Don't you see that Çeviri Türkçe
3,210 parallel translation
In her time, Audrey had this certain authenticity that you just don't see these days.
Onun zamanında, Audrey'in belirli özgünlüğü muhteşemdi. Bugünlerde göremeyeceğiniz bir şey idi.
Don't tell us that you didn't see anything.
Bize, bir şey görmediğini söyleme.
You both agreed to see other people, so that means you don't get to pick her partner.
İkiniz de başkalarıyla görüşmeyi kabul etmişsiniz, karışamazsın. - Karışmıyorum.
I-I don't know... um... I just... God, I don't see you like that.
Bilemiyorum ki... Tanrım, sana o gözle bakmıyorum ben.
Don't you have anything better to see In Mumbai that you brought me to see the jail.
Beni Mumbai hapishanesinden daha iyi bir yere getiremez miydin?
I don't understand what's happening to me, but if you look into my eyes, you can see that I am her.
Bana ne oluyor bilmiyorum. Ama gözlerime baktığında o olduğumu görebilirsin.
I don't know if you'll ever see this, but I just wanted to say that I'm proud of you.
Bunu bir gün görür müsün bilemiyorum ama gene de seninle gurur duyduğumu söylemek istedim.
I just don't want to see you get hurt. That's all.
Kalbinin kırıldığını görmek istemem hepsi bu.
Dick, if you don't see that with absolute fucking clarity, then your job is shit.
Dick, bunu tüm çıplaklığıyla göremiyorsan, işin boktan demektir.
The first time anybody goes on / b /, it's kind of an instant.. revulsion,'cause there's never a time that you go in there where you don't see something horrible.
/ b /'ye ilk kez giren bir kişi, anlık bir iğrenmeler yaşar, çünkü buraya girdiğinizde her zaman çok kötü bir şey görebilirsiniz.
I don't see how you're gonna be able to do that.
Nasıl yapabileceğini bilmiyorum.
You're just so focused on getting his business... that you don't see what's going on in front of you.
Ondan iş almaya o kadar odaklanmışsın ki gözünün önünde olan biteni görmüyorsun.
I mean, the reason that you don't want me to see them is the very reason that she would want me to.
Yani onları bana göstermeme sebebin onun bana gösterme sebebiydi.
Of course I want you to go, but I just don't think mom and dad will see it that way.
Tabi ki ben senin gitmeni istiyorum, ama annemle babamın olaya bu şekilde bakacağını zannetmiyorum.
See, that right there is what they don't teach you in church.
İşte burada gördüğün şeyi sana kilisede öğretmiyor.
It's just that you don't often see it.
Siz sadece çok sık göremiyorsunuz.
You don't have a safe one that ever lets me see you.
Seni isteğim zaman görmeme fırsat vermeyen bir iş.
I don't want us to divorce ever, but since you started working at that clinic, we barely see each other.
Ben hiçbir zaman boşanmamızı istemedim. Fakat sen şu klinikte çalışmaya başladığından beri birbirimizi çok az görmeye başladık.
Look, Harold, I-I know that you don't see us as paralegal and associate, but I think it's best from now on that I just help you.
Bak, Harold, ikimizi stajyer ve yardımcı olarak görmediğini biliyorum. ... ama bence en iyisi bundan sonra benim sana yardım etmem.
You're honestly telling me that you don't see the difference between a figurative drawing and a tag?
Sen şimdi gerçekten bana figürsel çizimle, yazılama arasındaki farkı görmediğini mi söylüyorsun?
Don't you EVER let me see you do that again.
Bir daha asla seni, bunu yaparken görmeyeceğim.
If I don't answer or if I do and what you see isn't me anymore you keep that door closed.
Cevap vermezsem ya da verirsem ve gördüğün kişi ben değilsem kapıyı sakın açma.
Here we don't have that so much, you see.
Gördüğün gibi burada pek bulut olmuyor.
Well, you know, I really don't see that as being much of an issue at all, as long as you're in good health.
Bunun herhangi bir sorun oluşturacağını sanmıyorum. Sağlığınız yerinde olduğu sürece sıkıntı yok.
I don't mean to be rude, but you don't see that every day.
Yani hergün gördüğüm bir şey değil sonuçta.
There was just like a unique charisma that you don't see that much.
O kadar çok da görülemeyen eşsiz bir karizmaydı ondaki.
Now, don't you see that she's only being nice to you to further some evil plan to destroy me?
Bakın, anlamıyor musunuz? Size iyi davranmasının tek sebebi beni mahvedecek şeytani bir planı olması.
Don't you see that his premature balding and feminine hands indicate masculinity issues, not unlike a dog who barks with no bite.
Görmüyor musun? Adam hiç zararsız bir köpek gibi değil. Adamın saçı yok ve kadınsı elleri var.
See, I don't think that you're here because we were seen or because we triggered some sort of alert.
Senin buraya gelme nedeninin bizi fark etmen ya da bir alarmı tetiklemiş olmamız olduğunu sanmıyorum.
You know, I don't see what the problem is,'cause now you can stuff that soft gut of yours back into your $ 2,000 suit.
Meselenin ne olduğunu anlayamıyorum, çünkü artık o 2000 dolarlık takımın içindeki bağırsaklarını dilediğince doldurabilirsin.
You don't want to see that thing.
Hiç istemezsin onu görmeyi.
I mean, tell me you don't see that.
Bunu nasıl göremiyorsun?
See, that's the thing- - you don't know me.
İşte, sorun da bu, beni tanımıyorsun.
I don't see any reason that you should, not after everything I put you through.
Sana yaşattığım onca sıkıntıdan sonra bir sebep de göremiyorum.
Yes, yes, you just don't see that kind of compassion nowadays.
- Bugünlerde kimse merhametli değil.
You know, you don't see that enough in a nursery, not for my taste.
Bir çocuk odasında bunun yeterli olduğunu düşünmüyor musun bu benim zevkime göre değil.
I will see that you don't regret i
Pişman olmayacaksın.
You see that, don't you?
Bunu anlıyorsun, değil mi?
I don't know, this is your job to investigate, but I see that you already know.
Bilmiyorum, bunu araştırmak sizin işiniz ama cevabı bildiğinizi görüyorum.
If he thinks you shouldn't see in the box, well, you don't want to find something that would tarnish your memories of Mike.
Eğer senin kutudakini görmemen gerektiğini düşünüyorsa, o zaman, sen de Mike ile ilgili anılarını lekeleyecek bir şey görmemiş olursun.
You really don't see that guy too much anymore.
Gerçekten görmüyorsun, o adam artık çok fazla.
If you screw me, I will make sure that you don't see a dime of that oil sitting underneath Southfork.
Eğer beni becermeye kalkarsan Southfork'un altındaki petrolden bir damla bile göremeyeceğine emin ol.
What he needs to hear is that you love him, you care about him, and you don't want to see him hurt.
Onun duymaya ihtiyacı olan şey onu sevdiğin, onu önemsediğin ve incinmesini görmek istemediğindir.
I mean, it's like when I see guys at the bar that don't drink, you just know they got a pocket full of roofies.
Yani şey gibi, barda içmeyen erkekler görürsün, ve bilirsin ki cepleri tecavüz hapıyla doludur.
You just don't get to see an object like that very often.
Bunun gibi bir nesneyi sık sık göremezsiniz.
Most people don't realize that on a given night, if you lie in the grass and look up at the night sky, you'll see shooting stars, many of them each hour.
Çoğu insan bunu belirli bir gecede fark etmez. Eğer çimlerin üzerine uzanmış ve gece gökyüzüne bakıyorsanız kayan yıldızlar görürsünüz, her saat bir sürü görürsünüz.
And you don't want to see that happen.
- Bunun olduğunu görmek istemezsin.
But I don't see why that means you have to drink my Glengoolie Blue.
Ama Glengoolie Blue'mu içmene ne gerek var, Onu anlayamadım.
But you don't want to see that.
Ama bunu görmek istemezsiniz. çeviren : qwassted 21.03.2012
But you don't want to see that.
Ama bunu görmek istemezsiniz.
Gary, why don't you tell your friends on day side that if they've got any questions about Mackenzie's ethics, they can come see me.
Gary, gündüz bölümünde çalışan arkadaşlarına Mackenzie'nin değerleriyle ilgili soruları olursa bana gelmelerini söyle.
don't you 9508
don't you dare 523
don't you worry 668
don't you like it 136
don't you ever 59
don't you agree 326
don't you understand 702
don't you worry about it 53
don't you remember me 90
don't you think so 212
don't you dare 523
don't you worry 668
don't you like it 136
don't you ever 59
don't you agree 326
don't you understand 702
don't you worry about it 53
don't you remember me 90
don't you think so 212