Don't you move Çeviri Türkçe
2,476 parallel translation
I really don't want to move you, but all things considered, I think that we should.
Seni hareket ettirmek istemiyorum. ... ama sanırım bir şeyler yapabiliriz.
Other than this knife in your chest... is you are so busy thinking 10 moves ahead... you don't see the move that's right in front of you.
Göğsündeki bıçak hariç? On hamle ilerisini planlamakla o kadar meşguldün ki gözünün önündeki hamleleri göremedin.
That's why you don't want to move in.
Bu yüzden Bulunduğunuz taşımak istemiyorum
You don't have to move out of here.
Buradan taşınmak zorunda değilsin.
I don't know either. Look... I'm not big on giving people advice, especially when it butts up against my own happiness, but maybe you should spend a little time making sure that I'm your best move.
Dinle insanlara tavsiye vermek konusunda çok iyi değilimdir özellikle de kendi mutluluğuma gölge düşürebilecek durumlarda ama belki de, senin için doğru bir karar olduğuma kanaat getirene dek biraz beklemelisin.
So get a fuckin'move on, we don't pay you to stand around like pricks.
O zaman başlayın. Sap gibi dikilmeniz için para vermiyoruz.
Your friends are welcome, but if you don't show that night, we move on without you.
Arkadaşların da gelebilir. Ama pazartesi gecesi gelmezsen sensiz taşınacağız.
I don't want you to tell Jennifer to move out of your house.
Jennifer'a evden çıkmasını söylemeni istemiyorum.
If you don't give me the train, I'll just move on.
Bana tren teslim etmeyecekseniz, ben gideyim.
Hey, don't you move, you son of a...
Dur! Kaçma lan oros...
You don't move.
Kımıldama.
You don't have to put it down, but just move it away from his face and we can talk, okay?
Eğer bırakmak istemiyorsan da adamdan uzaklaş ve rahatça konuşalım, tamam mı?
Jimmy, if you don't make a move soon, you're gonna get stuck in the friend zone.
Jimmy, kısa zamanda harekete geçmezsen evde kalacaksın.
You don't wanna tell me. When I move in his location, you react negatively.
Stiles'ın nerede olduğunu söylemek istemiyorsun o yüzden seni ona yönlendirince, karşı tepki veriyorsun.
You don't move.
Ve kıpırdama.
If you don't like it, go move someplace else.
Eğer beğenmiyorsan, başka yer bul!
Don't move. Hey, now, what are you doing?
Hadi ama ne yapıyorsun?
You propose that we don't have to move him if we do a pneumoencephalograph.
Pnömoansefalografi çekersek onu yerinden oynatmamızın gerekmeyeceğini söyleyeceksin.
Oh, that's great,'cause you know what you can do? You can move me. You don't know that I have smallpox yet.
Bu harika ne yapabilirsin biliyor musun?
Don't you move.
Sakın kıpırdama!
Look, I don't want to be rude, but I'm just telling you, don't move here for me.
Kaba biri gibi görünmek istemiyorum ama söylemem gerek : Benim için buraya taşınma.
It's important that you don't move while the c.T. Is- -
C.T. sırasında kıpırdamamaya çalış.
You don't have to move- -
- Taşınmana gerek yok ki.
You don't wanna move.
Taşınmak istemezseniz.
- Don't move, you hear me?
- Kımıldama, duyuyor musun?
Why don't you ask him to move in?
Neden ona, birlikte yaşamayı teklif etmiyorsun?
You don't move in and not tell her everything, so she knows you're married and she knows Mum's like that, and she's still going to take you.
Evli olduğunu, annemin durumunu biliyor ve yine de seninle yaşamayı kabul ediyor.
Why don't you move?
Lan, baksana. Yürüsene be.
Don't move you bastards!
Kıpırdamayın şerefsizler!
I don't know but I'd move quickly if I were you.
Bilmiyorum ama yerinizde olsam acele ederdim.
Don't move! You shameless woman.
Kıpırdama seni utanmaz kadın!
Don't you move.
Kıpırdama!
Hey, Gidong, why don't you just move in and live with us?
Ki Dong, böyle yapma... Eskisi gibi birlikte yaşayalım, olmaz mı?
Don't move or I'm gonna kill you.
Sakın kıpırdama yoksa seni gebertirim.
Don't you move.
Kımıldama.
Don't you move, boy. We need you sitting'still. Lest they come out blurry.
Sen uslu uslu otur bi önce
Why don't you chalk it up as another one of your disastrous flameouts and move on?
Eğer sorun onun saçmalıklarıysa, kulak asmayıp hayatına devam etmelisin.
Why don't you move on? Let it go. It was a horrible mistake but that is all.
Git burdan aş artık bunu Korkunç bi hataydı
Don't you fucking move!
Sakın hareket edeyim deme!
Don't move! Cley, where are you?
Cley, neredesin?
Well, if the NSA has been following your every move, then how come they don't know where you are right now?
Madem NSA her adımı takip ediyor burada olduğunu nasıl bilmiyorlar?
- What? I thought you said, "Don't move."
- Hani kıpırdama demiştin.
And if things don't pan out, you move on.
Eger bir seyler basariya ulasmazsa, yola devam edersiniz.
Don't move, you're surrounded.
Kıpırdama, sardık etrafını!
You don't move the coin, I pull the trigger.
Yapmazsan tetiği çekerim.
Grady, don't you fucking move.
Grady, sakın kımıldama.
Don't you fucking move.
Sakın kımıldama.
You don't fucking move.
Sakın kımıldama.
Now, why don't I call personnel at the plant, have you move on down the road?
Şimdi, neden fabrika görevlisini aramıyayım, Yoksa işine mi devam edersin?
If you don't fucking move it, we will.
- Kıçını kaldırmazsan, kaldırmasını biliriz.
You sure you don't want to move in with me?
Bana taşınmak istemediğine emin misin?
don't you 9508
don't you dare 523
don't you worry 668
don't you like it 136
don't you understand 702
don't you agree 326
don't you ever 59
don't you worry about it 53
don't you remember me 90
don't you see 982
don't you dare 523
don't you worry 668
don't you like it 136
don't you understand 702
don't you agree 326
don't you ever 59
don't you worry about it 53
don't you remember me 90
don't you see 982