Don't do that to me Çeviri Türkçe
972 parallel translation
If that's what you're going to do, then don't do it in front of me.
Öyleyse bile bunu karşımda söyleme.
No, Master, please! Please don't ask me to do that!
Hayır, efendim, lütfen benden bunu yapmamı istemeyin.
I'll do anything, but please don't ask me to do that.
Her şeyi yaparım, ama lütfen bunu yapmamı isteme.
Don't do that to me, Andriani.
Bana bunu yapma Andriani.
Look, you don't want me to file that suit, do you?
Sen dava açmamı istemiyorsun, değil mi?
Right now I don't see any girl that looks half as nice to me as you do.
Şu anda bana senin yarın kadar bile güzel gözüken bir kız göremiyorum.
Don't you ever say that to me again, do you hear?
Sakın bir daha bana öyle deme, duydun mu?
You don't have to do that for me.
Buna hiç gerek yok.
- You don't expect me to do that, do you?
- Bunu yapmamı beklemiyorsun, değil mi?
I don't ever want anybody to see me do that.
Bunu yaparken kimsenin beni görmesini istemiyorum.
Now, you don't want me to do a thing like that, Miss Reed.
Benim böyle bir şey yapmamı istemezsiniz, Bayan Reed.
You only want me to do it because I don't want to, that's it, isn't it, Gray?
Yapmamı istemenin sebebi, yapmak istemiyor olmam.
Boys just don't do that sort of thing to me.
Çocuklar bana böyle şeyler yapmaz.
Don't do that to me, peeper!
Bunu bana yapma rontçu!
I don't do things like that, it's not for me to judge.
Ben böyle şeyleri sevmem. Yargılamak bana göre değil.
I know how you feel, but don't ask me to do anything that'll break my heart.
Ne hissettiğini biliyorum, ama beni kahredecek bir şey yapmamı isteme.
Because that would be lying and Pop do not want me to lie We are both too easy on you, Tommy Don't get mad at me, Mum
Eğer biri dediğin gibi gerçekten birisini öldürdüyse o hâlde polis bundan haberdar olurdu.
You don't expect me to believe that, do you?
Buna inanmamı beklemiyorsun, değil mi?
You sure you don't want me to do that too?
Öyle yapmamı istemediğinden emin misin?
No don't, now don't do that to me!
- Hayır, yapma. Bana öyle yapma ya!
I don't know why it is that every wife thinks... What are you trying to do, kill me? Finish the telling.
Neden bilmiyorum ama her eş beni öldürmeye mi çalışıyorsun?
Don't do that to me.
Bunu bana yapma.
That what you getting me to do, I don't like you for it.
Bu işi bana yaptırıyorsun, bu yüzden senden hoşlanmıyorum.
If she calls me on the phone... you don't have to tell her I ain't here. I can do that myself.
Telefonda beni aramışsa burada olmadığımı söylemek sana düşmez.
Jessica, don't do that to me.
Jessica, bana bunu yapma.
I do say that grease cap looks just fine to me and I don't think the bearing is useless.
Diyorum ki, yağ kapağı bana iyig örünüyor ; yatağın işe yaramaz olduğunu da sanmam
You don't have to ask me that, do you?
Bunu bana sormana gerek yok, değil mi?
Don't you ever do that to me again, leave me without telling me.
Sakın bir daha bunu yapma. Asla bana söylemeden gitme.
Don't tell me you forgot how to do that.
Yapmayı unuttuğunu söyleme.
And i don't want to leave here because if i do, it means that i've given up everything. But there's nothing to give up. Jud, don't leave me.
Bilmiyorum doktor, oyun oynamak isteyen birileri içeri girmiş ve resimleri değiştirmiş olmalı.
Don't you ever do that to me again.
Bunu asla bir daha yapma.
Don't do that to me, mister.
Etmeyin, eylemeyin bayım.
Professor, now tell me something I guess all this travelling around you do you don't get much time to see a psychiatrist regularly is that right?
Profesör, söylesenize... bu kadar çok seyahat ederken... düzenli olarak birpsikiyatra gitmeye fırsatınız olmuyordur... öyle değil mi?
You don't expect me to believe that, do you?
Buna inanmamı beklemiyorsun herhalde.
You don't know what sacrifices I've had to make, the things I've had to do to take you home with me, so that we could live a decent life together.
Ne zorluklara katlandım bilmiyorsun,.. ... seni yanımda götürmek için neler çektiğimi,.. ... sırf, birlikte efendi gibi yaşayabilelim diye.
Don't do that to me!
- Bana bunu yapma!
You don't want me to say that any more, do you?
Bunu daha fazla söylememi istemiyorsun, değil mi?
All I know is that I can't do things that don't make sense to me anymore.
Tek bildiğim bana saçma gelen şeyleri artık yapamayacağım.
Well, you don't think I'd steal something that didn't belong to me, do you?
Bana ait olmayan bir şeyi çalacağımı düşünmüyorsun değil mi?
You don't want me to do that.
Benden bunu yapmamı isteme.
- Don't we all do the same? - Promise me not to repeat that at the trial.
Hepimiz aynı şeyi yapmaz mıyız?
You do understand, don't you that even if you are made his legal guardian it'll still be up to me as head of this hospital to authorize his release in your charge.
Anlamalısınız ki onun yasal sorumluluğunu almış olsanız bile o hala bu hastanenin gözetiminde ve... benim sorumluluğumda.
Well, listen, Oscar, uh, hey, if I do anything that irritates you or gets on your nerves, don't be afraid to tell me.
Dinle Oscar, aa, hey, Hoşuna gitmeyen bir şey yaparsam, ya da sinirlendirirsem, çekinmeden söyle bana.
Don't you ever do that to me again!
Bir daha asla vurma bana!
Don't do that to me
Yapma bunu bana.
- Don't do that to me, I'll kill you!
Bunu bana yapsaydın seni öldürürdüm.
Don't do that to me!
Bunu bana yapma!
Don't do it to me like that!
Böyle yapma!
That's one thing I don't allow anyone else to do for me.
Bu başkasının benim için yapmasına izin vermediğim tek şey.
I mean, it's like I always felt that he was taking care of me... and now I just don't know what to do.
Yani, her zaman benimle ilgilenen biri var gibi hissediyordum... ve şimdi ne yapacağımı bilmiyorum.
You don't want me to be part of that, do you?
Benim, bu işin parçası olmamı...