?
Nereye gitmemiz gerekiyor?
Do we have to go home so soon?
Eve hemen mi gitmek zorundayız?
Look, do we have to go through that, "Well? Well what?" routine again?
Gene "şimdi ne olacak?" diye konuşmaya başlayacak mıyız?
Golly, do we have to go so fast?
Golly, bu kadar hızlı gitmek zorunda mıyız?
Why do we have to go to court to sell it?
Satmak için neden mahkemeye gidiyoruz ki?
- Do we have to go through it again?
- Bunları konuşmamız gerekli mi?
Do we have to go?
Gitmek zorunda mıyız?
Why do we have to go dancing?
Neden dansa gidiyoruz?
Max, do we have to go all over that again?
- İşte, yeniden başlıyoruz!
How much longer do we have to go?
Daha ne kadar yolumuz var?
Do we have to go anywhere?
Bir yere gitmemiz şart mı?
But how much further do we have to go?
- Ne kadar uzaklıkta?
Why do we have to go on living?
Neden yaşamaya devam etmeliyiz?
Why do we have to go to Dover by road?
Neden Dover'e karayolu ile gitmek zorundayız?
- Do we have to go through this?
- Bunu izlemek zorunda mıyız?
Look, Lieutenant, how many times do we have to go over this?
Bunu kaç kez yapmamız gerekiyor?
- Do we have to go through that again?
- Yine bunu yaşamak zorunda mıyız?
- Do we have to go to this party?
- Bu partiye gitmek zorunda mıyız?
Lewis, you son of a bitch, why do we have to go so damn fast?
Lewis, bu kadar hızlı gitmek zorunda mıyız?
How far do we have to go?
Ne kadar gitmemiz gerekiyor?
I see. What is the number two thing? Do we have to go into that again?
Elektrikli daktiloların elektriğe ihtiyacı vardır.
Do we have to go right back to the city?
Hemen şehre dönmemiz şart mı?
Why do we have to go?
Neden gitmek zorundayız?
Do we have to go over this all the time?
Yine mi aynı konuya dönüyoruz?
Do we have to go there?
Oraya gitmek zorunda mıyız?
Do we really have to go all the way out to the ocean just to see the sun rise?
Okyanusa gidip güneşin doğuşunu izlememiz gerekiyor mu?
Mac, Mac, tell him not to go! Don't be a fool, lassie, you know what we have to do.
Aptallık yapma kızım, ne yapmamız lazım biliyorsun.
All we have to do is to go in, find the radar station, blow it to pieces.
Yapmamız gereken içeri girmek, radar istasyonunu bulup, parçalamak.
We'll have to do something for Hollis or else he'll go into shock.
Hollis için bir şey yapmalıyız yoksa şoka girecek.
We'll go home and everything will be fine. All you have to do is just leave it to me.
Sen her şeyi bana bırak.
Now, what do you say we go down to the Ice Palace and have fun?
Buz Sarayı'na gidip biraz eğlenelim mi, ne dersin?
But why do we all have to go to him?
İyi de neden hep beraber gidiyoruz?
Why is that, dear? What should we have to do before we can go on?
Neden zormuş, devam etmek için ne yapmamız gerek?
- Cary, do we really have to go?
Gidelim mi? Cary, gerçekten gitmemiz gerekiyor mu?
"'All we have to do is to go away.
"'yapmamız gereken tek şey çekip gitmek.
How far out do you reckon we have to go... before we catch the current?
Senin hesaplarına göre gitmek zorundayız,.. akıntıyı yakalamaya ne kadar var?
We don't want to have a perfectly good negligee go to waste, do we?
Nefis bir sabahlığın ziyan olmasını istemeyiz, değil mi?
How far... how far do we have to go now?
Tamam. Ne kadar?
Davy, let's do saddle up and go learn that gentleman his manners. We won't have to.
Davy, bekleyelim ve geldiğinde nasıl görgüsüz biri olduğunu görelim.
Do we have to go in there?
İçeri girmek zorunda mıyız?
Two, we have a standing date every Saturday morning, which she broke to go shopping with her mother, which we both know she didn't do.
İkincisi, Her Cumartesi annesi ile alışverişe gideceği yere benimle buluşur. Ve bunu ikimiz de biliyoruz.
Do we really have to go through this?
Gerçekten bunu yapmak zorunda mıyız?
Yeah, I think what we'll do is go straight up, have a fast drink, and pop up to bed.
En doğrusunun, hemen bir içki alıp, yatmak olduğu düşünüyorum.
All that's left to do is to sentence the defendant to death and then we'll go and have a drink or two.
Herşey tamamdır. Davalının idamı için birkaç kelime söyle ve sonra içkilerimizi içmeye gidelim.
Do we have far to go?
- Varmamıza çok var mı? - Hayır.
So if you don't mind, I'll go on doing what I have to do and we can talk.
Bu nedenle sakıncası yoksa, ben çalışırken konuşabiliriz.
We go through a harder way... because you have to do it on a human body.
Biz daha zor bir yoldan gidiyoruz çünkü bunu insan vücudunda yapıyoruz.
- Let's go. We have a lot of loading to do.
- Haydi, araca yüklenecek çok şey var.
Shall we go, or do I have to fly that shuttle myself?
Şimdi gidebilir miyiz yoksa o mekiği kendim mi uçurayım?
Yo, what do you say we go to the fields tomorrow, Have a little target practice?
Siz atış çalışması yapmak için yarın kıra gitmeye ne dersiniz?